AKP Genel Başkanı Erdoğan, bayram değil, seyran değil; neden İyi Parti ve Meral Akşener’e :”Yuvana dön, senin yerin altılı masa değil. Sen yerli ve millisin” mealinde bir davet yaptı?

                Demek ki din ticareti artık kâr getirmiyor. Öyle olsaydı, Sn. Erdoğan, M. Akşener Hanıma böyle bir davette bulunur muydu?

                AKP Gen. Başkanı Erdoğan, son anketleri gördükçe tedirginleşiyor.  Partisindeki erime ve erozyonu bir türlü önleyemiyor. Bunun için de öyle görünüyor ki, Sn. Erdoğan bütün tuşlara basacak. Daha öncede Oğuzhan Asiltürk ile SP’ne davet götürmüştü.

                Geçmişi bir hatırlayalım: İyi Partinin kongrelerine, seçim konuşmalarına meydanları, salonları vermeyenler, ışıkları söndürenler, seçime sokmamak için hukuku zorlayanlar.

                İyi Partilileri: çamur-çukur, illet-zillet olmakla suçlayanlar.

                Meral Hanıma: “O kadın”, “Bizim geline daha neler görecek!” demek basitliğini gösterenlerin, kapısına eşkıya bozuntularını gönderenlerin, şimdi neden böyle bir teklif getirdiklerinin arkasında oy ve koltuk kaybetme endişe ve korkusu var diye düşünüyorum.

                Demek ki, dini argümanlar ve söylemler artık pirim yapmıyor.

                Çamlıca camisi kurtarmadı.

                Ayasofya’nın ibadete açılması kesmedi.

                Cumhuriyete, Atatürk’e şaşı bakmak para etmedi.

                Başörtüsü gayreti de bekleneni vermedi.

                Onlarca İmam-Hatip okulunun açılması da karşılık bulmadı.

                Cemaat ve tarikatlara verilen destekle de beklenen hasılat olmadı.

                Cem evlerine statü tutmadı.

                Öcalan, İmralı, Apo’nun mektubu, Demirtaş’ın ziyaret jesti,  HDP’yi ziyaret de ses vermedi.

                Filistin’e ağıt, Rabia işareti, Esad’a düşmanlık, Ensar-muhacir kardeşliği de umulan olmadı.

                Dış güçler de artık bıkkınlık vermiş olacak ki, şimdi bütün enerjiyi altılı masayı dağıtma, oraya kanca amaya yöneltti.

                Tutar mı? Elbette hayır. Çünkü İyi’ler, omurgalı ülkücüler/bireyler.  Biz elli yıllık partimizi bu omurgasızlık yüzünden terk etmiş bir kadroyuz.

                Meral hanım gayet kısa ve öz: “Bizim yerimiz kumar masası değil, altılı masanın yanıdır.” Mealinde yanıt verdi ve tabanın sesine tercüman oldu.

                Sahi İyi Parti ve Meral Hanım’a bu teklif neden yapılmış olabilir? İyi Parti’nin tabanına mı oynuyor desem; ne mümkün. Hem iyi Partili hem de Zafer Partili seçmen bu oyuna asla gelmez.

                İnanılır gibi değil ama:

                Oysa Sn. Erdoğan’ın yanında;

                Bilge bir lider olan Sn. D. Bahçeli var kapı gibi. Şartsız şurtsuz destek veren ve “ Aday belli, karar net” diye meydan meydan gezen.

                Tabanının sesine rağmen Sn. Erdoğan’ın yanında yer alan M. Destici var.

                Yılların eskitemediği, bir türlü umduğunu bulamayan D. Perinçek var.

                Yakın zamanda açılımla yan yana gelecekleri söylenen hdp var iken.

                Meral hanıma bu davet niye? Bahçeli, Destici, Perinçek, Soylu, Kurtulmuş ile bu işin olmayacağını mı kavradı yoksa?

                Hiç düşünülmedi mi: Bahçeli, Destici, Perincek bu davete ne der, gücenip kırılmazlar mı diye?

                Yakın gelecekte, Ümit Özdağ bey ile Zafer Partisi’ne de davet olursa şaşmamak gerek.

                Siyasi partilerde patron SEÇMENDİR.

                Seçmenin sesini dinlemeyen, feryadına kulak vermeyen liderler de, partilerde erimeyi hak ederler.

                Seçmenin sesini dinleyen, yanında duran parti de, lider de bizimdir, bizlerin desteğini alırlar.

                AKP ve Sn. Erdoğan, şapkayı öne koyup bir düşünmeliler. Hangi ümit ve söylemlerle, kimlerle yola çıktık. Kimleri yolda bıraktık ve yolda bulduğumuz kimlerle nereye yürüyoruz diye?