Sanayi politikaları- 1

Ekonomiler büyüdükçe, gerekli uzmanlaşmaya uygun olarak Milli Gelirin oluşmasındaki mal üretiminin (tarım ve sınai üretiminin) payı azalarak hizmetler kesiminin payı artar. Hizmetler kesiminde üretilen hizmetlerin en büyük payını da toptan ve perakende ticaret, ulaştırma ve haberleşme, bankacılık, finans ve sigortacılık ile turizm ve otelcilik ağırlık taşır. Milli Gelirin oluşumunda 2000’lerin başında % 22 olan sınai üretimin payı giderek % 16’lara kadar gerilemiş, sonra küçük bir toparlanma ile % 20’ye yükselmişse de, hizmetler kesiminin milli gelirin oluşumda kapladığı alan tarım ve inşaat kesimlerinin göreli olarak küçülmesi ile % 58’e kadar yükselmiştir. Bu seyri, bir dizi ekonomik tercihlerin istatistiklere yansıması olarak da değerlendirebiliriz; daha çok ithalat, daha az üretim tercihi.

Böyle politika tercihlerinin ülkemiz gibi parayı zor elde eden ülkeler için, borçlanmayı artıracağı ve sürdürülemez olduğu açıktır. Nitekim son birkaç yıldır ülke borçlanamadığı için mal ithalatı azalmış ve enflasyon oranları ivmeli bir şekilde yükselmiştir, yükselmeye devam edeceği bu politika tercihlerinin değiştirilerek sınai üretimin geliştirilmesinin tercih edilmesi halinde üretim artışının belli bir süreci alacağı, ayrıca sınai üretimin coğrafi dağılımda büyük bir dengesizlik olduğu ve bu temerküzün ciddi riskler doğurduğu da bilinen bir gerçektir.

Toplam sınai üretimin %60’ı çeşitli nedenlerle Marmara Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Bu yoğunlaşmanın en başta gelen nedenleri; kara, deniz, hava, hatta demiryolu ulaşımının tarihi nedenlere de bağlı olarak bu bölgede iyi organize olması ve üretim için gerekli işgücü ile tüketim için gerekli nüfus yoğunluğunun yüksek olmasıdır. Ülkedeki toplam nüfusun %30’u ülke topraklarının %9’undan azını oluşturan bu bölgede yaşamaktadır. Bu durum ulusal güvenlik açısından büyük bir risk teşkil ederken, aynı zamanda da beklenen büyük Marmara Depremi nedeniyle büyük bir ekonomik risk oluşturmaktadır.

Ülkedeki en büyük sınai üretim olan otomotiv ve makina sanayi İstanbul, İzmit, Sakarya ve Bursa’da yoğunlaşmış, ikinci sıradaki sınai üretim olan tekstil ve hazır giyim İstanbul ve Tekirdağ’da, üçüncü büyük üretim dalı olan kimya ve petro-kimya İzmit’te organize olmuştur. Sayısız sanayi bölgeleri ve organize sanayi bölgeleri Tekirdağ’dan Sakarya’ya kadar kesintisiz bir sanayi kuşağı oluşturmuştur. Bu sınai üretimin ihtiyaç duyduğu finans, bankacılık, sigortacılık, ulaştırma ve haberleşme ile diğer hizmet kesimleri de bölgede yoğunlaşmıştır. Bölge taş ve toprak sanayileri ile tarım ve tarıma dayalı sanayiler de oldukça gelişmiştir. Seramik ve çimento, yağ (Zeytinyağı ve Ayçiçek yağı) ve salça üretiminden pek çok gıda maddesi üretimi açısından da önemlidir.

Sınai yoğunlaşma bakımından Marmara Bölgesini Eğe Bölgesi izlemektedir. Ege Bölgesi, dokuma ve gıda sanayileri, petrokimya, makina sanayi, yağ ve şeker sanayileri açısından önemlidir.

Görülmektedir ki; ülkenin hem ekonomik risklerinin hem de ulusal güvenlik risklerinin temerküz etmesini önlemek üzere sınai üretimi ülke sathına rasyonel bir şekilde dağıtmak, böylece bölgedeki nüfus baskısının önüne geçmek mümkün olabilecektir.

Bir Örnek Olay

Sınai üretimin ülke sathına yayılmasını temin etmek için alınması gereken en önemli iki önlem üretilecek ürünlerin en uygun maliyetle üretilmesini ve pazara en ucuz maliyetle ulaştırılmasının şartlarını oluşturmak gereklidir. Aksi takdirde sanayilerin maliyet ve satış için avantajlı olamayacağı yerlerde yatırım yapmasını temin etmek, yatırım yapılsa bile sürdürülebilir kılmanın imkânı yoktur. Bu nedenle yasal düzenlemeler veya parasal teşviklerden önce bu şartları göz önünde bulundurmak gereklidir.

Nasıl mı? Arz edeyim efendim.

Karadeniz’de Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesi içinde kalan Tuna1 kuyusunda bulunan 405 milyar m3 gaza ilaveten, 4 Haziran 2021 tarihinde kara sınırlarına daha yakın bir yer olan Zonguldak açıklarındaki Amasra1 kuyusunda 135 milyar m3 gaz daha bulunduğu açıklandı. Bu açıklamadan sonra, çıkarma hesaplarına ve rezerv tespitinin nasıl yapıldığı tartışmalarına girmeksizin, umutlu bir bekleyiş ve değişik dozlarda sevinç gösterileri başlatıldı. Umutlu bekleyişte insanların cevabını bulmaya çalıştıkları en önemli soru, kuşkusuz gazın ne zaman kullanılabilir hale gele geleceği ve evlerimizde yaktığımız gaz için ödediğimiz faturalarımıza yansıyacak indirim üzerinde yoğunlaşmıştı. Oysa, bu gazın yakıt olarak kullanılması yanında daha çok katma değer yaratacak bir ürüne dönüştürülmesi ve ülkenin Marmara Bölgesinde temerküz eden sınai üretimini ülke sathına yaymanın bir yolu olacağı da açıktır.

Nasılını önümüzdeki hafta yazacağım. Çünkü ulaşamadığım birkaç rakam var. Onları da elde ettikten sonra derli toplu bir şekilde açıklayacağım.