Bazen acaba mı diye düşünürüm,

Zafer partisini kurduk ya, yoksa muhalefete mi muhalefet ediyoruz diye.

Çünkü öyle bir algı üretilmeye çalışılıyor.

Kimler bu algıyı üretmeye çalışıyor diye baktım araştırdım, soruşturdum.

Bula bula bir “Sarı muhalefet” buldum.

Sarı muhalefet tanımını biraz açmak lazım;

Sarı muhalefet “Sarı sendika” tanımından son aylarda Ümit Özdağ tarafından üretilmiş bir tanımlama.

12 Eylül 1980 ABD CİA darbesinden önce Türkiye’de işçi haklarını korumak için sendikalar vardı. (Hayal gibi görünüyor değil mi ama gerçekten vardı)

Sendikalar işçilerin adına fabrika patronlarıyla görüşmeler yapar, gerekirse grev yaparlar (Grev anlaşamama sonucunda işçilerin geçici iş bırakma eylemi, sanki orta çağda yapılıyordu gibi değil mi)

İşçiler sendikalar sayesinde teşkilatlanıp haklarını savunabilirlerdi.

Birde “Sarı sendika” lar vardı ki;

Sarı sendikalar patronlar tarafından finanse edilen patronlara satılmış yöneticilerin tahakkümünde, işçilerin hakkını savunuyormuş gibi görünüp aslında kendileri ve patronların menfaatine dönük davranan sendikalardı.

Sarı sendikaların işçi hakkı için grev veya herhangi bir direniş yaptığı pek görülmezdi.

Çünkü “Sarı Sendikalar” yetki aldıkları işçilerin haklarını o işçilerin patronlarına satan sendikalardı.

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde siyasi partiler o ülkenin vatandaşlarının, soydaşlarının daha iyi yaşamalarını sağlayacak fikri ve uygulamayı hayata geçirmek için kurulur, söylem ve eylem geliştirir.

Toplumdan gerekli kabulü görürse iktidar olur, görmezse muhalefet olur.

Ama siyasi partilerin asıl amacı millete hizmet olmalıdır.

İktidarı ve muhalefetiyle.

Ama Türkiye’de böyle mi?

Değil tabii, yaklaşık 250 yıldır (1923-1938 arası hariç) Türkiye’nin üst yönetim kadrolarının mutlaka bir dış etkiyle karar verici noktalara getirildiğini görüyoruz.

Dolayısı ile dış etkiyle yönetime gelen guruplar önce kendilerini yönetime getirenlere borçlarını ödüyor, yanında da kendi ikballerini sağlıyorlar.

Bir nevi sarı sendika gibi “Sarı Yönetim”

Hatırlayalım “Sarı Sendikacı” işçiyi patrona satıyordu. “Sarı Yönetici” de milleti emperyalizme satıyor.

Küçük hırsız, büyük hırsız gibi.

Türkiye’de muhalefet de bir siyasal konfor alanı.

İyi kötü bir milletvekili aday listesi hazırlama yetkiniz var.

Devlet imkanlarından faydalanma, kırmızı plakalı geçiş üstünlüğü olan şoförlü makam araçlarınız, korumalarınız, belediyelerden geçimini temin ettirdiğiniz kendi oligarklarınız, karşılamalar, uğurlamalar, seçimlerde başarı kazanacakmış gibi itibar görmeler.

Türkiye’de muhalefetin konfor alanlarını kullananlar var ve kullandıkları konforu kaybetmek istemiyorlar.

Sistem adım adım işliyor.

Sarı muhalefet milletin hakkını koruyacağına iktidara satıyor, iktidar da emperyalizme.

En açık anlatımıyla durum bu.

Türkiye’de iki ittifak kurulmuş.

Yani tahterevalli siyaseti. Hangisi kazanırsa kazansın kazanan emperyalizm olacak.

İktidar partisinin yanar dönerliğini pragmatizmini milletle hiç bir ilgisinin olmadığını, bir oligarşi yönetimi uyguladığını, milletin emeğini çetelere dağıttığını, kendi zengin kitlesini yarattığını, gerek Irak gerekse Suriye’de emperyalizmin politikalarını uyguladığını, BOP eş başkanlığına devam ettiğini, Türkiye’yi istilacı sığınmacılarla doldurduğunu, ülkenin geleceğini kararttığını biliyoruz ve şiddetle muhalefet ediyoruz.

Peki muhalefetim diye ortalarda dolaşanları nasıl izah edelim.

Atatürk’ün kurduğu CHP’nin genel başkanı yanında Atatürk’ün askeri değilim diyen, Ermeni tehcirini soykırım olarak niteleyen bir hanımefendi ile dolaşıyor, kendisi HDP’yi 6’lı masanın bir parçası olarak görüyor. Partisinden Atatürkçüleri tasfiye etmiş, yeni BOP eş başkanı olma yolunu izliyor.

Yeni Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sini anlayabilmek için CHP’nin Güneydoğu masası başkanı Eren Erdem ve Kemal beyin başdanışmanı Ünal Çeviköz ‘un takip edilmesi yeter fazla bile gelir.

İYİ Parti iyi niyetlerle, iyi insanların çoğunlukla kurduğu bir siyasal oluşum.

Milletin yanında gibi kurulmuştu ama kesin bir eksen değişimine maruz kaldı.

Belki de aslında partinin kuruluşunda gerçek durumlarını fikirlerini sakladılar. Şimdiki bir genel başkan yardımcıları o günlerde durumu açıklamıştı aslında ama sonra makam yüksek verilince sözlerinin arkasında durmadı.

İYİ Parti Genel başkanı sayın Meral Akşener ‘in tercihlerine baktığımızda, partisinin yönetim kadroları için uygun gördüğü isimlerle iktidara değil ancak Türk milletine muhalefet edecek bir yapının oluşturulduğunu görüyoruz.

Genel başkan yardımcılarındaki, İstanbul İl başkanlığındaki ve parti politikalarındaki tercihleri bizleri maalesef haklı çıkarıyor.

Hele Türkiye’ye gelişi daha çok yeni olan ABD büyükelçisi ile son 2 ayda 5 kez yüz yüze görüşmesi, dış gelişmelerde tam bir ABD eksenli görüşler önermesi hanımefendinin girdiği ekseni tam olarak anlamamıza vesile oluyor.

Biz Türk’üz, Türk milletine mensubiyet bağıyla bağlıyız.

Türk milletine muhalefet eden, edecek olan, etmeyi aklından geçirene tabii olarak konumuna bakmadan muhalefet edeceğiz.

Bu durum kendisini Türk milletinden kabul eden herkese Atatürk tarafından gençliğe hitabe de görev olarak verildi.

Kutuplaştırılan siyasi partilerimizin tabanlarında tabi ki kahır ekseriyetle vatan sever, milliyetçi, tıpatıp aynı düşüncede olduğumuz çoğunluk var.

Fakat iki ittifak diye önümüze sunulan siyasal yapı Türk milletini uçuruma sürükleyecek, onmaz yaralar açacak, ülkede gerginliği, fakirliği, yolsuzluğu, dışa bağımlılığı arttıracak, Türk milletinin geleceğini karartacak belki de bölünmemize yardım edecek yapılanmadır.

Bu durum oluşturuluyor.

Bir TV kanalını açıyorsunuz Erdoğan konuşuyor (Kendi söylemiyle 2 yıllık akademi mezunu) diğer TV kanalını açıyorsunuz Kılıçdaroğlu konuşuyor (SSK müdürü)

Yani sanki Türkiye yetkin insan üretemiyor.

Biz Türkiye’nin 1923 bağımsızlıkçı, antiemperyalist, Türk milliyetçisi, toplumcu, kalkınmacı, ilerici, çağdaş politikalarını ihya edeceğiz.

Dünyanın neresinde bir Türk varsa ilgi sınırlarımızı oradan başlatacağız.

Tüm Dünya Türklüğü ile dilde, fikirde, işte birlik için çalışacağız.

Biz Zafer Partisini Türk milletinin geleceği ve iradesi için kurduk.

Muhalefete muhalefetmiş…