Yeniçağ yazarı Arslan Bulut, “Sedat Peker'e cevap niyetine…” başlığıyla kaleme aldığı yazısında dikkat çeken yorumlar yaptı.

Bulut’un yazısı şu şekilde:

Sedat Peker, Twitter mesajında "40 yaşından küçük kardeşlerim, namuslu olduğunu düşündüğünüz gazetecilere coşku verin, çünkü insanların elini ateşe uzatması için alkışa ve coşkuya ihtiyacı olur. Sadece bana gaz vermeyin, onlara da gaz verin. Türkiye Barolar Birliği Başkanı REİS SEDAT PEKER (ironidir)" diye yazınca takipçilerimizden Uğur Songül Sarıtaşlı, "Kaleminize güveniyoruz" diyerek "Arslan Bulut, Banu Avar, Soner Yalçın ve Murat Ağırel" isimlerini paylaştı…

Tam 42 yıldır gazeteci olarak, elim ateşin altında! Bunun tek sebebi, ancak gerçeklerin ortaya çıkarılması halinde hem Türkiye hem de dünya için güzel şeyler olacağına dair umudumdur. Bu sebeple alkış beklemeden veya kimsenin gaz vermesine ihtiyaç duymadan, bazen basında tek başıma kalsam da gerçekleri kamuoyuna duyurmaya çalışıyorum.

***

Gelelim Sedat Peker'in itiraflarına…

Peker'in genç yaşından itibaren içinde bulunduğu "suç örgütü" veya "mafya" denilen yapılanmaların tamamı devletin ilgili birimlerinin bilgisi dahilinde oluşturulmuştur. Bu itibarla, söz konusu yapılanmalar içinde bulunup da ülkede hatta dünyada neler olup bittiğini görmemek mümkün değildir.

Bence Peker'in şu ana kadar açıkladığı en önemli bilgi, Venezuela ile Türkiye arasındaki kokain trafiğinin çapı ve ilgili isimlerdir. Bu trafikte dönen paralar, ülkenin siyasetine ve medyasına yön vermekte yani siyasi-sosyal iklimini tayin etmektedir. Bilginin içeriden biri tarafından açıklanıyor olması sayesinde, iyi bir gazetecinin gizlilik içinde yıllarca araştırsa ancak ortaya çıkarabileceği çapta bir organizasyon ortaya serilmiştir. Zaten Peker de yılların birikimiyle konuşuyor.

***

Geçtiğimiz günlerde açıklamalarına yer verdiğim Amerikan Devletleri Örgütü'nde Uyuşturucu Komisyonu başkanlığı yapmış Mildred Camero'nun, "Havaalanlarından ve limanlardan büyük miktarlarda uyuşturucu kaçakçılığı yapılırken güvenlik kameralarının kapatılması gibi kontrolü yapacak kişilerden yöntemlerin belirlenmesine kadar bir dizi işin organize edilmesi gerekiyor. Yani bu büyüklükte işleri yapabilmek, hem uyuşturucunun çıktığı hem de ulaşacağı ülkede liman çalışanlarından gümrük memurlarına, askerlerden bazı üst düzey hükümet yetkililerine kadar uzanan geniş bir ilişki ağını gerektiriyor" sözlerini de burada hatırlatmak isterim.

Gazeteci Seher Sultan'ın tespitiyle Sezgin Baran Korkmaz'ın uçağı Venezuela'ya 40 sefer yapmışsa, sadece kalkış ve varış ülkeleri değil hava sahasından geçtiği bütün ülkelerin istihbarat servislerinin, dolayısıyla hükümetlerinin bu seferlerin ne amaçla yapıldığından haberi vardır. Peker'in itirafları, sadece Türkiye'deki çürümüş yapıyı değil dünya demokrasilerinin nasıl yönetildiğini de ortaya çıkarıyor. Bu sebeple, konu Türkiye sınırlarını aştıkça, Peker, uyuşturucu trafiğinin asıl patronu ABD tarafından, dünyanın neresinde bulunursa bulunsun engellenecektir. Şimdilik "güvenlik gerekçesiyle" engellendi, yarın başka sebepler de bulurlar.

***

Bazı siyasiler ve gazeteciler konunun, "Peker'den 10 bin dolar maaş alan siyasetçi kim? Paramount Otel'de kimler kalmış?" gibi boyutlarıyla fazla ilgileniyor gibi görünüyor ama şeytan ayrıntıda gizlidir.

Bir ayrıntıya da değerli dostum Turgay Tüfekçioğlu dikkat çekiyor:

"Sezgin Baran Korkmaz, Kars Digorlu. Türkçeyi sonradan öğrendiğini söylüyor. Kara para aklamakta temsilciliğini yaptığı Amerika'da tutuklu Ermeni iş adamı Levon Termendzhyan'ı Lev Aslan Dermen adıyla Türk vatandaşı yaptırıyor. Peki bu sıcak ilişkiler sırasında hangi dille anlaşıyorlar? Sezgin Baran Korkmaz İngilizce bilmiyor, Levon Termendzhyan da Türkçe bilmiyor!"

Buradan Ermeni diasporasının da içinde olduğu, Türkiye topraklarının peyderpey satın alınması gibi projeler de bütün açıklığıyla ortaya çıkarılabilir.

Aslında bugün, Sedat Peker'in, "bazı siyasilere p......klik yapıyor" diye suçladığı kişiden hareket ederek bir Bektaşi fıkrası yazmayı düşünüyordum. Başka bir zaman artık...

Editör: TE Bilişim