Kin ve öfke ile hiç bir sorunu çözmek mümkün değil. Tam aksine öfke aklı zehirleyen, kutuplaşmaya neden olan bir unsur.

Zaman zaman hepimiz bu hataya düşebiliyoruz.

Hâlbuki milliyetçilik milletin tutkalıdır.

Hassasiyetlerimiz ne kadar yoğun ve keskin olursa olsun milletin çimentosu olma özelliğimizi kaybetmemek durumundayız.

Gündem toz duman.

Peker çok ciddi iddialarda bulunuyor.

Kimin ne kadar doğru söylediğine elbette yargı karar verecek.

Kimseyi suçlama mevkiinde değiliz.

Lakin Türkiye vazgeçilmezimizdir.

Ülkenin birliği önceliğimizdir.

Bizi öfkemizin peşine takan da budur.

Şartlar hepimizi bir taraf savurdu.

Kimimiz orada, kimimiz burada ülkücüyüz.

Dağılmak bizi güçlendirmedi, belki milliyetçi siyasete yeni bir alan daha kazandırdı.

Milliyetçilik ön çıkışı ile farklı noktalara varmak mümkün.

Aynı kriterlerle farklı sonuçlara ulaşabiliriz.

Lakin bu farklılıkları kavga veya gerilim sebebi yapmamız, kendi kendimize haksızlıktır. Dönüp geriye baktığımda en çok kendi kendimize haksızlık ettiğimi(zi) düşünüyorum. Amaç o olmasa da sonuç maalesef bu oluyor.

Aslıda MHP'de, İYİ Parti'de, BBP'de, Ayyıldız Hareketi de bizim.

Biz derken, bütün bu bizleri kastedebilmeli, farklı parti çatılar altında olmayı; farklı inanç ve düşünce biçimi olarak görmemeliyiz.

Yani, şunu diyebilmeliyiz İYİ Partili, MHP'li, Ayyıldızlı, BBP'liyiz ama biz büyük bir aileyiz.

Tekelcilik bizi böler.

Birçok “olmaz” denilenin olduğu ülkemizde, “milliyetçilerin” dağılmışlığını; bir ittifak çatısında toplayamayacağına da, bu gün “olmaz” demek mümkün!

***

İtiraf etmeliyim ki büyüklerimiz bize hep kavgayı öğrettiler.

Kimseyi bulamadık mı bir birimizle didişiyoruz.

Aklımız başımıza gelene kadar atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş oluyor.

Gençlere göre biraz daha sabırsız olmamızın nedeni belki de giderek vaktimizin daralmasıdır.

Yaşlandık, hem de çok yaşlandık. Kısa bir ömre asırları sığdırdık. Ödediğimiz bedelin siyasette sonuçlarını görmedik. İktidar istemek, gözümüzü bu dünyaya kapatmadan emeklerimizin karşılığını görmeyi istemek çok şey midir?

Bağırır, çağırır, kalemimi bıçak gibi sallarım ama yüreğim her ülkücüye vatandır. Herkese yer vardır.

Kızar ama muhasebede yaparım; gönlüm hep Türk milliyetçilerinin birliğinden, bütünlüğünden yana oldu.

Ben Ümit Özdağ hocanın milliyetçiliğine nasıl inanıyorsam, Meral Akşener'in de milliyetçiliğine, milli menfaatleri her şeyden üstün tuttuğuna da inanıyorum.

Sayın Bahçeli ve Destici için de aynı düşüncelere sahibim.

Burada Sayın Akşener'e yönelik eleştirilerim de oldu.

Çoğu sert eleştirilerdi.

Onlar daha çok sitemdi!

Niye sitem; çünkü Sayın Akşener'e desteğimizden dolayı, suçlandım, canımdan aziz bildiğim ülkemden uzak kaldım, her suçlamayı kendisine tercih edebileceğim FETÖ iftirasına muhatap oldum.

Türk milliyetçiliğinden başka kimliği olmayan, başka arkadaşlar da aynı iftiraya uğradılar.

Alnımız leke tutmazdı, tutmadı, hepimiz aklandık ama burukluğu, kırgınlığı ömür boyu devam edecek…

Hala o lekeyi üstümüze yapıştırmaya, hakkımızda tereddüt oluşturmaya çalışanlar var!

Sayın Akşener'e destek vermesek, ömrümüzün bu son deminde kimimiz vatan hasreti, kimimiz tekrar bir mahpushane süreci yaşamayacaktık! Bunu kim inkâr edebilir?

Yani onca çileye karşı birazcık vefa beklemeye hakkımız yok muydu?

Sayın Akşener ve İYİ Partide söz sahibi olmuş hiçbir kişilik, bana “bize verdiğin destekten dolayı mağdur oldun” demedi.

Ağırıma giden de buydu.

İşte o kırgınlığın, o isyanın, o eleştirilerin sebebi buydu.

Yine de o kadar kırıcı olmaya gerek yoktu…

Ben partisine bakmadan bütün ülküdaşlarımı sevmek istiyorum.

Yakın bir gelecekte, Türk milleti için tarih ve sorumluluklarımızdan dolayı, hepimizin bir kavşakta buluşmasının “mukadderat” olduğunu, (görüşlerine çok önem verdiğim, can dostum Ağabeyim) Sayın İsmail Altun bana hatırlattı; “İsmail başkan, bundan sonraki çabamız; Türk milliyetçilerinin iktidarı için, Türk milliyetçilerinin önce birbirini sevmesini sağlamak, sonra birleşmeleri için gayret gerekiyor. Burada sana ve senin gibi arkadaşlara büyük rol düşüyor; öfke ve kızgınlıklarını artık bir kenara koyarak, MHP ve İYİ Partiye, dolayısı ile Sn Bahçeli ve Akşener'in, bu büyük ideale hizmet ettiklerini ve edeceklerini görmemiz gerektiğine inanıyorum” demesinden etkilenmedim diyemem…

Türkiye ve Türk milliyetçiliği ağır sorunlarla boğuşurken kalemimi kılıç gibi kullanmayı artık doğru bulmuyorum…

Temel meselelerde ayrışmadığımız müddetçe, artık kalemim hiç bir ülkücüyü hedef almayacaktır.

Sayın Akşener'in, Sn Bahçeli'nin Sayın Özdağ'ın şahsımla ilgili duruş ve görüşleri ne olursa olsun, kalemimin mürekkebinde saygı olacaktır.

Sn Özdağ'da herhalde ısrarla “gündeminizde benzer yapılara muhalefet yapmayı, öfkeyi lütfen çıkartalım arkadaşlar” demesi de herhalde bu yüzden!

Zaten doğru olan da hep buydu…

Ama dediğim gibi biz insanız ve hiç birimiz masum değiliz.

İşte bütün bu sebeplerle: İki uçlu kalemimin, kılıç tarafını kırarak gömüyor, yazan tarafını: İyi ve güzele vesile olması niyetiyle muhafaza etmek, arzu ve niyetimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Allah milliyetçilerin kaderini, aziz “Türk” milletine hizmette buluştursun…