
BİR HATIRA ve KAHREDİCİ BİR GERÇEK
Yayınlanma:
BİR HATIRA VE KAHREDİCİ BİR GERÇEK Yıl 1983,Manisa Ülkücüler davasından İzmir Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde yargılanıyoruz. Askeri savcı 15-16 kişinin neredeyse tamamına idam cezası istiyordu. Karar duruşmasına çıktık,mahkeme başkanı İbrahim Ö. son sözlerimizi sordu. Sırayla beratımızı istedik. Sıra U.C. isimli arkadaşa geldi. Bir önceki celse mahkeme başkanı duruşma salonundan çıkarken yanındaki ile konuştuğu için şarlatanlık yapma diye arkadaşımıza hakaret etmiş,duruşma bittiği için cevabını verememişti. Bir ay boyunca cezaevinde oflayıp puflayıp durdu. Sıra o arkadaşın son sözlerini söylemesine gelmişti. Arkadaş ayağa kalktı, mahkeme başkanını kast ederek ,"bu İbo geçen mahkeme bana şarlatan dedi.Celse bittiği için cevabını veremedim. Şimdi cevabını veriyorum;asıl şarlatan İbo'dur. Sonra bize dönerek,biliyorum bana idam cezası verilecek,size vasiyet ediyorum,bu İbo'yu öldürün" dedi. Mahkeme başkanı İbrahim Ö. bu sözleri duyunca sapsarı oldu, ne diyeceğini şaşırdı,kekelemeye başladı,arkadaşımız hakkında bir işlem de yapmadı,muhtemelen nasıl olsa asılacak bir de ben hakaret davası açıp uğraşmayayım diye düşündü. 1999 yılında Ecevit'in başbakanlığında kurulan ANASOL-M hükümetinde MHP'de koalisyon ortağı oldu.Kamuoyunda Rahşan affı diye bilinen af gündeme geldiğinde içeride kalan 50 civarında ülkücünün de bu aftan yararlanması için sağı solu uyarmaya çalıştık. İlk tasarıda aftan ülkücülerde istifade ediyordu. Ancak Demirel bu yasayı veto etti. İkinci af tasarısında ülkücüler kapsam dışına çıkarıldılar. Yirmi kadar MHP milletvekilini arayarak,msj atarak bu affa destek olmamalarını,solcuların yararlanacağını,ülkücülerin yararlanmayacağını söyledim. Benzer çalışmayı başka arkadaşlarda yaptılar.Konuştuğum bazı milletvekilleri tasarıya kesinlikle oy vermeyeceklerini söylediler. Ama bir gün sonra hepsi tıpış tıpış gidip affın çıkması için oy kullandı. Bir iki gün içinde hapishaneler boşaldı,Eşber Yağmurdereli gibi bir çok isim tahliye oldu. Ama ülkücüler yatmaya devam ettiler. Daha kötüsü Seyfi Oktay, bakanlığı döneminde Özal affını ülkücüler aleyhine çevirmek için her idam için on yıl yatma zorunluluğu getirmişti. Tahliye edilen bir çok ülkücü firar duruma düştü.Bazıları çıkınca evlenmiş yuva kurmuş,çoluk çocuğa karışmıştı. Yeniden mağdur oldular. Rahşan affı hazırlanırken bu durumu görenler MHP yönetiminin kapısını çaldılar.MHP iktidar ortağı iken ülkücülerin af kapsamı dışında bırakılmasının sakıncalarını anlattılar. Apo bile affedilmişken, ülkücülerin yeniden hapishanelere tıkamaya çalışmanın yanlışlığını anlattılar. MHP liderinden ülkücüleri kapsamayan bir affa onay vermemesini rica ettiler.Taleplerinin kabul göreceğini umarlarken MHP liderliğinden "Üç zibidi için koalisyonu bozmayacağı" cevabını aldılar.Gençliklerini,sağlıklarını,rüyalarını hapishanede bırakmaktan daha ağır daha kahredici bir muamele ile karşılaştılar.Bir çok ülkücü yurt dışındaki mecburi ikametini uzatmak zorunda kaldı,bazıları yurt dışına kaçtı. Mahkeme hakimine meydan okuyan U.C.de mecburen yurt dışına çıktı. Tam 20 yıl Belçika'da kaldı.Düzenli bir hayata bir türlü başlayamadı. Tekrar içeri girerim endişesi ile yuva bile kuramadı. 20 yıl sonra ancak 2013 yılında ülkesine dönebildi. Onlara zibidi diyen ise şimdi davadan,ülkücülükten,milliyetçilikten bahsediyor.Apo'yu idamdan kurtarıp ülkücülerin ipini koalisyonu bozmamak için çektiğini unutuyor.Bir koltuğa yüzlerce serdengeçtiyi nasıl sattığını hatırlamıyor. Rahşan affı çıktığında bir çok MHP milletvekiline derin Devlet sizi uyutuyor iyi uykular diye mesaj atmıştım. Kastım hem kurum hem de onunla özdeşleşmiş MHP'nin başındaki kişi idi. Aradan yıllar yıllar geçti hala değişen bir şey olmadı. Derin Devlet uyutmaya devam ediyor.Dilerim bu kadar acı tecrübeden ders alınır da ülkücü hareket derin devletin vesayetinden kurtarılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.