Asrın rüşvet ve yolsuzluk olayı patladığında aslında her şey alenen ortadaydı! Babalarının nam ve hesabına bakanların oğulları Acem uşağıyla malı götürüyorlardı. Telefon konuşmalarında biri oğluna evdeki paraları sıfırla diyor, o da akrabalarını toplayıp yok ediyordu. Hükumete darbe çığırtkanlığıyla yargı darbesi yapıp kapattılar. Ama güzel kardeşim sen yahu kim evindeki parayı niye sıfırlar? Helal kazanç ise gelip bulsunlar diye düşünmedin.

Ayakkabı kutularına istiflenmiş dolarları Çorum’a İmam Hatip yaptıracağım ondan topladım demesine inandın. Ama o paraları faiziyle geri alan Banka müdürüne yav kardeşim bankada niye tutmadın paraları Allah vermesin hırsız girer çalar diye sormadın. CİA desteğindeki Fetö’nün gelecekte şantaj için bile olsa her bir rüşvet yolsuzluk kara para aklama gibi işleri kaydettiğini düşünemedin. Üstelik yolsuzluk olduğunu cümle alemin bildiği halde darbe marbe mavallı zokayı yuttun. 3 yıl sonra darbeye kalkışanları da el üstünde tuttun. Osuran taze gelinin gürültüyle bastırmasına ‘’sesini yok ettin de ya kokusunu napcan’’ diyen kayınvalide sözünü unuttun. Elin oğlu şimdi sana hatırlatıyor. O pis koku işte uzaklardan ama hepsi burada yenilen haltlardan geliyor. Yolsuzluğa karışan o dört Bakanı görevden aldılar ama yargılatmadılar. Neden diye düşünmedin, sorgulamadın. Şimdi de AKP de yolsuzluğa bulaşanları kapı önüne koyacaklarmış. Peki niye Savcının önüne çıkarmazlar diye düşünmüyor, sormuyorsun? Yolsuzluk dediğin her şey suç!

Bak güzel kardeşim, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın, "Bu işlerin arkasında çok pis kokular geliyor" demesi sonucu değiştirmiyor sorunu çözmüyor. Peçete makbuzuyla rüşvet saati önce inkar sonra kabul eden Zafer Çağlayan New York Güney Bölgesi Başsavcılığı tarafından tutuklanınca Erdoğan; "Bu ekonomik ilişkileri yürüten bakanımız kim? Ekonomi Bakanı. Ekonomi Bakanı hükümetin attığı bu adımı uygulayanlardan bir tanesi olacaktır. Atılan bu adımlar tamamen siyasidir." Dedi. Bakana sahip çıkacağım derken T.C ni ele verdi. Öyle ya bu bakan "hükumetin  attığı bu adım" kapsamında İran ile bu ticareti yapmıştı.

Ne yazık ki danışmanları Erdoğan’ı gene yanılttı! Ülkemizi uluslararası hukukta zora sokacak korkunç bir gafa imza attırdı. Bakanın rüşvet karşılığı ambargoyu delme, elde edilen kara parayı aklama suçunu T.C nin ekonomik politikası yani taammüden (tasarlayıp planlayarak) işlediği bir eylem olduğu itirafını yaptı. Bunu iç kamuoyunu bilinçli biçimde ABD düşmanlığına yöneltmek ve aslında yolsuzluk yok ama siyaseten üstümüze gelmek için yapıyorlar’a inandırmak amaçlı söyledi. Fakat sonucun nerelere gittiğini fark edemedi.

Eğer bu iş ekonomik plan program dahilinde ve hükumetin attığı adım kapsamında dönemin Ekonomi bakanı Z. Çağlayan tarafından yapılmışsa; -ki itiraf böyle-O dönemde AKP hükumetinin Başbakanı T. Erdoğan'dır. Ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 112. maddesine göre bu işten bakanla birlikte sorumludur. ABD’nin ve yargısının bundan habersiz olması imkansızdır.

Peki iş ve eylem ne?

Amerika devleti İran'a karşı "siyasi ve ekonomik ambargo kararı" aldı. Nükleer silah yapımı konusunda İran'la görüşmeler sonuçsuz kalınca dosya ilk olarak 2006’da Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne götürüldü ve ülkelerin oylamasıyla da bu ülkeye uygulanan ambargolar tanındı. BM'de ambargoların süresi 4 kez uzatıldı. Yani ABD ambargosu BM kararına dönüştü. Oylamalarda aleyhte oy vermenizin önemi olmaksızın uymak zorundasınız. Uymazsanız suçun işlendiği yer ve uyruğa bakılmaksızın BM nin olduğu yer yargısı (New-York) sizi yargılar!

Şimdi uymadığınızı ambargoyu hükumet olarak planlı biçimde deldiğinizi itiraf ediyorsunuz. Oysa soğukkanlı ve akıllı devlet adamı rüşvet aldığı peçeteye de olsa yazıyla kanıtlanmış bakanın ferdi ve yasa dışı işidir diyerek T.C nin onurunu korurdu. Üstelik eyleme iştirakini de ikrar etmezdi.

Bu hatayı MİT TIR ları davasında da yaptılar ne yazık ki? Alemin bildiği mevzuyu devlet sırrı sayarak T.C devletini isyancılara silah veren konuma soktular. Oysa MİT içinde bir grup işgüzar yapmış deyip soruşturma açıp kapatmaları yeterdi. Şimdi Esad’a yeniden mecbur oldu ya ne diyecek? Mahkeme kararına göre devlet sırrı olan o tırlarda insani yardım malzemesi olamayacağına ya da olursa da sır olmayacağına göre ne vardı ki? Kime yollanmıştı? Menşei ne, miktarı ne? Konuşulmayacak mı? Esad niye güvensin size artık. Aman o da kim miş? falan diye hemen efelenmeyin. Suriye’deki askeri birliklerimizin eve dönüşü için bile Esad’a muhtaçsınız. Ya da YPG ile iş tutmak zorundasınız.

Pis kokular geliyor ve o kokuların çıktığı işlerden dolayı ülkemiz, birliğine bütünlüğüne mal olacak gelişmelere gebe bir şantaja uğruyor ve kuşatılıyor. Ülkenin en büyük sorunu kötü yönetimiyle içeride huzur ve güveni yok etmiş, dışarıda sürekli yasa dışı işler yapan bir devlet konumuna düşürmüş onurumuzu üç paralık etmiş bu zihniyettir. Birinci vazifemiz ülkeyi bunlardan kurtarmaktır.