
ŞİMDİ SORUMLU DAVRANMA ZAMANI
Türkiye kritik bir sürçten geçiyor, hem terör mücadelesi açısından hem de kötü yönetim açısından. AKP iktidarı son beş yılı önceki yılların mirasını yiyerek geçirdi. Danışmanın, istişarenin yerini kibir ve şahsi hırslar aldı. Atılan her adım, alınan her karar geri tepti.
Güneydoğu’dan gelen şehit cenazeleri, göğe yükselen feryatlar hep bu yanlış politikaların neticesi. Teslim olan örgüt üyeleri çözüm sürecinde şehirlerin bombalarla doldurulduğunu itiraf ettiler. Hoş onlar itiraf etmese de, daha önce Oslo görüşmelerine MİT adına katılan Afet Güneş şehirlerin bombalarla doldurulduğunu söylemişti. Şimdi verilen her şehitte bu gafletin, aymazlığın büyük payı var. Üç yıl örgütün faaliyetlerini seyredip üç yıl sonra ne kadar ciddi olduğu şüpheli operasyonlardan dolayı teşekkür beklemek yüzsüzlüktür.
Ancak bu gibi durumlarda ülke menfaatleri ile iktidarın politik beklentilerinin doğru tefrik edilmesi gerekir. İktidarın sorumluluğuna bakarak terör örgütünün eylemlerini ikinci plana düşürecek bir bakış tarzı ülkeye zarar verir. İktidarın yanlışları, ihmalleri sıralanırken mutlaka örgütün ihanetleri de ortaya konulmalıdır.
Daha önemlisi yapılan yayınların halkın maneviyatını bozacak tarzda olmamasıdır. Saldırıya uğrayan, toprak bütünlüğü tehdit altında olan her ülke şehit verir.Kansız,acısız savaş yoktur. Her toprak parçasının bir maliyeti vardır. Bunu ödemeye yanaşmayanlar bağımsızlıklarını,onurlarını,şereflerini,namuslarını kaybederler.Yaşadıkları ülkede kiracı durumuna düşerler. Kaderlerini başkaları tayin eder. Onun için kayıplarla ilgili abartılı,mübalağalı ifadeler çoğu zaman terörle mücadele edenlerin azim ve kararlılıklarını zedeler. İnsanı yaşatmak en temel idealdir. Ama bazen insanı yaşatmak,bazılarımızın hayatından,huzurundan,evladından fedakarlık yapmasına bağlıdır. Milyonları korumak bazen yüzleri kurban vermekle mümkündür.
Sorumlu yayıncılık, terör örgütlerine karşı psikolojik bentler kurmayı,toplumu her türlü saldırıya karşı seferber etmeyi gerektirir. Yapılan yayınlara bakıldığında tam tersi bir durum söz konusu… Terör örgütü ve onun siyasi uzantılarını takbih etmek yerine devleti PKK’nın önünde diz çökmeye zorlayan yayınlar yapılıyor.İktidarı vuralım derken ülkenin bekası,toprak bütünlüğü tehlikeye atılıyor. AKP’nin gelinen noktada büyük vebali olduğunu kimse inkar edemez. Üstelik bir kararlılık zaafının olduğu da muhakkak. Tekrar çözüm sürecine dönüleceği endişesi polisin askerin elini kolunu bağlıyor.Bugün terör örgütü neye sahipse tamamını iktidarın gafletine borçludur. Üç yıl boyunca Güneydoğu’da hiçbir müdahale ile karşılaşmadan göstere göstere kozasını ördü. Şimdi meyvelerini topluyor.
Bu gaflet, bu ihanet politikasının elbet hesabı sorulmalı. Lakin bu yapılırken terör mücadelesini akamete uğratacak, toplumun maneviyatını bozacak,direnme iradesini sarsacak ifade ve beyanlardan kaçınmak şarttır .Her türlü mücadele önce beyinlerde, ruhlarda kazanılır. Ruhen yenilmiş, mücadele azmini kaybetmiş bir topluluk hiçbir değerini müdafaa edemez. Toprak isteyenle savaşmaktan başka çözüm yoktur. Türkiye kansız savaşsız çözümü üç yıl denedi olmadığını gördü. Güvenlikçi politika diye bazılarının hafife aldığı politikalar PKK’yı otuz yıl boyunca yüzde 6 da tuttu. Hiçbir ilçede özerklik ilan edecek cüret ve cesareti kendinde bulacak fırsatı vermedi. Bu işi bitirmek için herkesin kararlı ve samimi olması lazım. Bu millet elli tane terör örgütünü yenecek güçtedir. Yeter ki ülkeyi yönetenler kendi paçalarını kurtarmak için-kendi ikballeriyle vatan toprağı- arasında bir takas yapmasınlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.