Zafer Partisinde Genel Başkan yardımcılığı görevini, kuruculuğunu ve şu anda genel idare kurulu üyeliğini yapan ayrıca; partimizin ülke siyasetinde etkili bir yerde olması için gece gündüz çalışan bir neferim…

“Zafer Partisi ve Memleket Partisi adı sanı duyulmamış, teşkilatları olmayan partiler ile (dolgu) ittifakı yapmamalıdır” düşüncesi içinde çekincelerimi ifade ettim. Bu düşüncemi (eleştirimi) Sayın Genel Başkan Muharrem İnce taraftarları ve sosyal medya trolleri tarafından linç edilmeye vardı ve saldırıya uğradım!

Devamında, Memleket Partisi Sayın Genel Başkanı Muharrem İnce, Diyarbakır gezisine katıldı. Memleket Partisi Diyarbakır il Başkanlığı tarafından Kürtçe pankartla karşılandı!

Kürtçe ve kürtçülere şirin görünme adına, onlara propaganda yolunun açılmasına vesile olmasından dolayı milliyetçi, sorumlu bir siyasetçi olmanın gereğini dile getirdim, kendisini eleştirdim…

Bu eleştirimin sanki Sayın Muharrem İnce ile muhalefet yapmayalım, anlamında anlaşılması üzerine, Sayın İnce bizzat şahsıma yönelik “çıkıntı” diye bahsederek; siyasetçi kimliğime açıkça hakaret edip, saygısızlık yapmıştır.

Hatırlatmakta fayda var, Sayın İnce Cumhuriyet Halk Partisinde benim konum ve pozisyonumdayken, Cumhurbaşkanı adayı yapılmış, daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra (gece kaybolması sonucu) çeşitli dedikodularla, çok çeşitli eleştirilere muhatap kalarak; CHP içeresinde istenmeyen adam ilan edilmişti!

Bunun üzerine CHP erkine eleştiri ve itirazlarda bulunan Sayın Muharrem İnce de (aslında bana bugün dalga geçerek, itibarsızlaştırmaya çalışarak yaptığı gibi) “çıkıntılık” yapmıştı!

Beni esas düşündüren, ülkemizde siyasetçi profilidir; iktidarın beslendiği iklim tam olarak “kendi için doğru bulduğunu ve hak olarak gördüğünü, başka siyasetçilere çok görmesi ve onlara hak tanımamasıdır!”

Türk demokrasisi, eleştiriyi hakaret anlayan veya eleştiriye karşı hakaret eden anlayıştan kurtulmalıdır…

Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimine talip olan bir Genel Başkan Sayın İnce, yetkisi olduğu zaman; yargıya nasıl baskı kurup, rakiplerini “Hangi yargı kararları ile ekarte etmeyi düşünmektedir?”

Tek adamlığa mı, kendisinin “tek adam olamamasına” mı karşıdır?

Ülkeyi yöneten muktedirlerin kararları/tasarruflarını yanlış mı bulmaktadır? Yoksa “kıskanmakta” mıdır?

Oysa Zafer Partisi; eleştirilerden istifade etmeye, haksız eleştiriler karşısında söylediklerinin arkasında (her türlü bedeli ödemeye hazır bir şekilde) durma anlayışıyla “ilkeli insanların” buluştuğu; demokrat, katılımcı, milliyetçi bir partidir.

Sayın İnce’ye bugüne kadar ifade edilen itham ve iddialarda bulunmayacağım! (kendisine yöneltilen iddialarda “çıkıntı” iltifat gibi kalır!)

Hitabet yeteneğinin dışında bir özelliği bulunmayan, “demagoji ustası”, muhatabını seçmekte bile ne kadar isabetsiz olduğu gerçeğini bir kenara bırakarak söylüyorum; sizin bu tarzınızın seçmende karşılığı yoktur Sayın İnce… Belki bir sahne gösterisi olarak “seyirciye” hoş vakit geçirtebilirsiniz!

Ben yine de Zafer Partisinin, Memleket Partisi ile ittifak yapmasına temelden karşı değilim, ancak HDP ile olan güzellemeleri, Kürtçe propagandaya açık olmaları noktasında, bir özeleştiri yapmaları artık şarttır…

Bunu yaptıktan sonra, “tabii ki Atatürk’ün izinde, Türk milliyetçiliği çerçevesinde; Cumhuriyeti koruma ve kollama, Türk milletinin huzur içinde şerefli bir istikbale ulaştırmak için çalışmak üzere” demokratik bir siyaset ortamında; ittifaklar önemlidir ve anlamlıdır.

HDP ve Kürt bölücülerine güzellemeler, ya da yeşil ışıklar yakan Memleket Partisi siyasi mutfağı bu noktada bir özeleştiri yapmadığı taktirde, Zafer Partisi gibi köşeli ve keskin çizgileri olan ve bu noktada açık söylemleri olan bir parti; Rakipleri tarafından çok ciddi şekilde eleştirilecek, seçmen nezdinde “İDDİALARINDAN VAZGEÇMİŞ SAYILACAKTIR!”

Sayın Muharrem İnce basına yaptığı konuşmasında “oradan birisi çıkıntı yapıyor! daha önemli yerlere gelmek için” diye şahsımı hedef alması bir yana, kendisine hatırlatmak isterim ki “ben Zafer Partisi’nin kurucular kurulu üyesi, Genel Başkan yardımcılığı yapmış, halen genel idare kurulu üyesi (orta Karadeniz teşkilat sorumlusu) bir partiliyim”. Yaptığım görevlerde, parti içinde gelinecek başka bir konum yoktur.

Bütün Zafer Partililer kendilerini değil, Zafer Partisini ülkeyi yönetecek konuma taşımak için (çıkıntılık yapmamakta) çalışmaktadır.

Sayın İnce nezaketsizliğinin bir başka örneği de size hatırlatmak isterim; “bana Genel başkanları cevap versin” diye buyurgan bir üslup ile bir Genel Başkana hitap edilemeyeceğini bilmeniz gerekirdi!

Zafer Partisi Genel Başkanı, Türk milliyetçilerini lideri Sayın Ümit Özdağ’ı bu üslup ile ne yapacağını öğrettiğiniz mi düşünüyorsunuz? Çok yazık!

Genel Başkanlık bir liderlik makamıdır, bu makamı bu üslup ile küçültecek tek yer, kendi makamınız olur…

Genel Başkanları küçümsemek “entelektüel kompleks” hastalığıdır.

Zafer Partisi ve Zafer Partisine gönül verenler, ülkeye huzur verecek bir nezaket ve kararlıkla lideri Sayın Özdağ ve liyakatli kadroları ile yollarına devam etmektedirler…

Artık çok net bir şekilde gençlerde görüyorum ki onlar yeni isimler değil, yeni bir sistem ve liyakat temelli, elit bir siyasal düzlem istiyorlar. Savaşımız, bu köhne ve nezaketsiz tavırla, siyaseti yozlaştıran bu anlayışladır…