
ORHAN ŞAİK GÖKYAY ve Bu Vatan Kimin?
Sorumluluk duygusunun, manevi değerlerin ve idealizmin giderek zayıfladığı bir dönemden geçiyoruz. Büyük fedakârlıkların sonucu bu coğrafyanın vatan haline getirildiği gerçeğini, özellikle genç kuşaklarımız yeteri kadar bilmiyor…
Vatan, bayrak, bağımsızlık kavramlarının içi boşaltılmakta, “Millet” gerçeği, erozyona uğratılıp gündelik hayatın basit çıkarlarına mahkûm edilmiş kalabalıklar yaratılmak istenmektedir. Vatanını düşünen sorumluluk sahibi az sayıdaki insan “Sen mi Kurtaracaksın Memleketi?” sözleriyle sindirilmekte, aşağılanmaktadır. Gazeteciyazar Aydın Candabakoğlu bu konuda şu önemli tespitleri yapmıştır:
“… ‘Selo’ reklâmına bayılıyorum doğrusu… Selo bu memleketin gerçeği olduğu kadar karşısında ‘laylaylom’ yapanlar da ‘harbiden’ gerçekler… Her iki insan tipi, her dönemde ve her ortamda var, hep yaşıyor. Kimilerinin dünyası üretmek, hizmet etmek, çalışmak, yararlı olabilmektir… Kimileri de seyretmek, tüketmek, sadece kendi bencil dünyalarından ibaret sanır hayatı… Üstelik Selo’nun sürekli peşinde, ‘Sen mi kurtaracaksın bu memleketi?’ diye başında hep boza pişiriyorlar…
‘SEN mi kurtaracaksın?’ anlayışı baskın olunca, ne yazık ki toplumun hemen her katmanının üzerine bir vurdumduymazlık, aymazlık, rehavet çöküveriyor. Üretim yeterli olmuyor, istihdam yaratılamıyor, ihracatımız ithalatın çok altında kalıyor. Dolayısıyla millî gelirimiz de gelişmiş ülkelere nazaran çok çok aşağılarda gerçekleşiyor. İşçisi, memuru, emeklisi, aslı veya vekiliyle bütün millet sonra oturup, ‘Yahu biz neden zenginleşemiyoruz?’ diye dövünüp duruyoruz. Hâlbuki ‘Evet’ demeliyiz, ‘Evet, bu memleketi ben kurtaracağım…’ Adımız ne olursa olsun… Aydın, Ahmet, Mehmet, Ertuğrul, Hasan, Ayşe, Fatma, Seda, Semra, hiç fark etmez… HEPİMİZ, yürekten, yüreğimizin en derinlerinden, ‘Evet, bu memleketi ben kurtaracağım’ demeliyiz…”
Vatan sevgisini, vatan uğruna yapılan fedakârlıkların önemini, vatanını karşılık beklemeksizin sevmenin ne demek olduğunu, vatan için gerektiğinde ardına bakmadan mücadeleye koşma bilincini toplumda güçlü hale getirmemiz gereken bir dönemde; Orhan Şaik Gökyay’ın Bu Vatan Kimin? adlı şiiri milletimizin duygularına tercüman olmaktadır.
Şair, yazar ve eğitimci Orhan Şaik Gökyay, 1902’de İnebolu’da doğmuştur. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirmiş, Anadolu’nun çeşitli okullarında edebiyat öğretmenliği, Devlet Konservatuarı müdürlüğü, İngiltere’de öğrenci müfettişliği ve okutmanlık yapmıştır. Ankara Devlet Konservatuarı müdürü iken Irkçılık ve Turancılık davasında yargılanmış ve aklanmıştır. Edebiyat tarihimize ilişkin araştırma ve incelemeleriyle büyük bir ün kazanmış olan Orhan Şaik Gökyay, aynı zamanda önemli tenkit yazılarıyla da dikkat çekmiştir.
Tenkit yazıları, Destursuz Bağa Girenler adıyla yayımlanmıştır. Dede Korkut Hikâyeleri’nin kapsamlı ve mukayeseli bir şekilde incelendiği Dedem Korkudun Kitabı bu alandaki en önemli eserler arasında sayılmaktadır. Bir diğer önemli çalışması da Kâtip Çelebi; Yaşamı Kişiliği ve Yapıtlarından Seçmeler’dir. İstiklal Marşı’ndan sonra en çok ezberlenen Bu Vatan Kimin? adlı şiir, millî duyguları en güzel şekilde ortaya koymaktadır:
“Bu vatan toprağın kara bağrında/Sıra dağlar gibi duranlarındır/ Bir tarih boyunca onun uğrunda/ Kendini tarihe verenlerindir
/…/
Ardına bakmadan yollara düşen/Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan/Huduttan hududa yol bulup koşan/Cepheden cepheyi soranlarındır.”
Gazeteci Aziz Karaca, Orhan Şaik Gökyay’ın Bu Vatan Kimin? adlı şiirini yazma sebebini şöyle açıklamıştır: “Yıl 1937, Bursa’dayım. Bir yerlerden geliyorum. Tam bizim evin oralarda resmi bir daire var. Karakol mu ne? Bayrağı direkte unutmuşlar. Rüzgâr da yok. Bayrak kendisini bırakıvermiş. Bu bana öylesine dokundu ki… Biz İstiklal Savaşı’nda yetiştik. Gençliğim harb–i umuminin bozgunlarıyla başladı. İşte bayrağımın bu hali bana hemen daha oracıkta şiirimin ilk mısralarını yazdırdı.”
Vatan için hayatını feda edenleri, toprağın kara bağrındaki sıra dağlara benzeten değerli şair, yazar ve eğitimci Orhan Şaik Gökyay, 2 Aralık 1994 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.
Gürcan Dağdaş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.