Eski zamanların birinde kudretli, haşmetli ve akıllı bir padişah yaşarmış. Öyle ki bu padişah, doğudan batıya herkese nizam verir, bilcümle işleri tamam edermiş. Bu arada padişahın da çok sevdiği bir dalkavuğu varmış. Dalkavukluk mesleğinde eşi bulunmaz biri olarak ün salmış. Fakat vadesi dolan bu yetenekli dalkavuk rahmetli olunca. Padişah belirli bir süre dalkavuksuz idare etmiş.


Bir ay, iki ay, üç ay dalkavuksuz idare eden padişah, bir süre sonra 'bu böyle olmayacak' deyip kendisine bir dalkavuk almayı murat etmiş. Vezirlerini huzuruna çağırmış. 'Tez elden çığırtkanlara haber ulaştırın. Memlekette kendisine güvenen ne kadar dalkavuk varsa huzuruma alınsın. Bizzat hepsini ben imtihan edip en kabiliyetlisini yanıma alacağım' diye talimat vermiş. Hal böyle olunca memleketin dört bir yanına dağılı vermiş çığırtkanlar. Elde davulları, dört bir yanda çığırmışlar! 'Haşmetli padişahımız, kendisine güvenen dalkavukları huzuruna bekliyor. En beğendiği dalkavuğu yanına alacak. Duyduk duymadık demeyin.'
Memlekette dalkavuk mu biter? Haberi alınca yüzlerce dalkavuk ilan edilen tarihte dayanmışlar sarayın kapısına. Öyle ki, kuyruğun bir ucu saraydaymış da diğer ucunu görene aşk olsun. Kudretli padişahımız, tek tek huzuruna çağırmış saraya dalkavuk olmak isteyenleri.

Hepsine ilk sorusu aynı imiş: 'Dalkavuk musun?'


Huzura çıkan dalkavuk adayları bu soruyu duyar duymaz başlıyorlarmış anlatmaya: 'Elbette dalkavuğum padişahımız efendimiz. Hatta yedi sülalemiz dalkavuktur. Benim büyük büyük büyük dedem de Nuşirevan'ın dalkavuğu imiş…'

***
Padişah, kendilerini süslü sözlerle tanıtan dalkavukları huzurundan 'uygun değil' diye göndermiş akşama kadar. Öyle ki, o uzun sıra dalkavuk bulunamadan bitivermiş.
Akşamın son deminde, sıranın en sonundaki dalkavuk çıkmış huzura. Padişah, ona da sormuş 'dalkavuk musun' diye. Adam hiç duraksamadan 'estağfurullah' demiş, 'siz ki cihanın padişahısınız. Siz bizim dalkavuk olduğumuza hükmederseniz dalkavuğuzdur. Yok, dalkavuk olduğumuza hükmetmezseniz kapınızda bir paçavrayızdır.' Adamın cevabını çok beğenen padişahımız, onu dalkavuk olarak sarayına alıvermiş. Gel zaman git zaman, bu ufak tefek adam, eski dalkavuğu dahi aratmayan bir namlı dalkavuk olup çıkmış.


Bir gün padişah, patlıcan yemeği yiyormuş. 'Bugün patlıcan ne güzel' demiş. Huzurda bulunan dalkavuk, başlamış konuşmaya: 'Hakk-ı âliniz var efendim. Patlıcan öyle güzel bir nimettir ki. Hele turfandası. Yağı tamam konulursa bayıldısı ayrı güzel olur. Eti kıvamında olursa karnıyarığına doyum olmaz. Kızartması ayrı, dolması ayrı lezzetli olur. Hem fakir fukaranın göz aydınlığıdır patlıcan.' Padişah, memnuniyetle dinlemiş dalkavuğun anlattıklarını. Bir başka gün, padişahın sofrasında yine patlıcan yemeği varmış. Padişah bu sefer hiç beğenmemiş patlıcanı. 'Bugün çok kötü patlıcan' demiş. Huzurda bulunan dalkavuk yine almış sözü. Başlamış anlatmaya: 'Hakk-ı âliniz var efendim. Bu patlıcan yararsız, kötü bir nimettir. Olgunu hemen çekirdeklenir, yenmez olur. Yağını biraz fazla kaçırsalar bayıldısı yenmez olur. Etini bir tamam koymazlarsa karnıyarığını at çöpe. Kızartması yağlı, dolması acı olur. Hem çabuk pahalanır. Fakir fukara istifade edemez.' Padişah, dalkavuğun anlattıklarını ağzı açık dinlemiş. 'Ula mendebur' demiş, 'sen değil miydin geçen gün patlıcanı yere göğe sığdıramayan. Şimdi niçin yerin dibine sokuyorsun nimeti?' Dalkavuk, hiç istifini bozmadan cevaplamış soruyu: 'Hakk-ı âliniz var padişahım. Geçen gün patlıcanı övüp göklere çıkaran da, bugün onu yerden yere vuran da benim. Zira ben patlıcanın değil, sizin dalkavuğunuzum.'

***

Değerli okuyucularım, çalıştığınız ortamda, iş dünyasında, siyasette, hatta arkadaş ortamınızda dahi o kadar çok ki dalkavuk... Bilhassa, başta siyasi, mali ve ekonomik konularda, o kadar çok var ki! Bir mesleki örgütün temsilcisi veya ticaret odası, sanayi odasının başkanı, bir milletvekili veya bakan ile konuşuyorsunuz. Bazı durumları, olayları ve uygulamaları şiddetle eleştiriyor, atıyor, tutuyor. Cari açık, işsizlik, kayıtdışı ekonomi, istihdam, ithalattaki artış, ücretlinin, emeklinin, esnafın, işadamının sorunları, dolaylı vergiler, yüksek vergi oranları, yatırım indiriminin kaldırılmasındaki yanlışlık vs. vs... Konuştuğunda, attığı zaman mangalda kül bırakmıyor gözlerinize inanamıyorsunuz. Başka bir vakitte attığı zaman mangalda kül bırakmayan aynı kişi, eleştirdiği konunun muhatabı ile bir araya gelince. O da ne? Bukalemun gibi anında renk değiştirip tam tersine konuşmaya başlıyor. Methiyeler düzüyor, eleştirdiği kişinin etrafında, adeta pervane oluyor. Omurgalı olamıyor, mert olamıyor, dik duruş sergileyemiyor, dün ak dediğine bugün kara, dün günah dediğine bugün mübah diyecek kadar omurgasızlaşıyor, dalkavuklaşıyor. Elbette nedeni belli. Kişisel menfaatler, çıkarlar, beklentiler ve ikbal hesapları. Maalesef dün olduğu gibi bugün de etrafımız dalkavuklarla dolu, kimisi siyaset dalkavuğu, kimisi ekonomi çıkar dalkavuğu, kimisi koltuk kapma dalkavuğu ama sonuca bakarsan hepsinin görevi aynı dün olduğu gibi bugünün de popüler mesleği dalkavukluk.... Bundan ötürü de ülkemiz bir türlü düzlüğe çıkamıyor bu türden insanların çoğunlukta ve ülke adına önemli noktalarda olmasından ötürü.