BEN NE DİYORUM TAMBURAM NE DİYOR?

 Aslolan ülkenin selametidir.Partiler,liderler,organizasyonlar ondan sonra gelir. Ülkenizde dirlik,düzenlik yoksa hiçbir şey yolunda gitmez.Ne doğru dürüst siyaset yapabilir ne de huzur içinde uyuyabilirsiniz.

Bugün kimse istikbale ümitle bakıyorum diyemez. Korkunç bir ahlaki tefessüh,siyasi dejenerasyon var. Bir şeyin kötü olduğunu bilmek onunla mücadelenin birinci şartıdır,kötü iyinin yerini almış, olağanlaşmışsa artık onu hayatınızdan söküp atamazsınız. Hırsıza hırsız,bölücüye bölücü diyemediğiniz bir dünyada, ne soyulmaktan ne bölünmekten kurtulabilirsiniz…

Eğer ülkenize karşı bir sorumluluk hissi taşıyorsanız, kafanızı çatlatarak çareler arayacaksınız. Bu savruluşa dur demek için çabalayacak,çalışacaksınız.. Meseleyi particiliğin,liderciliğin daha net bir ifadeyle gönüllü kulluğun dar çerçevesine mahkum etmeyeceksiniz. Bundan yaklaşık 5 asır önce La Boetie isabetli bir tespitle,”insanın ne kadar efendisi olursa o kadar tutsak olur,” demiştir. Kulluğun yöneleceği mihrak tek olursa insan –yaradanından başka- kimsenin kulu olmaz.

Türkiye tarihinin en ciddi kuşatması ve kriziyle karşı karşıyadır. Bütün şahsi hesapların bir tarafa bırakılmasını icbar eden bir durum söz konusudur. Ya hep beraber bir çıkış yolu bulacak, yahut hep beraber bize biçilen  kefene razı olacağız. Marşlarla, sloganlarla,hamasetle hiçbir problem çözülmez. Hele aklı iptal ederek ona buna dalkavukluk olsun diye efelenmelerle bir yere gidilmez. Toplumsal problemler lafla değil akıl ve izanla çözülür.Düşünecek,anlayacak, çare üreteceksiniz. Yoksa korktuklarınızdan kurtulmanız mümkün değildir.

Yazılarımda –kendi çapımda- bu ülkenin derdini dert edinenleri harekete geçirmeye,kırıp dökmeden yapılması gerekenleri söylemeye çalışıyorum. Eksiğini,yanlışını görmeyen onu düzeltemez. Bir yerde bir eksiklik var ve bu eksiklik ülkenin kaderi ile de doğrudan ilgiliyse avazımız çıktığı kadar bağırmalı, o eksikliği izale etmenin yollarını aramalıyız.Hadi susalım,konuşmayalım,her şey süt liman,hiçbir problem yok diyelim, bu yakıcı gerçeği değiştirir mi? Yok demekle hiçbir şey yok olmuyor. Ayrıca bir davaya en çok hizmet edenler en çok itaat edenler, en çok alkış çalanlar değil, en çok eksikleri, yanlışları göstermeye ve düzeltmeye çalışanlardır.Uyarıdan rahatsız olanlar,dostça ikazlara kulak tıkayanlar uykudan uyanamazlar.

Bu ülkenin yeni bir iktidara ihtiyacı var. Bu seçimde bunun yolu açılmadığı takdirde bizi tedirgin eden ne varsa, yarın birer gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.Bu ülkenin geleceği partilerin, liderlerin geleceğinden önemlidir.

Ben ne dedim , daha çok çalışın, kucağınızı açın, korkmayın.Toplumun karşısına başkalarının eksiklerini,yanlışlarını söyleyerek değil, kendi doğrularınızla gidin. Falan parti kötüdür’ün bugünkü dünyada alıcısı yoktur, ben daha iyi yönetirim, ben daha adil olacağım, ben daha birleştirici olacağım deyin. Hukukçunuzu,ekonomistinizi,diplomatınızı milletin karşısına çıkartın,bakın benim kadrom daha iyi, daha eğitimli, daha yerli,daha donanımlı deyin.Elinizde millete göstereceğiniz bir iktidar projesi olsun, iktidar olacağınızı,dizginleri ele geçireceğinizi hissettirin.Toplum güce doğru akar, bu sürü psikolojisini dikkate alın.Seçmen eğilimlerini tespit edin,insanların gündemine girecek projeler bulun. Katılımlar yapın, ülkenin entelektüel birikiminin partinize doğru çığ gibi aktığını gösterin. Önce tabanınızı iktidar olacağınıza ikna edin ki onlar da başkalarını ikna etsin.Daraltıcı,küçültücü,dışlayıcı olmayın, öyle bir süreçten geçiyoruz ki tek bir oyu heba etmeye bile kimsenin hakkı yoktur.Özet olarak, iktidar olmak istiyorsanız icaplarını yerine getirin dedim.

Bunları yazmanın,söylemenin kime ne zararı var. Ruhlarımızı esir alan bu hastalıklardan ne zaman kurtulacağız? Onun bunun Ülkücülüğünün, milliyetçiliğinin tartışılmasına gelince… Buna verecek o kadar çok cevap var ki, yazmak da söylemek de doğru olmaz. Çünkü ülkücülük, bir başkası için olunacak bir şey değil, Allah,vatan,millet için olunacak bir şeydir.Kişisel rekabetin aracı olarak kullanılamaz.Şüphecilik bir hastalıktır, hem sahibine hem de içinde olduğu topluma zarar verir.Önce herkes birbirine itimat etmeyi,güvenmeyi öğrenmeli,aksi takdirde düşmana gerek yok,kendi mezarımızı  kendimiz kazarız.

Şair ne güzel demiş: Derdime vakıf değil canan beni handan bilir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi