27 Mayıs darbesini değerlendirirken Beyaz Sarayın etkisini göz ardı etmemek gerekir. DP, 1950 seçimlerini kazandığı gün görevdeki üst düzey komutanlar, İnönü’ye haber göndererek, ‘’Ne derseniz emrinizdeyiz.’’ dediler. İnönü dış dengelerden ötürü, askerin darbe yapmasını engelledi. Türkiye, Rusya’nın toprak ve boğazlarda üs talep etmesi yüzünden Batı blokuna yönelmek zorunda kalmıştı. İlaveten Batıdan gelecek yardımlara ve kredilere ihtiyacı vardı. Batının Ankara’dan en önemli talebi, demokrasiye geçilmesiydi. DP’nin ilk icraatı ezanı asli haline döndürmek olunca, bazı komutanlar, ordu içinde cuntalar kurdular. Bu cuntalar hep darbe yapmak amacıyla çalıştı ama darbe yapmadı. Bunun nedeni ABD’nin düğmeye basmamış olmasıdır.
DP iktidarı, 1957 senesinden itibaren SSCB’ye yakınlaşmaya başladı. Bu siyaset değişikliğinin nedeni, Batının talep edilen kredileri vermemesi ve teknoloji transferine yanaşmamasıdır. ABD, Demokrat Partinin büyük barajlar yapmasına ve ağır sanayi kurmasına karşıydı. Tarıma dayalı hafif sanayi kurulmasını öneriyor, sadece bu kapsamdaki projeleri destekliyordu. Menderes bu nedenle Kremlinle diyaloğa girdi. Kremlin, Stalin’in yaptığı yanlışın farkındaydı. Stalin, tehdit ve şantajla güvenilir komşusunu, Batı Blokuna itmişti. İskenderun Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum, Azot Tesisleri ve Aliağa Rafinesi, DP iktidarı tarafından projelendirildi. Menderes, Temmuz 1960’da Moskova’ya giderek, ağır sanayi tesislerinin yapılması ve ticari ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili anlaşmaları imzalayacaktı. Bu gelişme Beyaz Saray açısından kabul edilemezdi.
ABD, 1950-1960 yılları arasında mevzi kaybetmişti. 1952 yılında Mısır’da, 1958 yılında Irak’ta yapılan darbelerle Batı yanlısı hükümetler devrildi. 1958 yılında, Suriye’yle Mısır, Nasır’ın başkanlığında, Birleşik Arap Cumhuriyetini kurdu. Bahse konu devletler, Sovyetler Birliğiyle askeri, ticari ve mali alanlarda işbirliği yaptılar. Mısır, Suriye ve Irak’ın kaybından sonra, Orta Doğu’da Batı Blokuna yakın iki güçlü ülke kaldı: Türkiye ve İran. Beyaz Saray, iki müttefikinden her hangi birinin SSCB’yle yakınlaşmasına müsaade edemezdi. Amerika’yı; Mısır, Hindistan ve Yugoslavya’nın önderlik ettiği Bağlantısızlar Hareketi de rahatsız ediyordu. Ankara, SSCB’yle ilişkilerini geliştirerek, Bağlantısızların liderlerinden biri haline gelebilirdi. Neticede Beyaz Saray, darbecilere yeşil ışık yaktı. Dış konjonktürün uygun olduğunu gören İnönü, askeri dizginlemekten vaz geçti.
CHP kontrolündeki yayın organlarında tahrik edici yalan haberler yapılmaya başlandı. İnönü, darbecilere sadece el altından destek olmadı. ‘’Şartlar tamam olunca darbe meşru olur.’’, ‘’Sizi ben bile kurtaramam.’’, sözleri darbeye hazırlık sürecinde sarf ettiği cümlelerden sadece ikisi. İnönü, Nisan ayında Kore’de meydana gelen ihtilali kastederek ‘’Rhlee (ihtilalde devrilen Güney Kore Devlet Başkanı) kurtuldu mu? Üstelik onun ordusu, memuru, polisi elindeydi. Halbuki sizin elinizde ne ordu var, ne memur, ne üniversite, hatta ne de polis. Baskı tertipçileri bilsinler ki Türk milleti, Kore milletinden daha az haysiyetli değildir.’’ diyerek hem malumu ilan etti hem de tavrını ortaya koydu.
ABD, 27 Mayıs darbesini destekleyerek DP’nin ağır sanayi ve dev barajlar inşa etmesini engelledi. Amerika, emekli ikramiyelerini ödeyerek beş bin milliyetçi Türk subayını emekliye sevk ettirdi. Böylece Türk ordusunun kimyası değişti. Beyaz Saray, istediği düzenlemelere karşı çıkan ‘’aşırı milliyetçi ve uzlaşmaz’’ olarak nitelendirdiği 14’lerin tasfiyesinden sonra Batıcı MBK üyeleriyle sıkı iş birliği kurarak isteklerinin tamamını gerçekleştirdi. MGK ve Anayasa Mahkemesi kurularak, seçim sistemi değiştirilerek ve cumhurbaşkanının yetkileri arttırılarak halkın oyuyla gelen iktidarların güçlü olması engellendi. Zira güçlü iktidarlar, bağımsız dış politika takip edebilirler. Artık milletin temsilcileri iktidarı yargıyla, orduyla ve seçim sistemi nedeniyle küçük partilerle paylaşacak yani dış güçler karşısında zayıf olacaktı.
Beyaz Saray, hükümeti, seçimleri kaybeden İnönü’nün kurmasından son derece memnun oldu. Zira İnönü 1945-1950 yılları arasında ABD ile çok uyumlu çalışmıştı. Beyaz Saray’ın hiçbir telebini ikiletmemişti. 27 Mayıs olmasaydı, ihtilal yapmak geleneği başlamayacaktı. 27 Mayıs başarılı olunca, ordu bünyesinde darbe yapmayı planlayan cuntalar kuruldu. Çok azı başarılı olan onlarca darbe teşebbüsü yaşandı. Başarılı olan ihtilaller ve muhtıralar sonucunda halkın temsilcileri iktidardan uzaklaştırıldı. Sadece ABD’nin desteklediği darbeler ve muhtıralar başarılı oldu. ABD, askeri yönetimlerden, halkın temsilcilerinin asla vermediği tavizleri kolaylıkla aldı. 12 Martçılar haşhaş ekimini yasakladılar, Amerika’ya karşı olan subayları tasfiye ettiler ve ağır sanayi hamlesini durdurdular. 12 Eylülcüler Yunanistan’ın NATO’ya dönmesini, karşılığında hiçbir şey istemeden kabul ettiler.
Bu vesileyle, başta Bayar ve Menderes olmak üzere millete hizmetten başka gayesi olmayan Demokratları rahmetle anıyorum.