DEPREM İNSAN ÖLDÜRMEZ, İHMAL ÖLDÜRÜR!

Burada teknik ayrıntılara girmek istemiyorum am, Türkiye’nin birinci derece deprem kuşağında olduğu gerçeğini unutmamamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Özellikle de İstanbul depremi üzerine o kadar yazı yazıldı ki artık sıkmaya başladı. Ancak yetkililer üç maymunu oynamaya devam ediyorlar. Deprem uzmanları İstanbul depremi üzerine sayısal loto oynar gibi açıklamalar yaparak insanlarımızın kafasını karıştırmaya devam ediyorlar.

İzmir depremi bir daha gösterdi ki; insanı deprem değil ihmalkârlık, vurdumduymazlık, görevini yapmayan yetkililerin duyarsızlığı öldürüyor. Her deprem sonrası devlet yetkilileri ekranlara çıkarak, depremzedelerin yaralarının sarılacağını en kısa zamanda onları sıcak yuvalarına kavuşturacakları mesajını veriyorlar. Açıklamalar, mesajlar çok güzel. Ama gerçek böyle mi? 21 yıl önce meydana gelen 17 Ağustos depreminin yaraları bile tamamen sarılabilmiş değil.

Dahası o dönemde kurulan ‘Deprem Fonu’nda biriken paralar ortada yok. Depremzede vatandaşlara da dağıtılmadı. Muhalefet partileri bu paralar nerede veya nerede harcadınız diye soruyorlar. İktidar mensupları ise, çelişkili ifadeler vererek insanlarımızın aklıyla alay ediyorlar. Birisi çıkıyor paralar genel bütçe içinde diyor. Bir diğeri fonda tutuluyor. Bir diğeri ise bizim öyle ayrı bir kalemde bu paraları tutmak gibi bir mecburiyetimiz de niyetimiz de yok diyebiliyor.

Deprem uzmanlarından birisi televizyonda diyordu ki, siz hiç zenginlerin apartmanlarının çöktüğünü gördünüz mü? Zenginlerden hiç deprem altında kalan birisinin haberini duydunuz mu? Diyordu. Bu uzmanın görüşlerinde hiç mi gerçek payı yok? Evet, düşününce bugüne kadar hiç zengin birisinin depremde öldüğünü duymadık. Aynı uzman kişi depremin vurduğu kesim fakir halk kitleleri olduğunu söylüyordu. Katılmamak elde değil.

Evet, insanımız ihmalkâr, evet insanımız vurdumduymaz, evet insanımız genelde fakirleştiği için elindeki imkânları öncüsünde ev yapıyor. Hepsi kabul ama bu ülkede bir Bayındırlık Bakanlığı ve buna bağlı olarak bina denetim yapan birimleri var. Nasıl oluyor da böyle sağlıksız binalar yapılabiliyor. Hırsızın hiç suçu yok mu? Repliğinden hareketle Bayındırlık Bakanlığı başta olmak üzere resmi veya özel denetim elemanlarının hiç mi suçu yok demek gerekmiyor mu?

TÜRKİYE VE ABD SEÇİMLERİ

31 Mart 2019 Yerel seçimlerinde İstanbul’da yaşadığımız rezalet herkesin hafızasında olduğunu düşünüyorum. Yenilgiyi hazmedemeyen iktidar mensupları ne demişlerdi; “Hırsızlık yapıldı. Hiçbir şey olmadı ise bile bir şeyler olmuştur” demişlerdi. İktidar erkini de kullanarak seçimi iptal ettirdiler. Küçük bir farkla kaybettikleri seçimin tekrarında fark 13 binden 806 bine çıkmıştı. İktidar belki de ilk defa böyle bir yenilgi ile karşılaşmıştı. İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder diyen tek adam İstanbul’u kaybetmeyi hala içine sindiremediğini her fırsatta ortaya koyuyor.

Salı günü ABD’de yapılan Başkanlık seçimi de bizim İstanbul seçimine benzer bir hal aldı. ABD’nin delisi seçimi kaybedeceğini anlayınca birçok eyalette seçimlerin sayımının durdurulmasını istedi. Seçimde hile yapıldığını ifade etti. Mahkemeye gideceklerini söyledi. Bu söylemler bize ne kadar da tanıdık geliyor öyle değil mi?

ABD’de Trump kazanmış, Biden kazanmış umurumuzda bile değil. Çünkü ikisi de kendi ülkesinin çıkarını düşünüyor. Türkiye’ye bakış açıları aynı. İkisi de Türkiye’ye yamuk bakmaya devam ediyorlar. O nedenle hangisi kazanırsa kazansın bizim için fark etmez. Ama açıklamalardan anladığımız kadarı ile iktidar mensupları Trump’ın kaybetmesine üzülüyorlar gibi. Tek adamın kankası ABD’de kaybederse birçok gizli yapılan anlaşmaları da ortaya döküleceğinden korkuyorlar. Korkunun ecele faydası yok. Yapılacak erken veya zamanında yapılacak genel seçimlerde Türkiye’yi de aynı akıbetin beklediğin çok iyi bildikleri için panikteler. Korkmayın acımayacak!

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE