TÜRKEŞ,YAZICIOĞLU,BÜYÜK FOTOĞRAF

Bir hafta arayla iki milliyetçi liderin ölüm yıldönümleri idrak edildi. Yazıcıoğlu ile ilgili bir belgesel yayınlandı,bazı TV'ler Başbuğ Türkeş başlığı ile küçük programlar yaptılar. Öldükten sonra hatırlanmak güzel şey ama önemli olan hayatta iken hatırlanmak.

Ölüm yıldönümlerinde ölenlerle ilgili yazmak bir gelenektir. Bu defa da öyle odu,kimi hatıralarını paylaştı,kimi 1992'deki MHP/BBP ayrışmasını dile getirdi. Aradan bu kadar sene geçtikten sonra kabuk bağlamış yaraları deşmek kimseye fayda getirmez. Bulunduğumuz nokta şu haklıydı bu haklıydı tartışması yapacağımız bir nokta değil. Her iki liderde beka alemine intikal ettiler,ikisi de kendini savunacak durumda değil. Kaldı ki BBP/MHP diye iki karşıt,rakip hareket yok,birleşmesi,bütünleşmesi gereken iki kardeş grup var.

Bize düşen ölülerimizi hayırla yad etmek,faziletlerini öne çıkarmak, örnek alınacak yanlarını gençliğin önüne koymaktır.Her iki lideri birbiriyle mukayese etmek de yanlıştır.Her biri kendi kulvarında yürüdü biri kurucu öteki o yolda yürüyen kendine ait öncelikleri olan bir isimdi.Ülkücülük/Alperenlik birinden birini tercih etmek değil,ikisini birden sevmektir.

Hepimiz faniyiz,bugün varız yarın yoğuz.Hatasız insan yoktur,eksikler kusurlar olabilir,insanlarımızı eksikleri,kusurları üzerinden değerlendirmek onlara da kendimize de haksızlıktır. Bizde, Allahın sıfatları yakıştırılan,uluhiyet makamına çıkarılan kimse yoktur. Çünkü biz Peygamberler dışında kimsenin masum olduğuna inanmayız.İnançlarımız insanı ne kadar faziletli olursa olsun insanlık çerçevesi içerisinde tutmayı gerektirir. Ama onlar içimizde iradesi, yüreği,cesareti,aksiyonu,hizmet heyecanı en fazla olanlardı. Onun için herkesin önünde oldular bugün de hayırla yad ediliyorlar.

Bazı yazılarda MHP/BBP ayrışmasında Yazıcıoğlu'nu Özal'ın yüreklendirdiği yazıldı. O dönem BBP'nin kuruluşunun her aşamasında bulunan biri olarak bunun hem gerçek dışı hem de kendi insanımıza itimatsızlığın bir ürünü olduğunu söylemeyi bir borç biliyorum. Yazıcıoğlu da, aklı başında herhangi bir ülkücü de kimsenin dolmuşu ile hareket etmez. Bizi gerekirse kardeşimizle bile karşı karşıya getirebilecek olan inançlarımız ve ülkülerimizdir. Bu tür analizler aradan şu kadar sene geçtikten sonra daha hala büyük fotoğrafı görememektir.

Yirmi dört yıl sonra dönüp geriye baktığımda bu ayrışmanın her iki liderin iradesi dışında geliştiğini düşünüyorum. Türkeş yaşlanmıştı,er geç emri hak vaki olacak, gidecekti,MHP'deki görünüm, yerine gelecek kişinin tartışmasız Yazıcıoğlu olacağını gösteriyordu.Yazıcıoğlu sistemin tercih edeceği bir isim değildi.Feleğin çemberinden geçmiş,işkencehanelerde,mahpushanelerde sistemi tanımıştı.İkinci bir Türkeş veya yönetemeyecekleri lider bir şahsiyet istemiyorlardı.Fitne kazanı harekete geçirildi, baba evlat mesabesinde insanlar karşı karşıya getirildi.Bir tarafa Yazıcıoğlu'nun MHP liderliğini hedef aldığı söylendi, öteki tarafa dava elden gidiyor ne duruyorsun denildi, rekabet çatışma noktasına gelince de ayrışma kaçınılmaz oldu.İlginç olan Yazıcıoğlu'na en çok ne duruyorsun diyenlerin MHP'de kalmaları ve Türkeş'ten sonra MHP'nin yönetimine gelmeleridir.

Bir kaç yıl sonra Türkeş hayatını kaybetti, operasyonun ikinci kısmı da bundan sonra yapıldı. Önce ülkücülerin köksüzleşmesi için geçmişi temsil eden,mücadelenin içinden gelenler usul usul uzaklaştırıldı. Manevi cephesi zayıflatılan yeni bir ülkücü tipi oluşturulmaya çalışıldı. Sloganlar değiştirildi.Geleneği,sürekliliği temsil eden organizasyonlar bırakıldı.Bugünkü yönetimden öncesi olmayan bir ülkücülük anlayışı empoze edildi.Ahlaki ve siyasi boyutu olan,dünyayı değiştirme iddiası taşıyan bir hareket salt siyasi bir harekete indirgendi.Böyle böyle ülkücü hareket gençlik için bir cazibe merkezi olma özelliğini yitirdi.Maneviyatını doyuramayan gençler sağa sola savrulup gittiler,kaybeden sadece ülkücü hareket değil, Türkiye oldu.

Bugün ülkücü iradenin kurultay talepleri karşısında direnenlerin hangi iradeyi temsil ettikleri,büyük fotoğrafın neresinde oldukları açık değil mi? Onun için,Türkiye'nin çok ciddi bir kuşatma ile karşı karşıya olduğu şu dönemde,marifet onları dövüştürmek veya yarıştırmak değil,barıştırmaktır.Her iki lideri de rahmetle anıyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi