Suat Başaran hayatı boyunca bize küsmedi, darılmadı… İyi günümüzde de kötü günümüzde de istisnasız yanımızda oldu…  ‘Kardeşlik hukuku’ kavramı bizim için onunla ete kemiğe büründü…

Ocağın kimsesiz yıllarında, bir yandan yara sarma, bir yandan da ayağa kalkma dönemlerinde, samimiyet ve safiyet günlerinde beraberdik… Ahmetler semtindeki evde Suat Başaran, rahmetli Metin Tokdemir ve Adnan İslamoğulları ile beraber kaldığımız yıllar, hafızamızın en güzel yerine yerleştiler…

Bu tarif edilemez bir hukuktu ve aradan geçen zaman bu hukuku hiç zedelemedi… Zaman zaman siyasî bakışlarımız ayrı olsa bile kardeşliğimiz daimdi… Onun dünyaya ait hallerde başımıza bir iş gelirse arkamızda dikileceğini bilmek çok güzeldi… Allah var, her defasında da öyle oldu…

***

Suat Başaran geçtiğimiz Pazartesi günü ‘İradeye saygı’ başlıklı bir basın toplantısı düzenlemeye karar verdi… Kurultay tartışmalarıyla ilgili ölçüsüzlükten ve Genel Merkez’in kurultayı toplamama inadından rahatsızdı…

Yapacağı çağrıya destek ve bu konuda birliktelik görüntüsü vermek amacıyla bizleri de davet etti… Zaten yara müşterek yaramızdı ve memnuniyetle katılanlardan birisi oldum…

“Bundan böyle en önemli gündemimiz toy tadında kurultayımızı toplayıp, tüzüğümüzü değiştirmek olmalıdır” dedi… Doğruydu…

“Bütün gayretim, mümkün olduğunca daha çok delegenin değişim talebine destek vermesini sağlamak yönünde olacaktır. İnanıyorum ki, bu yönde büyüyecek ve sonuç alacak irade, sadece partimiz adına değil, ülkemiz adına da faydalar sağlayacaktır” dedi… Doğruydu…

“Ölçüsü kaybolmuş bir mücadelenin sonunda kazanan olmayacaktır. O yüzden başta Genel Merkezimiz olmak üzere bütün ülküdaşlarımızı sağduyuya davet ediyorum” dedi… Doğruydu…

“Kendi kurultayını yapamayan, kendi delegesinin tüzükten doğan haklarını gayrimeşru ilân eden bir anlayış, ülkedeki hukuk tanımazlığı ve keyfiliği eleştiremez. İşte tam da bu sebeple olağanüstü kurultayın sadece toplanmasını değil, mevcut yönetimce de tanınmasını arzuluyoruz” dedi… Doğruydu…

“Anayasalar nasıl toplumsal sözleşmelerse, tüzükler de partilerin sözleşmeleridir. Söz konusu sözleşmeler, yapıları yönetirken ciddiye alınmayacaksa, bu metinlere ne gerek vardı?” sorusunu sordu… Doğruydu…

“Disiplin söz konusu olduğunda tüzükten doğan sorumlulukları hatırlatmak ama haklar söz konusu olduğunda aynı tüzüğü yok saymak açık bir çelişki değil midir? Mevcut yöneticiler bu çelişkiye izah getirmek durumundadırlar” ikazında bulundu… Doğruydu…

Bu ‘doğru’ların yanında durmak da bizler için doğruydu… Bundan sonra da durmak şarttı…

***

Sonra soru cevap faslına geçildi… Seçimli genel kurul sorularındaki tavır gündeme gelince, Suat Başaran, bunun tüzük kurultayı sonrasında gündeme gelebileceğini, böyle bir ihtimalin var olduğunu ama ‘İradeye saygı’ adını taşıyan bu toplantının amacının tüzük kurultayına en fazla delegenin katılımını sağlamak ve tüzüğü değiştirmek olduğunu tekrarladı…

Genel Başkan adaylığıyla ilgili gelen soruya, son derece nezaketli bir tavırla “Burada bulunan ve farklı düşüncede olan diğer arkadaşlara saygısızlık etmek istemem” diye cevaba başladı ve adaylığının gerçekleşmesi durumunda partiyi ve ülkeyi nasıl yöneteceğine dair bilgiler verdi…

“Suat Başaran’ın Genel Başkan adaylığı hakkıdır” demek bile söz israfıdır… Bu onun için hakkın da ötesindedir… Ama gönlüm onun da Meral Akşener’le birlikte hareket etmesi yönündeydi… Çünkü sadece MHP tabanında değil, ülkede büyük bir rüzgâr var ve bu rüzgâr yıkılmaz zannedilen 14 yıllık statükoyu fena sallıyor… Korku tünelindeki iktidarın ve havuzun bütün feryadı bundan… Ümitlenmeyi unutan örselenmiş milliyetçi hareket uzun yıllar sonra ilk defa utanmadan, kekelemeden, yutkunmadan Başbakanlığı konuşuyor…

Bu son derece rasyonel bir tercih olurdu… İnşaallah yine olur ve birlikte yürürüz… Ama olmasa da o hep ağabeyimizdir, öyle de kalacaktır…