İran’ın bölge devletleriyle ilişkilerinde avantajlarından en önemlisi, hidrokarbon değiş-tokuşu (swap) olanağının mevcut olmasıdır. İran’ın hidrokarbon üretim alanlarının coğrafi konumu, bu ilişkiyi iki taraf için de avantajlı hale getirmektedir. İran’ın enerji üretim alanlarının güneyde yoğunlaşmasına karşılık, başta Tahran, Tebriz ve Meşhet olmak üzere tüketim merkezleri kuzeydedir. Dolayısıyla İran’ın kuzeyde hidrokarbon arz eksikliği bulunmaktadır. Bu durum, İran’a takas anlaşmaları yapabilme imkânı sağlamaktadır. İran, bölge ülkelerinden aldığı enerjiyi kuzey eyaletlerinde kullanırken, güneyde ürettiği eş değerde miktarı Basra Körfezinde ilgili ülkeye teslim etmektedir. Bu karşılıklı alışverişler, İran için olduğu kadar Türk Cumhuriyetleri için de caziptir. Çünkü nakliye gideri, swap yöntemi sayesinde minimuma inmektedir. 

 İran’ın Hazar Havzasında aktif olmasının amaçları şöyle sıralanabilir: İzolasyondan kurtulmak, uluslararası politikadaki etkinliğini artırmak, petrol ve doğalgaz üretiminden, işlenmesinden ve naklinden gelir elde etmek ve coğrafi konumu sayesinde enerji koridoru haline gelmek. İran’ın Hazar politikasında; ekonomik hedeflerin, ideolojik hedeflerin gerisinde olduğu görülmektedir. Ancak, objektif açıdan, ekonomisinin zayıf olması ve Türk soylu olmaması ve yeni Müslüman devletlerin, İslami radikalizmden korkmaları; sübjektif açıdansa, ABD'nin İran aleyhtarı politikalar yürütmesi ve liberal, batıyla iyi ilişkileri olan Müslüman devletleri desteklemesi nedeniyle, İran’ın Hazar Bölgesi’nde nüfuzu azalmaktadır. Özellikle Ermenistan’ın Karabağ Savaşını İran’ın desteğine rağmen kaybetmesi, İran açısından yıkım oldu. İran’ın faaliyetleri, gerek dini gerek politik ve ekonomik bakımlardan göz ardı edilemeyecek öneme sahip olmasına karşın, şimdiye dek denklemi değiştirecek sonuçlar elde edememiştir. Her ne kadar ABD, Tahran’ın Hazar’daki başlıca enerji ihalelerine ve boru hattı projelerine katılmasını önlemişse de, İran, swap anlaşmalarıyla aktif rol oynamaya devam etmektedir.

İran; aynı Türkiye ve Rusya gibi, hem coğrafi konumu, hem tarihsel ilişkileri, hem de güçlü devlet olma özelliği dolayısıyla, Hazar Bölgesi’ndeki gelişmelerle yakından ilgilenmiş ve ağırlığını arttırmaya çalışırken, rakiplerinin etkisini minimuma indirmek için çaba göstermiştir. Bu çerçevede Tahran, Hazar petrol ve doğalgazının global pazarlara taşınmasında, en iyi yolun kendisininki olduğunu ileri sürmüş ve önerisinin gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstermiştir. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, İran’ın çabaları ambargo yüzünden başarısız kalmıştır. Buna rağmen İran, çabalarından vazgeçmiş değildir. Nakil hatları konusunda hedeflerine ulaşamayan İran, swap modelini geliştirerek Hazar ülkeleriyle ticaretini devasa hacimlere ulaştırmayı başardı. İran, Türkmenistan’dan, sınıra kadar inşa edilen nakil hatları vasıtasıyla doğalgaz alımı gerçekleştirmektedir.

Bu bağlamda, ortaya çıkan diğer önemli gelişme, Rusya ile İran’ın, aralarındaki rekabete rağmen, Batı ülkelerinin ve Batı’nın müttefiki Türkiye'nin etkisini azaltmaya dönük olarak geliştirdikleri iş birliğidir. Tahran, Hazar’a yabancı güçlerin girmesine tamamen karşıdır.  Bunu İran’ın kuşatılması olarak değerlendirmektedir. Hele bu güç ABD, İsrail ya da AB’yse, İran açısından alarm zilleri çalmaktadır. Bu nedenle uzun yıllar Hazar’ın statüsü sorununun çözülmesini engelleyen İran, 2019’da, Hazar devletleriyle olan ilişkilerini geren bu tavrından vazgeçti.

Hazar’da sürdürülen nüfuz mücadelesinde Türkiye, başlangıçta ABD’nin şemsiyesi altında yer alırken, İran, Rusya’yla iş birliği içerisinde kendine yer edinmeye çalışmıştı. ŞİÖ’ ye üye olması İran’ı güçlendirdi. İran hem Çin’e hem de Rusya’ya daha da yakınlaşmış hem de örgüte üye olan Orta Asya ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştirecek fırsatı yakalamıştır. Türkiye ilerleyen süreçte daha bağımsız politikalar izledi. Bu gelişme Rusya ve İran’la iş birlikleri tesis etmesine yol açtı.  Sonraki aşamalarda taraflar stratejik ortaklıklar tesis ettiler. Türkiye’nin, ABD ve AB’den bağımsız politikalar izlemesi, Rusya açısından önünün açılarak, desteklenmesine yol açtı. İran, stratejik ve taktiksel iş birlikleri yapmakla beraber, Türkiye’yi daima bölgedeki en kuvvetli rakibi olarak değerlendirdi.