Gerçekten bir barış ve sükun ortamına ulaşılmak isteniyorsa bunun yolu Apo ve PKK’nın her dediğini yapmak değildir. Terör örgütleri köşeye sıkıştırıldıkları, başka çare kalmadığı zaman barışa yanaşırlar. Dünyada bunun sayısız örneği var.

IRA, ABD’deki İrlandalıların yardımı kesildikten,örgüt faaliyetlerini finanse edemez hale geldikten sonra silah bıraktı. Örgütün partisi Sein Fein Lideri G.Adams, ABD vizesi alamayınca örgüt iyice yalnızlaştı, çareyi masaya oturmakta buldu.

İspanya’nın BASK bölgesinde de öyle. ETA militanları yıllarca eylem yapıp Fransa’ya kaçtılar. Fransa hiçbir zaman ETA terörüne karşı cephe alma niyetinde olmadı. İspanya’nın AB’ye katılımından sonra iki ülke arasındaki ilişkiler gelişti. Fransa ETA militanlarına cephe aldı, ortak operasyonlar yapıldı,ETA’nın silah fabrikası ele geçirildi. Örgüt iyice köşeye sıkıştı. Kimi eylemleri kendi tabanından da tepki görünce daha fazla sevimsiz hale gelmemek için silah bırakmak zorunda kaldı.

Bütün bu tecrübeler terör örgütlerinin hangi hallerde silah bıraktıklarını, hangi hallerde masadan kaçtıklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor.İktidarın iki yıllık uygulamalarına bakıldığında bu olaylardan hiç yararlanmadığı görülüyor.İnsiyatifin örgüt liderine bırakıldığı bir zeminde barış olmaz. Hele iktidar kendini bu sürece mahkummuş gibi hissediyorsa hiç olmaz. Her istediğini alan, devletle eşit muhatap olarak masaya oturan, bölgede dokunulmazlık kazanarak umduğundan fazlasını alabileceğine inanır hale gelen bir örgüt daha çoğunu almak varken daha azına niye razı olsun.

Bazı çevrelerin ısrarla altını çizdikleri gibi bu asla bir ana dille eğitim, temel hak ve hürriyetlerde yetersizliğin bir sonucu değildir. Bugün farklı dillerde yayın imkanı bakımından Türkiye bütün batı ülkelerinden daha ileri bir konumdadır. Bir çok Avrupa ülkesinde farklı dillerle TV veya radyo yayını birkaç dakika veya bir kaç saat ile sınırlıdır. Asıl sorun örgütün bağımsızlık şartlarının oluştuğuna inanacak kadar iktidardan taviz görmesi ve konjüktörün buna müsait olduğuna inanmasıdır. Dolayısıyla pazarlık vatan toprağı üzerinde yürütülen bir pazarlıktır.

Hangi batı ülkesi terör örgütleriyle silah bırakma dışında bir milletin kaderini konuşmuştur? Bunun ne batı’da ne doğu’da örneği yoktur. Terör örgütü her gün yenilediği eylemleri ile barış safsatalarını yalanlamasına rağmen, siyasi iktidar hala bir barış sürecinin varlığında ısrar etmektedir.Silah bıraktırma güçle,kuvvetle, karşı tarafı buna mecbur etmekle olur. Sürecin seyrine bakıldığında örgüt yerine iktidarın kendini hareket edemez halde hissettiği, sürece mahkummuş gibi bir kompozisyon çizdiği görülüyor. Bu da PKK’nın iştahını kabartmaktan, talep listesini büyütmekten başka işe yaramıyor.

Örgütün silah bırakmamasının ana sebebi iktidarın teslimiyetçi, edilgen,korkak tutumudur. Öyle ki her eylemden sonra ayrı bir taviz koparılmıştır. Apo’nun hapishane şartlarının iyileştirilmesi, Apo’nun odasının değiştirilmesi, Apo’ya TV, gazete verilmesi, Apo’ya sekreterya temin edilmesi,basınla HDP dışında kalan heyetlerle görüşme imkanının sağlanması,Apo’nun rahat ettirilmesi, memnun edilmesi vesaire vesaire. Böyle bir barış süreci olur mu? Mesele sadece Apo’da değil,açıkça Güneydoğu’da hukuk askıya alınmıştır. Güvenlik güçleri valilere verilen yetkilerle etkisiz hale getirilmiştir.6-7 Ekim eylemlerinde 45 kişi ölmesine rağmen doğru dürüst tutuklama bile yapılmamıştır. Her istediğini alan istemediği bile altın tepsiler içinde sunulan bir örgüt niçin barış yapsın? Her şeyi vermeye hazır bir iktidarla barış yapılmaz, sonuna kadar sağılmaya çalışılır. Siz örgüt liderine terörist muamelesi yerine devlet adamı muamelesi yaparsanız sizden devletini ister. İktidar kendi kazdığı çukura kendisi düşmüş,silah bıraktırma sınırlarında tutabileceği bir süreci toprak talebinde bulunabilme noktasına getirmiştir.