
Ertuğrul Türkoğlu
Amerika Neden BOP’ tan Ortadoğu Barışına Geçti?
Amerika tek süper güç olarak kaldıktan, yani SSCB yıkıldıktan sonra sürekli kan kaybetti. Bunun en önemli nedenlerinden biri diğer devletlere rejim empoze etmesi ve demokrasi ile insan hakları konularında baskı yapmasıydı. Bu politikanın temel gerekçesi, diktatörlük rejimlerinin teröre, Amerikan karşıtlığına ve fukaralığa yol açtığı tespitiydi.
Aslında soğuk savaş esnasında radikal İslamcı unsurlar ABD ile müttefikti. Afganistan’da Sovyet ordusuna, Çeçenistan’da Rusya’ya ve Balkanlarda Sırplara karşı Amerikan silahlarıyla savaşmışlardı. Saddam’ın Kuveyt’i işgali bu durumu değiştirdi. Körfez monarşilerinin Amerikan ordusunu ülkelerinde konuşlanmaya davet etmeleri, radikal İslamcılar açısından kutsal toprakların işgal edilmesiydi. Art arda kurulan dinci terör örgütleri ABD ve Körfez devletlerine ait hedeflere saldırmaya başladılar.
Bu gelişmeler üzerine, SSCB yıkıldıktan sonra boşluğa düşen ve düşman arayışında olan Amerika, dinci terör örgütlerini ilk hedef olarak belirledi. Cumhuriyetçi başkan adayı Bush’un seçim sloganının ve uygulayacağı programının ismi, Büyük Ortadoğu Projesiydi. Ortadoğu’daki terör örgütleri bitirilecek ve terörist üreten diktatörlükler devrilecek, gerekirse sınırlar değiştirilecekti. Bunu sağlamak için Afganistan ve Irak işgal edildi.
ABD’nin diktatörlüklerle mücadelesi Ortadoğu ile sınırlı değildi. Amerika’nın kendisine yakın olan eski Sovyet devletlerinde çiçek devrimlerini başlatarak Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’da mevcut rejimleri devirmesi, Şanghay İşbirliği Örgütünü doğurdu. Amerika ile tek başlarına mücadele edemeyecekleri fark eden devletler yanlarına Rusya ve Çin’i aldılar. Çiçek devrimleri durdu. ABD Orta Asya’daki askeri üslerinin hepsini kapatmak yani bölgeden çekilmek zorunda kaldı.
Beyaz Saray çiçek devrimleriyle eş zamanlı olarak Arap Baharını başlattı. İlk önce kendisine yakın olan Mısır ve Tunus rejimleri devrildi. Akla ‘’ABD neden kendisine yakın olan rejimlerden başlıyor?’’ sorusu gelebilir. Çünkü ABD, doğal olarak müttefiki olan devletlerde daha güçlü ve etkili yani başarılı olması daha kolay. Bu başarılar yani devrimler örnek gösterilerek diğer ülkelerde de zincirleme devrim süreçleri başlatıldı.
Mısır ve Tunus’tan sonra Arap halkları sokaklara döküldü. Önce Yemen’de sonra Libya’da otuz yıldan uzun süredir yönetimde olan diktatörler devrildi. Bahreyn’de devrim Suudi ordusunun müdahalesiyle önlendi. Rusya ve İran Suriye’ye asker gönderdi. Gözüken Arap devletlerinin çoğunda yönetimlerin değişeceğiydi.
Libya’da ABD sefirinin Amerika’nın desteklediği muhalifler tarafından katledilmesi Ortadoğu için milat oldu. Beyaz Saray zaten devrilen diktatörlerin yerine Amerikan karşıtı İslamcıların gelmesinden rahatsızdı. İşgal edilen memleketlerde istenen neticeler alınamamış hatta gerçek manada hakimiyet bile sağlanamamıştı. Yegane başarı dinci terör örgütlerinin zayıflatılması, hareket edemez hale getirilmiş olmalarıydı. ABD, desteklediği Libyalı muhalifler, elçisini planlı bir şekilde öldürünce, Arap baharına verdiği desteği çekti. Eski politikaya geri dönüldü. Amerika mevcut rejimlerle iş birliği yapacak ve işgalleri sonlandıracaktı.
Bu politika Trump başkan seçildiğinde revize edildi. Zira Çin ABD’nin Ortadoğu bataklığında debelendiği yirmi yılı çok iyi değerlendirerek ikinci büyük ekonomi olmuştu. Çok hızlı büyüyordu. Afrika, Amerika, Avrupa, Latin Amerika ve Orta Asya’nın majör ticari ortağı haline gelmişti. Bu gidişe dur denilmezse, aynı zamanda savunma harcamalarını süratle arttıran ve ordusunu modernize ederek büyüten Çin, ekonomik olarak ABD’yi geçecekti. Çin’in ekonomik büyüklüğü Ortadoğu ülkelerinin tamamının üç katından fazla.
Kendisine meydan okuyan Çin’i durdurabilmek için Pasifiğe öncelik vermek zorunda olan ABD, enerji deposu olduğu ve İsrail yer aldığı için stratejik açıdan çok önemli olan Ortadoğu’da menfaatlerini güvenceye alacak adımlar attı. Türkiye ve Katarla Arap ülkelerinin ilişkilerinin normalleştirilmesi, İsrail’in Ortadoğu’ya entegrasyonunu sağlayacak olan İbrahim anlaşmaları, İran ile Suudi Arabistan’ın diplomatik ilişki kurmak için anlaşmaları ve Hindistan-Avrupa Koridoru projesi bu amaca matuftu. ABD kavga gürültü olmayan, enerji politikalarını kendisinin belirlediği ve Çin’in güçlenmediği bir Ortadoğu arzuluyor.
7 Ekim saldırıları ABD’nin hedefini değil stratejisini değiştirmesine yol açtı. ABD, İran ve müttefiklerini barış ortamında ve ekonomik enstrümanlarla kurulacak sisteme dahil etmeyi planlıyordu. Bu saldırılardan sonra İsrail’in de etkisiyle, askeri operasyonlar başlatıldı. HAMAS ve Hizbullah zayıflatıldı. Irak’ta Haşdi Şabinin tasfiye süreci yürütülüyor. Suriye’de Esad’ın devrilmesi ve Yemen’de Husilerin ağır bombardımana tutulması İran’ı zayıflatan diğer hamleler. Yani ABD İran ile İran’ın en zayıf olduğu dönemde masaya oturdu. Mümkün olursa İran’ı silaha başvurmadan yeni düzene entegre edecek. Bu olmazsa askeri operasyonlar düzenlenecek.
Ankara, Amerika’nın dış politikasında önceliklerinin ve buna bağlı olarak Ortadoğu politikasının değiştiğini çok erken fark etti ve politikalarını revize etti. Ortadoğu devletleriyle ilişkilerin düzeltilmesi, Terörsüz Türkiye süreci, Kalkınma yolu ve Suriye devrimi bu revizyonun sonuçlarındandır. Türkiye, PKK’nın dış desteğinin zayıflayacağını ve silah bırakmasının mümkün olacağını gördü ve bu fırsatı değerlendirdi. Suriye operasyonu da aynı mantıkla başlatıldı.
Biden döneminde Ortadoğu’da ABD’nin boşluğunu İngiltere-Türkiye ittifakı dolduracak gibi gözüküyordu. Trump’ın Türkiye-Suudi Arabistan ittifakı oluşturmak istediğini, İngiltere’nin güçlenmesini Amerika açısından riskli gördüğünü düşünüyorum .
Yani ABD’nin Ortadoğu’da takip ettiği siyaset BOP değil. Ortadoğu’yu, devletler arasındaki ilişkileri iyileştirerek kendi yörüngesinde tutmak. Enerji arzını ve fiyatlarını kontrol etmek. Bölgede refahı arttırarak terör örgütlerinin oluşmasını ve Amerikan düşmanlığını engellemek. Bu politika değişimini bütün dünya anladı ama aydınlarımız maalesef anlayamadılar. Daha doğrusu kabullenemiyorlar. Ne diyelim darısı, babalarının vefatını kabul etmeyen, babaları hayattaymış gibi davranan evlatlara benzeyen aydınlarımızın başına!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.