Bilindiği gibi Erdoğan seçim kampanyasını millilik ve yerlilik üzerine kurmuştu. Ona göre Cumhur İttifakının bileşenleri milli, Millet İttifakı gayri milliydi. Bu ayrıma göre HÜDAPAR milli ama mesela İYİ Parti milli değildi.

Millilik, millete dayanmayı hiçbir gücü onun iradesinin üstüne çıkarmamayı gerektirir. Millete dayananın milletin çıkarlarını korumaktan başka bir gaye ve önceliği olamaz.

Peki gerçekten öyle miydi?

Suriye'ye Türkiye'nin müdahalesinden sonra bölgede oluşan otorite boşluğunu PKK doldurdu. Güney sınırımızda önce Kanton sonra da bir federasyon oluşturdu. Federasyon oluşturmakta amaç, Öcalan'ın "bir Kürt-Türk federasyonu" oluşturma amacının ilk adımlarını atmaktı. Onun için kantonlaşmayı bırakarak federasyon düzenine geçtiler.

Bu PKK yapılanması, Akdeniz'e kadar uzanmak isteyince içeriden gelen baskıların da etkisiyle iktidar önlerini kesmek zorunda kaldı, Fırat'ın batısına geçemeyeceklerini ilan etti. Bu amaçla Fırat'ın batısında birkaç kilometre derinliğinde bir bölgeyi kontrol altına aldı ve bunu PKK ile mücadelede başarı olarak takdim etti. Oysa o bölgenin insansızlaşmasına/Araplardan boşaltılmasına göz yumarak buna çanak tutan yine kendisiydi.  İktidar Fırat'ın batısını kontrol ederken Fırat'ın doğusuna adeta eyvallah dedi. Bu, orada ne yapıyorsanız yapın ama bu tarafa gelmeyin anlamına geliyordu.

Türkiye'nin bu sınırda kalması biraz da ABD'nin bölgeye girmesi ve devletleşme yoluna giren Suriye PKK'sını kanatları altına almasıyla ilgiliydi. O tarihten beri ABD istemediği için Türkiye Fırat'ın doğusundaki PKK devletleşmesine dokunamıyor. İktidarın yanlış Suriye politikası ile ABD'nin desteği PKK'ya hayal edemediği bir iktidar alanı ve devlet olma imkanı sundu.  Ülkeler, terör örgütlerinin güç ve kudretleri ile değil, merkezi yönetimler zayıfladığında bölünürler. O merkezi yönetim, kısmen IŞİD, kısmen Türkiye eliyle zayıflatılarak bölgeden çekilmek, kontrolü PKK'ya devretmek zorunda kaldı.

PKK kantonlaşması ve federasyona evrilmesinden beri ABD'nin PKK kadrosu üzerinde tartışmasız bir etkisi var. Bayık, Karayılan, Kalkan gibi terör baronlarının ABD'nin izni olmadan bırakın konuşmalarını, tuvalete gitmeleri bile mümkün değil.

14 Mayıs sürecine girildikten kısa bir süre sonra Kılıçdaroğlu'nun anketlerde önde olduğu görülünce düğmelerine basılmış gibi bu terör baronları hep bir ağızdan konuşmaya başladılar. Erdoğan'ın "altılı masanın altında HDP var" sözünü doğrulamak için canhıraş bir gayret sarfettiler. Ona malzeme sunmak için birbirleri ile yarıştılar. Bu koroya HDP yöneticileri de katıldı. ABD'ye minnet ve bağlılıklarını sunmak için Kılıçdaroğlu ve Millet ittifakını zor durumda bırakacak açıklamalar yaptılar. Vatandaşın devlet hassasiyetini kaşıyarak Erdoğan iktidarının yanlışlarını, adaletsizliklerini, başarısızlıklarını unutturdular. Buna Kılıçdaroğlu'nun hataları ve zamanında tepki koymaması da eklenince Seçimi Erdoğan'ın kazanmasının en önemli bir amili oldular.

Tabiidir ki PKK eşkıyalarını konuşturan Amerika'ydı. Onları konuşturmanın milliyetçi olsun olmasın ortalama bir Türk seçmeninde yaratacağı etkiyi biliyorlardı. Bölünme korkusunu seçimlerin neredeyse biricik -tercih belirleme- unsuru haline getirdiler. O eşkıyalar konuştukça seçmen eğilimleri değişmeye başladı, Millet İttifakı önde olduğu bir seçimi kaybetti. Seçim bittikten sonra Erdoğan'ı ilk tebrik edenlerden biri ABD başkanı Biden'di. Sonra Putin ve sırasıyla diğerleri...Macaristan'ın otokratı Orban," Erdoğan'ın zaferine nefes gibi ihtiyacımız vardı" dedi. Çünkü Erdoğan Batı'ya gidecek sığınmacıları baraj oluşturarak Türkiye'de tutuyor, böylece Batı'nın beklentilerine uygun bir sığınmacı politikası izliyordu. Karşılığında da demokrat(!?) Batı'nın kendi yaptıklarına göz yummasını bekliyordu. Onlar da öyle yapıyorlardı. Yunan Dışişleri Bakanı Vasilis Kaskarelis: Erdoğan yönetimi döneminde çöktükleri 18 adamızı kastederek: "Gururla söylüyorum ki, 1947'den bu yana, aldığı zamandan daha büyük bir Yunan toprağı ile bakanlığı terk eden ilk Yunan Dışişleri Bakanıyım" diyordu.

Hülasa 14 Mayıs seçimlerini milli ve yerli olanlar değil, ABD ve Batı'nın desteklediği taraf kazandı. Millet ittifakı Batı'ya karşı kaybetti. Bir kısım milliyetçiler de bu oyunun parçası olarak -ahmaklık tarihine- geçtiler.