Pandemi sırasında artan aşı karşıtlığının etkisiyle çocukluk çağı aşılama oranlarının düşmesi ve düzensiz göçle aşı takiplerinin zorlaşması, yıllardır görülmeyen kızamık vakalarının yeniden ortaya çıkmasına neden oldu. Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, yıllar sonra ilk kez bir kızamık vakasını hastaneye yatırdıklarını belirterek, kızamık için aşılanma oranının yüzde 95'lerin altına inmesi durumunda, salgınların yeniden yaşanabileceğini vurguladı.

Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nın uyguladığı çocukluk çağı aşı takvimi içinde de yer alan, 9'uncu ay ile 1, 4 ve 6'ncı yaşlarda uygulanan kızamık aşıları, çocukları viral bir hastalık olan kızamıktan yüzde 99 oranında koruyor. 1960'lardan bu yana, güvenle kullanılan kızamık aşıları, pandemi sonrası artan aşı karşıtlığının da etkisiyle, çocukluk çağı aşılamasını reddeden aileler tarafından yaptırılmıyor. Öte yandan sadece Türkiye'yi değil, tüm dünyayı etkileyen göç dalgaları nedeniyle aşı takiplerinin zorlaştırdığını belirten Türk Pediatri Kurumu Başkanı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, Türkiye'de yüzde 98'lerde olan aşılama oranlarının son zamanlarda düşmeye başladığını, bunun da kızamık salgını riskini artırdığını kaydetti. Yıllar sonra ilk kez, önceki gün kendi kliniklerine aşıları eksik olduğu için kızamık geçiren bir çocuğu yatırdıklarını anlatan Prof. Dr. Çokuğraş, "Bize bir hasta geldi şimdilik ama, özellikle son bir aydır her yerde, giderek artan sayıda kızamık vakaları olduğunu biliyoruz." dedi.

"YILLAR ÖNCE HAFTADA 2-3 KIZAMIK ÖLÜMÜ GÖRÜRDÜK"

Türkiye'deki çocukların aşılanma oranının pek çok Avrupa ülkesinden daha iyi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çokuğraş, "Son derece de iyi bir aşılama takvimimiz var. Ama bu oranın son yıllarda biraz azaldığını biliyoruz. Burada kritik sınır, örneğin kızamık için, yüzde 95'tir. Yüzde 95'in altına inerse, hele de 90'lara düşerse, o zaman kızamık salgınlarının görülme ihtimali de artar. Son zamanlarda kızamıkta gerçekten bir artış olduğunu görüyoruz. Dün öyle bir kızamık vakası yatırdık kliniğimize. Yabancı uyruklu bir hastaydı. Aşıları tam yapılmamış olan bir hasta. Dört dörtlük bir kızamıktı. Kızamık, bizim asistanlığımız döneminde çok korkulan bir hastalıktı. Haftada 2 ya da 3, kızamığa bağlı ölümler görürdük. Bağışıklık sistemini ciddi olarak baskılayan bir hastalık olduğunu biliyoruz. Tabii ki o eski günlerimize tekrar dönmek istemiyoruz" diye konuştu.  

COVİD AŞISINA KARŞITLIK, ÇOCUKLUK ÇAĞI AŞILARINI VURDU

Son 10 yıldır sadece Türkiye'nin değil, pek çok ülkenin dünyadaki karışıklıklar nedeniyle, düzensiz göçle uğraştığını vurgulayan Prof. Dr. Çokuğraş, şunları söyledi: "Kontrolsüz göçler oldu. Hem göçler hem de kızamık vakalarındaki artışlar sadece bize özgü değil. Örneğin Uzakdoğu'da, Balkan ülkelerinde, hatta Avrupa ülkelerinde küçük küçük salgınlar zaman zaman yaşanıyor. Aşı kararsızlığı ya da karşıtlığı da çok arttı. Bazı insanlar hakikaten kafası karışık olduğu için aşı yaptırmıyorlar ya da aşıya karşılar. Ama bazıları da kökten aşı karşıtı. Bu insanların sayısında ciddi bir artış olması nedeniyle, çocukların aşılanma oranları maalesef düşüyor. Covid pandemisi sırasında özellikle yaşadık bunu ve Covid aşılarına karşı olmak, çocukluk çağı aşılarına karşı olmak şekline dönüşüyor. Aşısı bilinen bir hastalık söz konusu ise, o çocuğu aşılatmamak bana sorarsanız bir insanlık suçudur. Doğal yoldan hastalığı geçirmek ona karşı bir bağışıklık kazanmak, tamam kimi kez böyle bir şey de olabilir ama olası ölümcül komplikasyonların ortaya çıkmayacağını asla önceden öngöremezsiniz."

"GEBE BİR KADINA BULAŞSA BEBEĞİ ÖLEBİLİR"

Aşılanmanın sadece bireysel bir karar olamayacağının da altını çizen Prof. Dr. Çokuğraş, şu açıklamalarda bulundu: "Bu bir toplumsal sorundur ve siz kendi çocuğunuzu aşılatmadığınızda, diyelim ki çocuğunuz kızamıkçık oldu, çok da korktuğumuz bir hastalık değil bu. Çocuğunuzdan bir gebe kadına bulaşırsa, o kadının çocuğu karnındayken ölebilir ya da sakat doğabilir. Aşısız biri ileri yaşlarda bu hastalıkları geçirirse, çocuklara göre çok daha ağır tablolara yol açabilir. Veya etraftaki bir takım bağışıklığı baskılanmış kişilere, örneğin yaşlılar, kemoterapi gören bir aile bireyi, bağışıklık sistemi bozuk başka bir kardeş veya çok küçük yaştaki bir çocuğa bulaşırsa çok daha ağır bir sonuç ortaya çıkabilir. Toplumun bağışık hale gelmesi için hepimizin aşı olması lazım. Birer ikişer kişinin 'Aman canım ben olmasam da ne olur?' deme lüksü yok."

"NORMALDE İKİ DOZ, RİSKLİ DURUMLAR İÇİN ÜÇ DOZA ÇIKARILABİLİR"

Çocukluk çağı aşılarının uzun yıllardır güvenle uygulandığını da kaydeden Prof. Dr. Çokuğraş, "Bu aşıların kalıcı, uzun süreli, insanları endişeye sevk edecek ya da aşıdan vazgeçmesine neden olacak bir yan etkisi yok. Herkes çocuklarına zamanı geldiğinde aşılarını yaptırmalı. Kızamık aşısı genelde 1 yaş civarında yapılıyor, 4-6 yaşta ek dozlar yapılıyor. Aşısı tam olan bir çocukta yüzde 99'a yakın bir koruyuculuğu var. Nadiren de olsa aşılanmış bir çocuk da kızamık geçirebilir ama, çok hafif tek tük döküntüyle atlatıyor. Normalde ilk dozu 1 yaşında yapıyoruz ama, şimdi yaşadığımız durum dolayısıyla, yani salgın tehlikesi olduğunda, göçlerin çok yoğun olduğu zamanlarda, 9 aylıkken ilk bir doz yapılabiliyor. Ama bu aylarda uzun koruyuculuğu yok, yüzde 60'larda sadece. O nedenle 1, 4 ve 6 yaşta da tekrar yapılması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı uzun bir süredir çok yerinde bir kararla, kızamık aşısını 9 aylıkken uygulamaya başladı zaten." diye konuştu. 

Editör: İlayda Şimşek