Gazeteci Yılmaz Özdil, 1 Mart'ta yayına başlayan Sözcü Tv'de Korcan Karar'ın sunduğu ana haberde, günün yorumu bölümünde Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan binalara ilişkin çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“Dil Yorumu” başlıklı bölümde, depremlerde yıkılan binaların çökme sebebini müteahhit, siyasetçi ve gazeteci üçgeni üzerinden anlatan Özdil, kendine has üslubuyla, hem medyayı, hem siyaseti, hem de inşaat sektörünü eleştirdi.

Özdil, ünlü fizikçi Albert Einsen'e atıkfta bulunarak başladığı makale tadındaki yorumunda şu ifadelere yer verdi:

"Einstein’in bir sözü var; Parlamento’da sadece 1 dakika oturup siyasetçileri dinleyin 1 saat gibi gelir o kadar uzun hissedersiniz. Ama güzel bir kadınla oturup 1 saat siyaset konuşun size sadece 1 dakika gibi gelir. İzafiyet teorisi işte budur. Şahane ama size maalesef kötü bir haberim var. Çünkü Einstein’in böyle bir lafı yok. Ben uydurdum şu anda. Eminim uydurduğumu söylemeseydim inananlar olurdu. Hatta bu lafı anında Twitter’dan postalayıp başkalarına aktarmaya çalışanlar bile çıkardı. Adamın biri imzasıyla fotoğrafıyla gazete köşe yazıyorsa, televizyonda çıkıp ahkam kesiyorsa, üstelik ettiği lafları ünlü kişilerin isimlerini ilave ederek süslüyorsa gazeteci zannediyorsun. Gazeteciyse söylediklerini de doğru kabul ediyorsun. Halbuki Türkiye’de 3 işi canı çeken herkes yapabilir. Müteahhitlik, siyasetçilik, gazetecilik. Bunlar eğitim istemez, diploma istemez, nitelik istemez. Mesela yoldan gelen tekstilciyi çevirip gel şu böbrek naklini yapıver diye ameliyathaneye sokamazsınız. Kuyumcuyu kolundan tutup gel sevabına şu kararı ver diye adliyedeki hakim koltuğuna oturtamazsınız, gel iddianameyi yazıver diye savcı koltuğuna oturtamazsınız. Turizmci jeofizik bilmez, tavernacı statik hesabından anlamaz. Mankeni bilir işi yapıp siz anayasa hukuku üzerine görüş isteyemezsiniz. Ama bunların hepsi bu ülkede gazeteci olabiliyor, hepsi müteahhit olabiliyor, hepsi siyasetçi olabiliyor. Biri binayı yapıyor, biri onaylıyor biri alkışlıyor. Müteahhitleri ve siyasetçileri yalamaktan dilinde fütur kalmayan bunların karşılığında avanta ev kapan gazetecilerin isimlerini üst üste koysak Türkiye’nin en büyük gökdeleni olur. Müteahhit, siyasetçi, gazeteci, ilave edin buna AFAD’ı. Mahşerin dört atlısı. Hani ‘rabia’ diyorlar ya aslında bunlar mahşerin dört atlısıdır. Neticesi; İşte memleket mahşer yeri oluyor. 3 oda bir tabut oluyor. Şu elimde gördüğünüz bonus parçasını Gaziantep’ten getirdik. Hatta hangi semt, hangi mahalle, hangi apartman olduğunu bile kaydetti. Aslında beton bir kolondu bu, güya beton kolondu. Ama moloz parçasına dönüştü. Atta üzerinde her türlü deniz malzemesi var. Müteahhit, siyasetçi, gazeteci üçlüsünün eseredir işte bu, Biz bu moloz parçasını deprem bölgesinden getirdik, televizyonumuzun baş köşesine yerleştirdik. Bütün haber merkezinin her saniye görebileceği bir yere yerleştirdik ki, bunu biz ömrümüzün sonuna kadara unutmayalım diye. Haberimizi hazırlarken buna sebep olanları asla unutmayalım diye. Sizler de lütfen ne yapıp edin, bu moloz parçalarından bulun, evin izin baş köşesine, çocuğunuz kütüphanesine yerleştirin. Bunları biz okullarımıza, müfredatımıza, üniversitelerimize koyalım. Buna her baktığımızda buna sebep olanları hatırlayalım. Asla unutmayalım. Hiçbir işe yaramaza bile insanların canına kıyıp yurt dışına kaçmaya yarayan müteahhitlerin kafasına atmaya yarar."

Editör: Yadigar Hanım