Selim Çoraklı

Selim Çoraklı

Davasını terk etti ama Türkeş ‘çiydi!

Bazı hadiseler vardır, izahı zordur. O yüzden daha kolay anlatım yolu olarak mizah seçilir. Bu sebepten olsa gerek, “İzahı olmayan şeyin mizahı olur.” Sözü edebiyatımızda darb-ı mesel haline gelmiştir.

Yine büyüklerimiz, “Mazeret terazisi küfrü bile tartar.” Diyerek yaptığı hataya veya günaha mazeret bulmak isteyenlerin mutlaka bir mazeret bulabileceklerini söylemişlerdir.

Siyasi arenada meydana gelen bazı olaylar da ancak ya mizahla geçiştirilip izah etmeye çalışılır ya da o günahı, hatayı işleyenlerin mazeretlerine inanmakta zorlanılır.

Ülkücü hareketin tarihinde sık sık yaşanan bir çelişkiyi, hadiseyi izah etmek için bu kez biraz mizah yapmaya karar verdim. Çünkü o hatayı işleyenler öyle mazeretler ileri sürüyorlar ki, ister istemez, “Mazeret terazisi küfre bile tartar.” Demek zorunda kalıyorum.

Meselenin özeti şu:

Ülkücü hareketin ve partisi MHP’nin kurucusu olan Rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş, partisi içinden kendisine yanlış yapıp terk edenlere karşı bir zamanlar, “Ülkücülük MHP’de olur.” Şeklinde özetlenen önemli bir söz söylemiş ve MHP ile Ülkü Ocaklarını terk edenlerin “Ülkücü” olamayacağını beyan etmiştir. Neticede hareketi kuran bir liderin herhalde böyle bir söz söylemeye hakkı vardır ve bu sözü söyledikten sonra geri aldığına dair herhangi bir delil de yoktur.

Değişik tarihlerde MHP ve Ülkü Ocaklarını terk edip başka partilere, oluşumlara gidenlerin “Ülkücülük” sıfatını kullanması Rahmetli Türkeş’in beyanına göre en azından Türkeş’e saygısızlıktır diye düşünüyorum.

Bu gerçeği içinde bulundukları paradoksu kabullenemedikleri için anlamamakta direnen başka partilere ve oluşumlara gitmiş çok arkadaşım var. Bu arkadaşlar değişik platformlarda “Ülkücülük” iddiasında bulununca onlara Türkeş’in aşağıda metnini tam olarak vereceğim, “Ülkücülük MHP’de olur. MHP’yi terk eden ülkücü olamaz.” açıklamasını hatırlatıyorum. Ancak öyle mazeretler ileri sürüyorlar ki, ister istemez yukarıda aktardığım, “Mazeret terazisi küfrü bile tartar.” Deyişini hatırıma getiriyor.

Durum gerçekten şaşırtıcı ve çok ironik. Ben de bunu mizahi bir dille bir makale çerçevesinde anlatmaya çalışacağım.

Erzurumlu Naim Hocayı hepiniz bilirsiniz. Nüktedanlığı ile meşhur olmuştur. Hatta günümüzün Nasrettin Hocası diyenler bile vardır.

Erzurum’da damın biri Cuma günü ölmüş ve gömmüşler. Ölen adamın oğlu Naim Hocaya gelmiş ve sormuş:

“Hocam, babam Cuma günü öldü. Cuma günü ölenlere öbür tarafta sorgu sual olmadığını söylüyorlar, bu doğru mu? Babam öbür tarafta nasıl karşılanır?”

Hoca sormuş:

“Baban Namaz kılar mıydı?”

“Hayır! Ama Cuma günü öldü.”

“Kumarı, içkisi var mıydı?”

“Vardı ama Cuma günü öldü.”

“Yalan söyler miydi?”

“Evet, çok yalan söylerdi ama Cuma günü öldü.”

“Hovardalığı var mıydı?”

“Çok hovardaydı ama Cuma günü öldü.”

Hoca sonunda sinirlenmiş ve şöyle cevap vermiş:

“Oğlum, babanı Cuma günü ellemezler ama Cumartesi günü tepesi üstü Cehenneme atarlar."

Eskiden yolu MHP'ye uğramış, hasbelkader Ülkü Ocaklarının önünden geçmiş veya içinde bulunmuş, başkanlık yapmış ama sonradan kimi menfaat için, kimi koltuk için kimi başka sebeplerle davasını terk etmiş ilginç arkadaşların, "Biz MHP’yi terk ettik, Ülkü Ocaklarına ihanet ettik ama Türkeşciyiz." dediklerini görünce Naim Hocanın ölen adamın durumunu izah etmek için bu esprili yaklaşımı aklıma geldi. Ben de meseleyi adı geçen TÜRKEŞCİLERE(!!!) uygulayalım dedim.

Bu tür Türkeşcilerden biri Cuma günü ölmüş.

Oğlu Naim Hocaya gitmiş ve "Babam Başbuğ Türkeş’in kurduğu partiyi terk etti ama gittiği yerde Türkeş’ciydi. Durumu ne olur?" diye sormuş.

Naim Hoca sormuş:

"Senin baban 12 Eylül mahkemelerinde Türkeş’i ve davasını sattı mı?"

"Sattı ama Türkeş’ciydi."

"Senin baban geçmişte Türkeş’i terk edip ANAP ve DYP gibi partilere gidip MHP'ye karşı siyaset yaptı mı?"

"Yaptı ama Türkeş’ciydi."

"Senin baban geçmişte değişik bahanelerle liderini suçlayıp partiden ayrılarak BBP'yi kurup partiyi böldü mü?"

"Kurdu, böldü ama Türkeş’ciydi."

"Senin baban geçmişte MHP'yi bölmek için ATP'yi kurdu mu?"

"Kurdu ama Türkeş’ciydi"

"Senin baban, Türkeş’in kurduğu MHP'ye ihanet edip gidip İP’i kurup partiyi böldü mü?"

"Böldü ama Türkeş’ciydi."

"Senin baban geçmişte gazetelere boy boy açıklama yapıp "Türkeş’in devri ve misyonu bitti" dedikten sonra gidip ATA partiyi kurdu mu?"

"Kurdu ama Türkeş’ciydi."

"Senin baban geçmişte Ülkü Ocakları başkanlığı yapmasına rağmen Türkeş’in kurduğu Ülkü Ocaklarını terk edip, teşkilata karşı çıkan ‘DEMOKRATİK ÜLKÜCÜLERDEN’ miydi?"

"Öyleydi ama Türkeş’ciydi."

"Senin baban geçmişte Ülkü Ocaklarına mensubiyeti bırakıp ‘BİZ BAĞIMSIZ ÜLKÜCÜYÜZ.’ gibi garip laflar etti mi?"

"Etti ama Türkeş’ciydi."

"Senin baban geçmişte Başbuğa ve davaya ihanet edip CHP gibi Türk ve İslam düşmanı bir partiyi canla başla destekledi mi?"

"Destekledi ama Türkeş’ciydi."

Naim Hocanın sabrı tükenmiş ve sonunda kızarak şöyle cevap vermiş:

"Davasına, teşkilatlarına ve liderine bunca yanlış yapmış, sonra da gittiği yerde Türkeşcilik yapan babanın Cuma günü ölmesi onu kurtarır mı bilemem ama Cumartesi günü tepesi üstü Cehenneme atacaklarından eminim!"

Bu tırnak içinde “Türkeşciyim" diyen ve Türkeş dedikleri lideri, teşkilatını ve davasını terk edip başka partilere gitmesine rağmen hala “Ülkücülüğün rantını terk edemeyenler” için söylediği meşhur konuşmasını Levent Kırca’nın değimiyle, ‘Tam yerine geldi, manzara koydum.’ anlayışıyla buraya kopyalamak istiyorum:

"ÜLKÜCÜLÜK MHP'DE OLUR.

Türk milletini kalkındıracak olan tek siyasi hareket Milliyetçi Hareket Partisidir, Ülkücülerdir.

Diyorlar ki:

“Efendim, ben de Ülkücüyüm, Ülkücülük kimsenin tek elinde değil, ama ben ANAP’lıyım, Anavatan’dayım.’”

“Efendim, ben de Ülkücüyüm, Ülkücülük kimsenin tek elinde değil. DYP’liyim, Doğru Yol partisindenim.”

“Efendim, ben de Ülkücüyüm, Ülkücülük kimsenin tekelinde değil, Büyük Birlik partisindenim.”

“Ben de ülkücüyüm efendim, Refah partiliyim.”

HALT ETMİŞSİNİZ HEPİNİZ!

ÜLKÜCÜ MHP'de olur.

MHP'de BULUNMAYAN ÜLKÜCÜ DEĞİLDİR.

Gittiği yerin damgasını yer. Oradaki genel başkanın görüşüne göre yaşar, oradaki genel başkanın görüşüne göre hareket eder. Onun Ülkücülüğü kalmamıştır. Bunu böyle bilmeliyiz.

BBP bir ihanet hareketidir. Ülkücü davayı arkadan hançerleyen bir ihanet hareketidir.

Ülkücülüğü ben kurdum. Ülkücülük davasının kitabını ben yazdım.

Kitabı da nedir onun; DOKUZ IŞIK.

Ülkücülüğü kuran adam benim. Kitabını yazan adam benim.

ÜLKÜCÜ BURADA OLUR, MHP DE OLUR. Ülkücülüğü kuran Ülkücülüğün babası olan adamın emrinde yanında çalışır.

Sen bana ihanet edeceksin, yalan dolanla gideceksin. Başka yere parayla satılacaksın. Sonra Ülkücülük memlekette prim yaptığı için ondanda vazgeçemeyeceksin!

“Efendim ben de ülkücüyüm, ülkücülük kimsenin tek elinde değil.”

Bunlar boş laflar.

Evet, ÜLKÜCÜLÜK MHP'nin TEKELİNDEDİR. Ülkücü olan burada olur.

Ona göre hareket eder.

Avrupa’da da İHANETE UĞRADIK.

Orada da buradaki haline buradaki davranışına aldanarak sadakatle hizmet edecektir diye getirip oraya görevlendirdiğim insanların ihanetine uğradık.

Serdar Çelebi bunlardan biri.

Orda nitekim bölücülüğe sebep oldular, işte ayrı dernekleri var.

Oradaki işçilerimizi kandırdılar, sürüklediler. Bunun gibi hareketlerle karşılaştık.

Ama davamız sağlam. Davamız kutsal bir dava ve kendimiz ihlaslı insanlarız. Onun için içerden dışarıdan yaptıkları bütün hücumlara çevirdikleri bütün fitnelere rağmen dimdik ayaktayız çok şükür.”

MHP ve Ülkücü davanın lideri olan Türkeş'in bu sözlerinin üzerine laf söylemek en azından Türkeş'e saygısızlıktır, hakarettir, densizliktir, ülkücülüğü istismar etmektir.

MHP ve Ülkü Ocaklarını terk edip hala “Ülkücülük” taslayanlara ben de Naim Hoca gibi şöyle demek istiyorum:

"Sizin MHP ve Ülkü Ocakları dışında yer alıp sözde Türkeşcilik, ülkücülük iddialarınız sizi Cuma günü kurtarır mı bilmem ama Türkeş’e ve davasına bunca ihanet sonunda Cumartesi günü durumunuzu hiçte iyi olmayacağı açıktır. Kendinizi kandırmayı bırakın. Madem Türkeşcilik ve Ülkücülük gibi bir iddianız var, o zaman geçmişte ne yapmış olursanız olun baba ocağına yani MHP'ye ve Ülkü Ocaklarına dönün. Davamıza sahip çıkın. En ufak bahanelerle baba ocağından tüyüp sonra da orayı kötü göstermek iyi bir ruh haline sahip olmadığınızı gösterir. İçine düştüğünüz bu psikolojik durumdan çıkmak için tedavi olmanız elzemdir. Bu hastalıktan kurtulmak için tedavi olup iyileşmeseniz CHP gibi Ülkücü katili, Milli ve manevi değerler düşmanı haline gelmiş bir partiyi desteklemek gibi yan tesirlerine maruz kalırsınız. Geçmişte Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış biri gibi yakanıza CHP rozeti takarken bile içine düştüğünüz paradoksla hala, ‘Ben Türkeşciyim, ben ülkücüyüm!’ Diye sayıklayıp durursunuz.”

Türkeş’in davasını, partisini, ocağını terk edip gittiği yerde hala “Türkeşcilik” oynayanlara söyleyeceğimi son sözüm de şudur:

"Allah sizi içine düştüğünüz bu derin çelişkilerden ve yanlıştan kurtarsın. Gecekondulardan ve köprü altlarında heder olmaktan muhafaza eylesin. Kaçtığınız baba ocağına kavuştursun. "

ÖNEMLİ BİR NOT:

NEFSİME YÖNELİK ÖZELEŞTİRİ

Burada bir parantez açıp kendi durumumdan bahsedeyim. Ben de artık şeytana mı, nefsime mi, yoksa birilerinin gazına mı geldim; ne derseniz deyin Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber 1992 tarihinde uğruna iki kez bomba ve kurşunla yaralandığım, üç kez hapse girdiğim davamızın partisi olan MHP’yi terk etmiştim. Terk ettiğim içinde “Ülkücülük” kavramını hiç istismar etmedim. Ülkücülükten geçinmedim. “Ülkücülükten geçinmeyelim. Madem terk ettik, istismar etmeyelim.” şeklinde özetlenen onlarca makale yazdım. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu şehit edilene kadar da MHP’den uzak durdum. Bu arada yaşanan hadiselerin bana verdiği anlayışla 2007 yılı seçimlerinden sonraki başarısızlığın ardından BBP’nin yapacağı en önemli hareketin partiyi kapatarak MHP’ye dönmek olduğunu söyledim ve bu hususta yazılar yazdım. 2014 yılında yeniden MHP ve Ülkü Ocaklarına sahip çıkmaya başladım. Davamızı neden terk ettiğimizin sebeplerini, bu süreçte yaptığımız yanlışların neler olduğunu anlatan birçok makale kaleme aldım. Her yerde Ülkücülüğün ancak Başbuğun değimiyle MHP’de olabileceğini anlattım. MHP ve Ülkü Ocaklarının, ‘Söz konusu vatan olduğunda geride kalan her şeyi teferruat sayan’ büyük bir vatan ve millet sevdasına sahip olduğunu yeniden gördüm. Kendi nefsime yönelik özeleştiri mahiyetinde, ‘Söz Konusu Vatansa Gerisi Teferruattır’, ‘MHP Bu Ülkeyi Karşılıksız Sevdi’ Başlıklı birçok makale yazdım ve yazmaya da devam ediyorum. Türk milletinin sigortası olan MHP ve Ülkü Ocaklarına elimden geldiği kadar sosyal medyada sahip çıkmaya ve böylelikle geçmişte yapmış olduğum hataların kefaretini ödemeye çalışıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Selim Çoraklı Arşivi