AKP/HDP ANLAŞMASI NE ANLAMA GELİYOR?

Hükümetle HDP’nin PKK’ yı silah bırakmaya davet eden çağrısını doğru okumak lazım. Süreç başladığında da benzer şeyler söylenmiş ama hiç biri gerçekleşmemişti. 2013 Nevruz’un da Apo’nun yaptığı çağrının sözleri arşivlerde duruyor. İki yıl içinde hiç silah bırakılmadığı gibi PKK bölgede hakimiyet alanını biraz daha genişletip derinleştirerek yeni mevziler kazandı. Geçen zaman hep Türkiye’nin aleyhine işledi. Güneydoğu’da gittikçe devlet çekilen, olaylara müdahale edemeyen taraf haline geldi. Kobani eylemlerinde sokağın kime teslim edildiği, kimin güç kazanıp kimin kaybettiği bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı.

HDP parti amblemi altında seçime girme kararı alarak önemli bir risk üstlendi. PKK’nın 30 senedir oyu yüzde 6 civarında kaldı. Mahalli seçimlerde bile onca propaganda ve Türkiye partisi olma iddialarına rağmen HDP/BDP’nin toplam oyu yüzde 6’yı aşamadı. Bu seçimde HDP’nin birden bire oyunu 4 puan artırması için olağanüstü bir sebep görünmüyor. Baraj aşmak için mutlaka yeni oy kitlelerine açılmak gerek.Dünkü çağrıyı biraz da bu açıdan değerlendirmek lazım. HDP kendince iyi bir hamle yaparak PKK tabanı dışında ki seçmene bir zeytin dalı uzattı. Barıştan, çözümden yana olduğunu ilan ederek PKK ile terör yüzünden arasına mesafe koyan kitlelere mesaj verdi. Bunun ne kadarının oya tahvil olduğunu 3 ay sonra göreceğiz. Ancak dün yapılan açıklamanın bir seçim anlaşması olduğunu söylemeye gerek yok. Bu AKP açısından da tercih edilir bir durum. Süleyman Şah operasyonu ile ilgili yazımda iktidarın bu operasyonu seçime kadar bir IŞİD saldırısından emin olamadığı ve tamamen oy kaygısı ile yaptığını belirtmiştim. HDP ile varılan anlaşma da öyle. Tamamen seçimleri kotarma maksadına matuf bir anlaşma. İktidar seçime PKK’nın yeni bir terör saldırısı altında gitmek istemiyor. Habur gösterilerinde oyları yüzde 32’lere gerileyen iktidar partisi, benzer bir durumda iktidarını kaybedeceğini biliyor. AKP’nin iktidarı kaybetmesi sadece iktidarı kaybetmek anlamına gelmiyor. Zira son birkaç yıl da müebbetlik suçlar işlendi, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet iktidar olmanın bir aracı haline getirildi. Vatan toprağı üzerinden PKK ile pazarlıklar yapıldı. Bunların hepsi yargının alanına giren konular. Bugün iktidarın sona ermesi demek yarın sanık sandalyesine çıkmaları demek. Onun için AKP ne pahasına olursa olsun iktidarını korumak istiyor. Pahası yakın gelecekte ülkenin bölünmesi olan tasarruflardan çekinmiyor.

Dün yapılan silahlara veda çağrısının en önemli boyutu budur. Diğer boyutu APO’nun daha önce Demirtaş tarafından Ahmet Hakan’a anlatılan on emridir. Dün o on emir bazı maddeleri muğlaklaştırılarak yeniden tekrarlandı. Bol demokrasi soslu ifadelerle topluma servis edildi. Sanki Apo bir demokrasi havarisi, HDP de onun partisiymiş gibi bir imaj oluşturuldu. PKK’nın kurduğu partilerin neredeyse tamamının isminde bir demokrasi ibaresi bulunuyor. Ama herhangi bir partinin PKK’nın hakim olduğu bir bölgede seçim çalışması yapabilmesi veya farklı bir düşünceyi dile getirmesi mümkün değil. Demokrasi PKK için sadece iyi bir istismar malzemesi. Apo’nun on emrindeki maddeler de bolca kullanılan demokrasi kavramı da öyle. Gerçek amaç demokrasi elbisesi giydirilerek gizlenmeye çalışılmış. İktidar maddelerin muhtevasını tatbiki halinde sonuçlarını bildiği için A.hakan’a yapılan açıklamalarda bazı düzeltmeler ve rötuşlar yapmış. Maddelerin muhtevası laf gargarasına getirilerek gizlenmiş. A.Hakan’a söylenenlerin satır aralarına bakınca gerçek niyetleri anlamak kafi. Demirtaş A. Hakan’a anlattığı on maddelik anlaşmanın 2. maddesinde, “Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarını tartışmalıyız,” diyor. Yerel boyuttan kasıt, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın kabul edilmesi. Türkiye genelinde bölge parlamentolarının kurulması, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması, yani özerklik. 6. madde de yeni bir güvenlik yapısı kurulmalı diyor, anlamı öz savunma güçlerinin yerel asayiş birimleri haline getirilmesi, özerk bölgelerin iç güvenliğinin kendileri tarafından sağlanması,merkezi güçlerin bölgeye karışmaması, polis ve jandarmanın bölge insanından oluşması..10. madde de ise Özgürlükçü bir anayasa yapılması talep edilerek bu başlık altında, Kürt statüsünün anayasaya girmesi. Anadilde eğitim hakkı, kültürel hakların anayasada yer alması amaçlanmış. Yani iki milletli devlet tanımının anayasaya girmesi ve devlet yapılanmasının buna göre ikili bir tarzda yeniden tanzimi.. İşte iktidarın davul zurna ile ilan ederek kabul ettiği maddelerin bazılarının açılımı bunlar. Özeti Güneydoğu’ya karışmayacaksın, kendi parlamentomuz, kendi başbakanımız olacak, eğitimin dil ve muhtevasını biz tespit edeceğiz, polisin askerin bölgeye giremeyecek, öz savunma güçleri ile asayişimizi biz temin edeceğiz,devletin ikili olduğunu anayasaya yazacaksın, doğuyu biz, batıyı beraber idare edeceğiz..Bütün bunlar başarıysa davul zurna çalmaya devam edin. Ülkeler her zaman savaşla bölünmüyor, gaflet derinleşince işte böyle davul zurna çalıp tepinerek de bölünebiliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi