Mustafa Kemal Atatürk, askeri öğrencilik yıllarından itibaren, her subay gibi İstibdad karşıtıydı diyebiliriz.Her zaman İstibdad karşıtı sözler sarfetmekte ve tarafını belli etmekteydi.Harp Akademisinden sınıf arkadaşı Fethi (Okyar) Beyin,  Mustafa Kemal’in bu istibdad karşıtı bir ihtilalci olma düşüncesinde çok etkisi olmuştur.  Hatta o dönemde arkadaşları ile vatan cemiyeti adında bir cemiyet kurmuşlardı. Bu cemiyet adına bildiriler basıyor ve halka dağıtıyorlardı. Bir süre sonra Vatan cemiyetinin lideri bile olmuş, arkadaşlarını o organize etmeye başlamıştı. Fakat 1904 yılında, bir jurnal ile ihbar edilmiş ve arkadaşlarıyla birlikte tutuklanmışlardır. Bir süre tutukluluklarından sonra sürgün edilmelerine karar verilmiştir. Mustafa Kemal  ‘ in ilk sürgün yeri 1905 yılında gönderildiği Şam olmuştur. 

Şam’ da iki yıl görev yapmasından sonra, Yine Fethi Bey’ den aldığı mektup ile Balkanlara gitmeye karar verdi. Mektupta Şu yazıyordu.” Sen Şam’ da kalmak ile Hata ettin ne işin var orda? Ne yap et kendini Balkanlara tayin ettir. Çünkü İhtilalin beşiği Burasıdır. İhtilalcilik Burada Yaşıyor.” Aslında Fethi Bey haksız da sayılmazdı çünkü o dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti Selanik’ te Büyük bir Şube açmış ve yapılanmayı buradan yönetmeye başlamışdı. Bunun üzerine İstanbul’ a  telgraf göndermiş ve Balkanlara atanmasını istemiştir. Bu istek tanıdıklar aracılığı ile kabul görerek Kendisinin Selanik Üçüncü Ordu’ ya Atanması sağlanmıştır.

Mustafa Kemal, selanik’ e gelir gelmez ilk iş olarak yarım bıraktığı işi devam ettirmek için kolları sıvamıştır. Öğrencilik zamanlarında Başkanlığını yaptığı Vatan cemiyetini yeniden aktif hale getirmeye çalışmıştır. Fakat hiçbirşeyin istediği gibi gitmeyeceğini anlaması uzun sürmemiştir. Çünkü jurnallemeler devam ediyor, cemiyetler bir bir kapatılıyor ve üyeleri tevkif ediliyordu. Faaliyetini sürdürebilen  tek cemiyet İttihat ve Terakki idi. Bunun sebebi ise ellerinde para gücü olmasından dolayı, yahudi teba ile anlaşıp para karşılığı onların evlerinde toplantı yapabiliyor ve onların adı ile kurdukları cemiyeti yine onların adıyla faal tutabiliyorlardı. Ayrıca mason localarına da gerekli para desteklerini yapıp mason localarında istedikleri gibi toplantı yapabiliyorlardı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının henüz bu kadar maddi olanağı olmadığından dolayı faaliyetleri kısa sürmüştü. Fakat ihtililal fikirlerinden vazgeçmeyecek olan bu grup nihayet İttihat ve Terakkiye girmeye Karar verdiler. Bu cemiyete girmeleri yine Ali Fethi Bey sayesinde olmuştur. Daha önceden İttihat ve Terakki ile irtibat da bulunması ve masonluğu kabul etmiş olması da , Cemiyet de bir söz sahibi olmasını sağlamıştı, Mustafa Kemal’ e Kefil Olarak onu Cemiyete sokmaya çalışmıştır.

Böylece Mustafa Kemal’ de İttihat ve Terakki Cemiyetine girmişti. Fakat girmiş olduğu Mason locasının reisinin yabancı olduğunu ve ilk önce azınlıkların  haklarının gözetilmesini gerektiğini söylemesinin ve Mustafa Kemal üzerinde baskı kurmaya çalışması üzerine mason locası ile arasına mesafe koymuş hatta locaya katılmayacağını da bildirmiştir. Bununla birlikte cemiyet de olmaya devam edeceğini ve Faaliyetlere loca dışında katılacağını açıklamıştır. Ayrıca Cemiyet de olmasına rağmen cemiyete muhalefet etmeyi de bırakmamıştır. Özellikle Enver Bey’ in ona verilen yetkileri kaldırabilecek ehliyetinin olmadığını söylemiştir. Resneli Niyazi ve Enver Bey’in alelen yaptığı işlerin ihtilalcilere zarar vereceğini düşünerek Enver Bey’ den uzak durmaya çalışmıştır. Niyazi bey’in ise sadece kuru sıkıdan ibaret olduğunu söylemiş “konuşmayı bile bilmeyen bir adamın hiçbir şey başaracağını düşünmüyorum” şeklinde görüş bildirmiştir. Cemal Paşa’nın liderliğini beğenmekle birlikte bazı işlere sessiz kalmasını eleştirmiştir, Talat Bey’i ise basiretsilikle itham ederek abartıldığını söylemiştir. Tabii ki bu söylemlerin çoğu ulu orta değil, arkadaş toplantılarında yapılmıştır.

 İttihat ve Terakki içinde ki subaylardan bazıları ile gizli buluşarak yeni bir yapılanma içerisine girilmesi gerektiğini, şu an ki yönetim kademesinin beceriksiz olduğunu, yakın bir dönemde de başarısız olarak herkesi zan altında bırakacaklarını dahi söylemiştir.

Fakat Mustafa Kemal’in dediğinin aksine Makedonya’ da 1908’ de bir ihtilal hareketi başlamıştı, dağa çıkan bulgar ve sırp komitacılara karşı savaşıp aynı zamanda da  Payitaht’a gözdağı verilmeye başlanmıştı. Birliklerini alarak dağa çıkan Niyazi Bey ard arda tehditler savuruyor, bir sonraki hedefinin İstanbul olduğunu söylüyordu. Onun arkasından dağa çıkan Enver bey’ de komitacıları organize ediyor ve aynı zamanda Meşrutiyetin ilanı için İstanbul üzerinde baskı kurmaya çalışıyordu. Askeriye deki görevine devam eden Mustafa Kemal en başta sukunet içerisinde olanları seyrediyor ve sonucun nereye giderceğini kestirmeye çalışıyordu. Sonunda olmuştu! Ordunun bölüğneceğini ve Zat-ı Şahanelerin Tahtının tehlikeye gireceği anlaşılmış ve Sultan Tarafından Meşrutiyet ilan edilmişti. İttihatçılar Sultan Tarafından “memleketin Kurtarıcıları” ilan edildiler.

Enver bey ve Niyazi Bey’ler Hürriyet Kahramanları olarak Selanik’ e gelmişlerdi. Yeni sistemin nasıl olacağını otel balkonundan insanlara anlatıyorlardı. Artık yeni bir dönem başlıyordu, artık gizlenmeye gerek yoktu. Cemiyet resmi bir şekilde rahatça faaliyet gösterebilecekti. Halk ve askerler tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti güvenoyu almıştı. Bu arada Mustafa Kemal’ de iyiden iyiye Cemiyet içerisinde hatrı sayılır bir konuma gelmiş ve güvenilir bir kişi olmuştur. Muhalefeti azaltmış olsa da tamamen bitirmemiştir. Bu nedenle de cemiyet içerisinde bazı kişilerin tepkisini de toplamaya devam ediyordu.Mustafa Kemal’in cemiyete karşı yaptığı muhalefet kesinlikle ideolojiler yönünde değildir. İlk önce muhalefetin fayda getireceğini düşünüyor daha sonra da cemiyet içerisinde ki uçarı ve hayalperest kişilerin düşüncelerinin yarardan çok zarar getireceğini düşünüyordu. Yoksa içerisinde ki ihtilalci Ruh henüz ölmemişti!