Atam senin yasını tutmuyorum...

Senin açtığın yoldan, gösterdiğin hedefe emin adımlarla yürümeye de devam edeceğim... Çocuklarımı da her TÜRK anası gibi sizin ışığınızda aydınlatacağım...

Günümüzün anlam ve anısını tümüyle kapsayan bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim... Tarihimizde birçok örnekleri var ama bu alıntı günümüzle de tam örtüşüyor...

Atatürk'ün kendi parasıyla alıp milletime armağan ettiği AOÇ hırslara saray olurken, yeşiller katledildi... Millete rağmen milletin parasıyla KaçAK Saraylar yapıldı...

KaçAK Saraylar milletimin nafakasından kesilen vergilerle yapılıyor...

Savunmaları da manidar, Millete yapılıyormuş... Millet ekmeğe muhtaç...

Adalet desen kişilere uyarlanıp, iktidarın çıkarlarına hizmet ettiriliyor...

***

Gördük ki, milletimiz bütün engellemelere rağmen 10 Kasımda ATATÜRK'Ü  minnetle yurdumun her yerinde saygıyla yad etti... Ne Mutlu Türküm Diyebilene...

Diğer yandan da Milletimizin azmini görünce söndüremedikleri GÜNEŞE göstermelik saygı duydular... Vücut dilleri kendilerini ele veriyordu...

Umarız Atatürk mantığını da kendilerine göre şekil aldırmaya çalışmazlar (Dinimizi kullandıkları gibi).

**



Alman Kralı II. Frederick 1750 yılında Potsdam'dan geçiyor. Orayı çok beğeniyor ve 'Bana şuraya bir saray yapın" diyor. Ertesi gün adamları gidip bakıyorlar, Kral'ın beğendiği yerde bir değirmen. Adamlar kapıyı çalıyor, yaşlı değirmenci açıyor.

- Buyrun?

- Bizi Kral gönderdi. Burayı görüp çok beğendi, satın alacak. Kaç para?

- Satmıyorum ki ne parası?

- Saçmalama Kral istedi.

- Bana ne. Ben satmadıktan sonra kimse alamaz ki.

Adamları gelip Kral'a diyorlar ki;

- Efendim beğendiğiniz yerdeki değirmenci deli. Satmıyorum dedi.

- Çağırın bakalım bana şu adamı.

Değirmenci gelip, Kral'ın karşısında duruyor. II. Frederick;

- Yanlış anladınız herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaç para?

- Yoo yanlış anlamadım, adamların da dün bunu söyledi. Satmıyorum!

- Beyefendi inat etmeyin, paranızı fazlasıyla vereceğim.

- Sen koskoca kralsın, paran çok. Git Almanya'nın heryerine saray yap. Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!

II. Frederick ayağa kalkıyor;

- Unutma ki ben Kralım!

Değirmenci bakıyor ve diyor ki;

- Asıl sen unutma ki Berlin'de hakimler var!

Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz. Orada oturamaz. Bugün bütün gelişmiş ülkeler hukuk fakültelerinde bu olayı anlatırlar. "Berlin'de hakimler var!"

- Potsdam'da Sansosi Sarayı. Saray ve değirmen yanyana. Kral ve değirmenci adaletle komşu oluyor.

Sabahları II. Frederick arka bahçeye çıktığında değirmenci sesleniyor;

- Hey Frederick, ekmek yaptım göndereyim mi?

II. Frederick diyor ki;

- Adalet her sabah bana, sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi.

Ve 31 Aralık 1917. Berlin'de bir otelde yılbaşı kutlamaları yapılacak, Osmanlı heyeti var orada. Aralarından biri bu öyküyü anlatıyor. Ve;

- Hadi Potsdam çok yakın. Gidip adaletin simgesi olan o değirmen ve sarayı yanyana görelim.

Kimse gelmiyor ve o öyküyü anlatan tek başına kalkıp gidiyor. Herkes yılbaşı kutlarken o gidip adaletin simgesini izliyor uzun, uzun. O Mustafa Kemal Atatürk..

Kalın sağlıcakla__ADİLANE__Meryem