SİYASETİ BOĞAN SİYASET

SİYASETİ BOĞAN SİYASET…

 

Siyasi partilerimiz üzerine muhasebe yapmamız gerekirse, uzun süredir kronikleşmiş rahatsızlıkları bünyesinde taşıyan siyasi partilerimizin gelip dayandığı nokta, siyaseti boğan siyaset tarzıdır.

Siyaseti boğan siyaset tanımıyla, ne anlatmak istiyorum:

Mevcut siyasi partiler yasasının, anti demokratik koşullarını bir tarafa bırakırsak, yasaları da aşan tek adam yönetim ahlakının, tüm partilerimizi tutsaklaştırdığını görüyoruz.

Adeta tek adam vesayeti altına girmiş siyasi partilerimiz, bu tutsaklıktan kurtulmayı bir tarafa bırakın, daha da ağırlaşan despotik bir görünüme bürünüyorlar.

Siyasi partilerimizin üyeleri ve yetkili kurulları sadece kâğıt üzerinde şekil şartı yerine getirmenin bir gereği olarak varlar. Bu kurullarda görev yapanların tutsaklığı, nerdeyse kölelik boyutuna gelmiş vaziyettedir.

Şüphesiz ki bu kurullarda, memleket için çok faydalı olacak mümtaz kişiler vardır, ancak içinde bulundukları despotik iklim, onları da dilsizleşme noktasına getirmektedir. Konuşmaya yeltenenlerin isimlerini çürütmek üzere, iftira ve dışlama sopası sürekli hazır tutulmaktadır.

Oysaki 1980 öncesi, siyasi partilerimiz beş sütun üzerine oturmuştu.

1-Üye,

2-Kongre,

3-Teşkilat,

4- Program,

5-Genel merkez,

Bu beşli, partinin tüm işleyişinde bir birini denetleyen, tamamlayan, toplu bir refleksi ortaya koyuyordu.

Her isteyenin istediği partiye üye olması mümkündü, üye sınırlaması yoktu. Üye teşkilatın tüm kademelerine aday olabiliyor ve görev alabiliyordu. Üye seçilmiş delege kadar kongre, teşkilat, program ve genel merkezle iç içeydi. Üye partinin ana unsuruydu. Üyelikten çıkarılma ahlaka ve parti işleyişine ters bir durum olmadığı müddetçe, nerdeyse imkânsızdı. Üyelik bindirilmiş kıta vaziyetine, hiçbir zaman getirilememişti.

Parti kongresi; âdete bir bayram havasında yapılırdı. Uzun istişareler, hesaplaşmalar ve adil rekabet, kongreyi arzu ile katılan geniş bir aile toplantısına dönüştürürdü. Kongre, sadece yetkili organların seçiminin olduğu bir zemin değildi, aynı zamanda ülke meselelerinin ele alındığı, bir arama konferansı hüviyetindeydi.

Teşkilat; üyelerin görevlendirdiği imza yetkisine sahip, kurumsal görevli statüsündeki kişilerdi. Üye tarafından denetlenen, hesap sorulan, yönlendirilen teşkilat görevlilerinin, halka dokunan, meslek sahibi kişilerden oluşmasına özen gösterilirdi.

Program; partinin üyelerinden kadrolarına kadar, tüm tüzel kişiliğini ifade eden, tanımlayan, ülkeye dair tespit ve önerileri içinde barındıran manifestoydu. Programa bağlılık prensibi vardı. Programda yapılacak değişiklikler, her kademede görüşülerek karara bağlanırdı. Program, partinin siyasi çizgisinin ifade edildiği metindi.

Genel merkez; üyelerin en üst noktada temsil yetkisi verdiği kişilerin, örgütlü halini ifade ederdi. Partinin aynı zamanda vitriniydi. İcra yetkisinin şekillendiği bu organ, partinin toptan işleyişini de koordine ederdi. Bu kurulun kendi içinde ve partinin genelinde, vesayet zemini oluşturmamak birinci göreviydi.

Kısaca özetlemeye çalıştığım 1980 öncesi siyasi parti yapılanmamızı, 12 Eylül darbecileri yerle bir etti. Darbenin hiyareşisini, daha sonra kurdurdukları partilerin yapılanmasına esas aldırdılar. Emir komuta düzenine geçirdiler ve tek adam vesayeti o günden bugüne, tüm siyasi partilerde katmerleşerek azmanlaştı.

Doğal olarak siyasi partilerimiz, siyaseti boğan siyaset hastalığının pençesinde çırpınıp dururken, toplum çaresizlik içinde, siyaset dışı unsurların yönlendirmesine açık hale geldi.

Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Siyasi partilerimiz tek adam vesayetine teslim olmuş vaziyettedir. Siyasetin nefes alacağı alan kalmamıştır. Mevcut siyasi partilerimizin çok sesli hale gelmesi mümkün olmadığı müddetçe, Türkiye çok sesli hale gelemez.

Dolayısıyla önümüzde ki yığılmış dertlerin halli için, siyasetin kendine nefes alacağı bir alan oluşturmak mecburiyeti, her zamankinden daha aciliyet arz etmektedir.

Yeni Anayasadan daha önemli ve öncelikli olan, Seçim yasası ve Partiler yasasıdır. Partileri özgürleşmemiş siyasetin, milletti özgürleştirecek yeni Anayasa lafları, lafı güzafır.

Son söz;

Ya, Siyasi partilerimiz çok sesli hale gelip, lider vesayetine baş kaldıracak veya toplum yeni yapılanmaları ivedi olarak ete kemiğe büründürecek.

Ya da…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi