Seçimler bitti, söylentisi bitmedi, hala İstanbul seçim sonuçlarını bekliyoruz. Halk iradesine saygı göstermeyenler er geç kaybederler, bunun istisnası yoktur.

Her partinin ülkeyi yönetme hakkı vardır, eğer sistemin adı demokrasi ise bunun başka şekli yoktur.

28 Şubat ta baskıcı, despot anlayışların toplumu nasıl tepkiye sürükleyip ardından AKP’yi iktidara getirdiğini gördük. Bugün de benzer bir tepkisellik ortaya çıkabilir. Türk milleti esarete gelmez. Herkesin bu gerçeği bilmesi lazım.

Asıl anlatmak istediğim bu değil, seçimlerden sonra Suriyeliler üzerinden ırkçı bir kampanya yürütülüyor. Sağda solda yayılan gayesiz, amaçsız gençler kadraja alınarak genelleştirmeler yapılıyor. Toplumda bir Suriyeli karşıtlığı oluşturuluyor.

Ben de bu sayıda Suriyelinin plansız, programsız Türkiye’ye dağıtılmasına karşıyım. Ama aynı oranda bize sığınmış insanlara düşmanlık yapılmasına, siyasetin bu düzlemde yürütülmesine de karşıyım. Asıl eleştirilmesi gereken Suriyeliler değil bu akla ziyan Suriye politikası ve ardından yaşananlardır.

Türkiye’yi bu cendereye iktidar soktu ve maalesef buradan nasıl çıkılacağına dair bir programı da yok. Saldım çayıra Mevlam kayıra plansızlığı her geçen gün sorunun büyümesine neden oluyor. Şunlar söylense anlarım, Suriyelileri böyle ortalığa salmayalım, Pakistan’a sığınan Afganlıların sebep olduğu güvenlik sorunlarını biz de yaşamayalım, sınırlarda mülteci bölgeleri kuralım, Esat’la anlaşıp genel af yoluyla bu insanları vatanlarına geri gönderelim. Bunların hepsi düşünülebilir, hiç kimsenin de bu önerilere bir itirazı olmaz. Ama Türk askeri onlar için ölürken askerlik yapmıyorlar, sahillerde kız avlıyorlar gibi ibareler hoş değil. Askerlik yapmayan sadece Suriyeliler mi? Allah aşkına bugün Türkiye’yi yönetenlerin kaç tanesinin çocuğu askerlik yapmış? Asker kaçaklığını sadece Suriyelilere mahsus bir zaaf olarak gösterirseniz hata etmiş olursunuz. Bugün başkalarının çocukları üzerinden kahramanlık taslayanların çoğunun çocukları asker ocağının önünden bile geçmemiş.

Hülasa, aşağılamak, dışlamak, ötekileştirmek Suriyeliler sorununu çözmez. İktidarın yapacağı, kendi sebep olduğu bu problemi kırıp dökmeden planlı bir geri dönüş politikası ile çözmek olmalıdır. Üstelik bu insanlar içinde gerçekten mağdur ve muhtaç olan insanlar var. Mağdurun kimliğine bakılmaz, bize yakışan hem bu insanları darıltmamak hem de ileride ciddi güvenlik ve etnik sorunlarla karşılaşmamak için bir Suriyeli sığınmacılar politikası oluşturmaktır. Bu yapılmadığı takdirde, işsizliğin giderek yükseldiği, hayat pahalılığının çekilmez bir hal aldığı bu dönemde bu karşıtlığın şiddete dönüşmesi ihtimal dahilindedir. Daha krizin başındayız, iktidar İstanbul seçimlerinden başını kaldırıp acil çözüm bekleyen sorunlara henüz odaklanmadı. Ekonomistler bunun krizden de öte bir Tsunami olduğunu ve sebebinin tamamen kötü yönetim olduğunu söylüyorlar. En kötüsü itimat telkin eden bir ekonomi bürokrasisi yok. Kriz derinleştikçe ülkenin diğer sorunlarını da tetikler. Biriken öfkeleri harekete geçirir. Sonunda hiç kimsenin beklemediği ve arzulamadığı sonuçlar ortaya çıkar. Bize düşen bu kardeşlerimiz üzerinden ırkçılık yapmamak, benzine ateşle gitmemek, hükümete düşen de buna insan haklarına uygun bir çare bulmaktır.