Kıymetli okur, Dunkirk (2017) filmini seyrettiniz mi, bilmiyorum. Şayet seyretmediyseniz ilk fırsatta öneririm ki seyirlik yapımdır, seyrediniz… “Dunkirk”, bana göre gerek kurgu gerek sinematografi açısından Christopher Nolan'ın yazıp yönettiği, en iyi filmidir. Konusu, Harbi Sâni’nin (II. Dünya Savaşı) başlarında (Mayıs 1940) Fransa’nın Dunkirk kıyılarında mahsur kalan Kraliyet ordusunun kurtarılma hikâyesidir. Alman ordusunun sıkıştırdığı yaklaşık 450 bin kişilik İngiliz kuvvetleri “Dinamo Harekâtı” ile oradan başarıyla tahliye edilmiştir. İngilizler bu harekâtı kendileri adına kahramanca, fedakârca ve motive edici bir tarihi olay halinde kaydederler.

Dunkirk (2017)’de Harry Styles, Tom Hardy ve İrlanda asıllı Cillian Murphy’nin oyunculukları bende fazlasıyla olumlu etki bırakmıştır ki itiraf ederim. Akranım olan Cillian Murphy hakikaten yetenekli bir oyuncudur ve biliyorsunuz Nolan, bu oyuncudan asla vazgeçemiyor. Tarihi epik-biyografi olan Oppenheimer (2023) ile de Murphy, Oscar’da en iyi oyuncu seçildi ve böylece “yıldız” kariyerini taçlandırmış oldu.

Bu yazımda Cillian Murphy’nin oyunculuk kariyerinden bahsedecek değilim; ama ondan yine de bahsedeceğim. Malum, bizim Ülkücü mahalle; öyle sanat, resim, fotoğraf, sinema, film işlerine pek teveccüh etmez. Ahmet Şafak, cesaret edip bir sinema filmi kotardı Kuşatma Yedi Uyuyanlar (2017), gişe 9 bini geçemedi… Şenol Uğurlu’nun kıymetli eşi Kayseri’de bir resim sergisi açtı (ben dâhil) kaç Ülkücü sanatsever ilgi gösterdik ortada duruyor… Bu konuları fırsat buldukça konuştuğum isimler bile bir elin parmağını geçmiyor. İsmail Güneş, Lütfü Şahsuvaroğlu, S. Ağa Baydilli Hocam ve Ahmet Yenilmez ile sınırlı bir dünya. Hatta Ülkücü yönetmen İsmail Güneş ile neredeyse 3 yıldır konuşamadım bile… İsmail Hoca, Ülkücü camiaya sitem eder, durur; haklıdır. Kıymetini bilemediğimiz bir Ülkücü sanat adamıdır Güneş. Sert bakışlarla dolu ailemizde sanatın yumuşatıcı ve dingin yönüne pek heveskâr değilizdir. Hepimiz Ocak disiplininden geçtiğimiz için vaziyeti kabul etmeyen; fakat ruh haletini ve kafaları anlayan bir kardeşinizim, diyeyim.

Cillian Murphy’e gelince…

Murphy’in ailesi aslen İrlanda’ya bağlı Cork şehrine kütüklüdür, yani memleketi orasıdır ve Cillian, imanına kadar Katolik İrlandalıdır… Girizgâhta bahsettiğim Nolan’ın savaş draması Dunkirk'e dönersek, filmin ön-gösterimi (gala) 2017 senesi, Londra’da tertip edilmişti... Birleşik Krallık ailesinden Prens Harry de bu ön-gösterime davet edilen ağır toplardan birisidir. Bunlar olağan işler, diyelim; tamam; fakat Murphy ile Harry’nin arasında tartışılan ve sonradan “viral” olan video kayıtta, şöyle bir diyalog geçer:

-Harry: Yani sen İngiliz misin?

-Murphy: Hayır, İrlandalıyım.

-Harry: Ah evet biliyorum, İngiliz.

-Murphy: Hayır, hayır, hayır. Ben İrlandalıyım. Bu büyük bir fark…

Cillian Murphy’nin Prens Harry’yi ulusal aidiyeti noktasında düzeltiyormuş yahut bilgilendiriyormuş gibi görünen video ses kaydı tartışmalıdır; fakat Reuters, bu video kaydını yıllar sonra doğrulamış. 2023 Ağustos’unda da www.irishstar.com bu teyidi aynen haber yapmış. www.dogrulukpayi.com ise ses kaydının sonradan montaj olduğunu ve “Inception” filmi için verilen mülakattan aparıldığını paylaşmaktadır ki onunda youtube kaydı bulunuyor. Bu diyaloğun kimler arasında cereyan ettiğinin öneminden ziyade, bence içeriği daha önemlidir. Video kaydında daha ilginç olan ise Murphy’nin Prens Harry karşısında elleri cebindeki duruşu ve bakışının mimik izleridir.

E L L E RBu duruşun bilhassa İrlandalılar için harbi (tavırlı) ve tarihi arka planı olduğunu düşünenler hiç de az değil; çünkü sembolik bir anlamı bulunuyor. Keza benzer olarak Rugby oyuncusu Ronan O’Gara’nın da Kraliçe Elizabeth karşısında elleri cebinde bir fotoğrafı bulunuyor.

Elizabet

İlk sıradaki fotoğrafa baktığınızda Oscar’lı oyuncunun Sussex Dükü’ne karşı öyle sempati ile baktığını söyleyemeyiz. Harry ya da Henry, sonuçta Windsor Hanedanıdır; “ne o öyle eller cepte” diyebilirsiniz. Bizde bırak Cumhurbaşkanı karşısında böyle durmayı, belediye daire başkanı karşısında bile esas duruş beklerler. Yoğ ise gariban işçi kendini park ve bahçelerde ot tırmıklarken bulur alimallah...

Murphy’e geri dönelim. Çiçeği burnunda Oscar Academy’nin sahibi arkadaşın kütüğü Cork şehri, bu şehrin İrlanda tarihi açısından ise büyük önemi var. Cork, İngiltere’ye karşı başlatılan 1920 İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nın (Dublin ve Belfast ile beraber) merkezi olmuş. Şehirde isyanı bastırmak için de İngiliz ordusu epeyce kan akıtmış. Yine İrlanda bağımsızlık mücadelesinin sembol isimlerinden olan ve 1922’de öldürülen Michael Collins de Cork’ludur; hatta kent, Aralık 1920’de Britanya kuvvetleri tarafından yakılmış, yıkılmış; o derece...

Elleri cepte yürümenin suç haline geldiği bir ülke

İngilizler; Aralık 1920’de Cork, Kerry, Limerick ve Tipperary ilçelerinde sıkıyönetim ilan etmişler ve 28 Nisan 1921 yılında bir kamu duyurusu yayımlamışlar. Duyurunun meali şöyle: Elleri ceplerinde olan bir İrlandalı mutlak halde şüphelidir ve tutuklanma, mahkûm edilme bir tarafta, vur emrinin uygulanacağı… İlanın pervasızlığına bakın.  Hoş, o yıllarda İngiltere Başbakanı, firesiz ve katıksız bir Türk düşmanı olan David Lloyd George’dur. Bu süzme emperyalist heriften demek o ki ne İrlandalılar ne de bizler için hayırlı bir iş çıkmamış. Merak edenler “Atlas of the Irish Revolution”a bakabilir; İngilizlerin fenalıklarını, ottan çöpten sebeple İrlandalı asmalarını bu atlas bir güzel anlatıyor.

Elleri cepte gezen İrlandalının bir vakitler İngiliz himmeti ile soluğu nerde alacağı böylece anlaşılıyor; hatta İngiliz askerinin keyfine soluğunun nasıl kesileceği de… Vaziyet anlaşılır oldu, “eller cepte snop, serseri” işi değil demem o ki… Bir tavır alış, bir duruş hesabı, o beden dilinin esbabı mucibi oluyor. En azından İrlandalılar buna inanıyor, ne diyelim?

Demem o ki;

Elin İrlandalısı tarihini ve kimliğini refüze etmeden işini görüp, başarıyı yakalayabiliyor; helal olsun!.. Akabinde aklıma bizim memleket geliyor… Geliyor da “tavır adamı” olmanın kaç okka olduğunu hesap edemiyorum! Hani doğru kelam etmenin, “sizin gibi düşünmüyorum” demenin bedelini kaldıracak babayiğitler kaç kişi kaldı, onu da bilmiyorum. Mustafa Denizli’nin “içimizdeki İrlandalı”sını bilmem; ama Oscar alan Cillian Murphy’nin İrlandalılığını takdir ettiğimizi not düşelim kıssadan hisse... Elleri cebinde duran Murphy herhalde bizden biri olsa, Mustafa Kemal’e sövüp, beddua eder miydi sizce?