İktidarın uygulamalarından rahatsız olan geniş bir kitle var. Bilhassa Güneydoğu politikası ve rakiplerini aşağılayan, yaralayan kibirli tutumundan. Fakat bu rahatsızlık bir türlü oya tahvil olmuyor. Bunun en önemli sebebi, muhalefet partilerinin topluma iktidar olma umudunu aşılayamamalarıdır. Toplum alternatif olacağına inanacağı bir adres bulsa sel gibi akacak. Kimse aptal değil, en fanatiğinden en mutediline kadar iktidar partisini destekleyenler bile bu yolsuzluk söylentilerinin, rüşvet iddialarının mesnetsiz olmadığını biliyor. Hele son adli tıp raporundan sonra kimse dublaj, montaj diyerek ahaliyi ikna edemez.
İktidarın el değiştirme ihtimali yükselince, kitlelerin homurtuları da yükselir. Bu ihtimal belirinceye kadar insanlar isyanını içlerinde saklarlar. Hele siyasi tercih farklılığının düşmanlık nedeni sayıldığı, her türlü baskı aracının devreye sokulduğu olağanüstü şartların yaşandığı böyle bir dönemde isyanlı sükut daha çok tercih edilen bir tutum halini alır.
Hangi ülkede bir partinin aylar önce rezerve ettiği bir otele baskı yapılarak rezervasyonları iptal edilir? İdris Naim Şahin’in yeni partisini ilan edeceği otel kim bilir hangi baskılar sonucu haftalar önce yapılan rezervasyonu iptal etmek zorunda kaldı. Muhalafete konuşma hakkının tanınmadığı,ticari amaçlarla tahsis edilen bir salonun bile çok görüldüğü bir ülkede sağlıklı bir demokrasiden söz edilebilir mi?
Türkiye tarihinin en karanlık, en şiddetli parçalanma tehdidiyle karşı karşıya olduğu bir dönemi yaşıyor. Güneydoğu’da, PKK iktidardan aldığı dokunulmazlık zırhıyla devlet olmanın taşlarını hiçbir gizlenme ihtiyacı duymadan döşüyor. İktidar bölgede sarsılan, aşınan devlet imajını tahkim edeceğine, yangına körükle giderek, Dersim üzerinden milli devleti zayıflatmaya çalışıyor. Efgan Ala’nın Anayasal Düzeni değiştireceğiz sözünü Dersim tartışmaları ile birlikte okumakta fayda var. Değiştirmek için önce düzen, katliamcı,soykırımcı ilan edilerek itibarsızlaştırılıyor, ardından da yerine ikame edilecek olan eyaletlere bölünmüş,yeni Türkiye düzeninin reklamı yapılıyor.
Gelinen noktada iktidardan bir aklı selim çıkışı beklemek beyhude. Keşke Davutoğlu öyle bir çıkış yapabilse de yarına umutla bakabilsek…Geriye muhalefet partileri kalıyor. Türkiye’de hemen her dönem siyasetin rotasını muhafazakar seçmen çizmiştir. Dolayısıyla AKP’den CHP’ye doğru bir akış beklemek hayaldir. Yeni bir partinin alternatif olabilmesi ise ancak iyi bir çıkış, toplumsal karşılığı olan kadrolarla siyaset podyumuna çıkmasına bağlıdır. Böyle bir oluşum henüz ufukta gözükmüyor.
Son ihtimal MHP’nin güçlü bir çıkış yaparak iktidara talip olduğunu hem kadro zenginliği ile hem de irade olarak ortaya koymasıdır. Birkaç defa yazdım yine yazmakta fayda var; Türkiye’nin sırat köprüsünden geçtiği bir dönemde parti, meşrep veya cemaat hesabı yapmanın zamanı geçmiştir. Böyle bir taassup, uçurumun kenarında Türkiye’yi tekmelemeye benzer. Yapılması gereken, ortak paydası ülkenin birliği, demokrasi ve bizi yoğuran değerlere saygı olan herkesle,başta BBP olmak üzere kucaklaşmaktır. MHP’nin önüne tarihi bir fırsat çıkmıştır. Ya bu fırsatı değerlendirerek Türkiye’yi ipten alacak, yahut tarihin yüklediği bu misyonu ret ederek, birliğimizin celladı olmaya koşanların önünü açacaktır. O kadar hassas bir noktadayız ki, kaybedilecek ne zaman, ne de insan vadır.