
Adnan Hazır
Ülkücünün temel değerleri
Bir milletin büyüklüğü sadece kılıcının keskinliğiyle değil, gönlünün enginliğiyle, ahlâkının sağlamlığıyla ölçülür.
Bizim medeniyetimiz; bu İslam’ın yüce değerleriyle, Türk töresinin asalet anlayışıyla ve Ülkücü Hareket’in şuuruyla yoğrulmuş bir İrfan Kömürcüoğlu medeniyetidir. Bu medeniyetin temelinde, büyüğe hürmet, küçüğe merhamet, kalpte kin barındırmamak, dilde gıybet taşımamak, ömürde vefa ile yaşamak, adaletli olmak, nefislere uymamak, haset ve fesat içinde olmamak, iftira atmamak, yalan konuşmamak ,fitne çıkartmamak ile güzel Ahlak vardır.
İslam, yaşlıya ve büyüğe gösterilen saygıyı imanın bir şubesi sayar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizi, Birr, 15)
Türk töresi de büyüğe diz çökmeden konuşmayı, onun sözüne söz eklemeyi ayıplar. Çünkü büyük; sadece yaş almış değil, tecrübe taşıyan, yol gösteren, dua eden bir değerdir. Aynı şekilde küçüğe sevgi göstermeyen, onun gönlünü almayan, geleceği de ihmal etmiş olur. Ülkücü ise; Ocağında büyüğünü Başbuğ gibi, küçüğünü evladı gibi görür.
İslam’da kin, kalbi karartan bir zehir gibidir. Mümin, affedicidir; affetmenin erdem olduğunu bilir. Kur’an, “Kin tutmayın, affedin ki Allah da sizi affetsin” (Nur, 22) buyurur. Türk töresi ise düşmanı bile mertçe yener, ardından kin beslemez; mertlik bunu gerektirir.
Ülkücü ise davasına omuz verenin ayıbını örtmesini, kardeşini gıybet yerine dua ile anmasını bilir. Birlik ruhu, kırgınlıkla değil; bağışlamakla yaşatılır.
Gıybet, yüce dinimiz İslam’da günah, ülküdaşlıkta ise yasak kılınmıştır. İlahi kitabımız Kur’an’da, “Birbirinizin arkasından kötü konuşmayın. Birbirinizin etini yemek gibi olur, iğrenmez misiniz?” (Hucurat, 12) denilmiştir. Teşkilat ruhunu zedeleyen en büyük virüs; arkadan konuşma, kötü zan, iftira, sır tutmamak, hakaret, kıskançlık, laf taşımak, yalan ve fitnedir.
Peygamber Efendimiz ’in ahlâkında en çok öne çıkan vasıflardan biri merhamettir. O, bir yetimin gözyaşında durur, bir kedinin açlığında ürperirdi. Merhamet, bir müminin en büyük süsüdür. Türk milleti, “aç yatan komşusunu uyandıran” bir gelenekten gelir. Ülkücü hareketin kodlarında ise mazluma kol kanat germek, yoksulu, yetimi, garibi gözetmek vardır.
İyi niyet, her işin hayırlı başlamasını sağlar. Kalbinde kötü zan taşıyan kişi hem huzur bulamaz hem de çevresini zehirler. Ülkücü, “niyeti hayır olanın akıbeti de hayır olur” sözünü rehber edinir. Kimsenin eksiğini, kusurunu ve özelini araştırmaz. Aksine eksiklikleri örter ve gece gibi olur. Güzellikleri anlatır ve gündüz gibi olur.
Vefa dava Adamının Sessiz Yeminidir. Vefa, unutulmayan bir teşekkürü, hatırlanan bir iyiliği, sadakati ve dostluğu ifade eder. İslam’da vefa, sözünde durmak, hatırlamak, dua etmek ve minnetle anmaktır. Peygamberimiz vefa örneği olarak eşlerinin dostlarına yıllar sonra bile ikram ederdi.
Ülkücü Hareket’te vefa, dava arkadaşını her şartta sahiplenmek, düştüğünde kaldırmak, öldüğünde adını yaşatmaktır. Başbuğ Alparslan Türkeş’in hatırasına sadakatle bağlı kalmak, vefanın en yüce örneğidir. Çünkü Ülkücü ne yoldaşını ne de davasını yarı yolda bırakır.
Sonuç: Ahlâkı Kuşanan, İmanı Taşır:
Bir milletin ve bir hareketin asıl gücü; ahlâk, merhamet, vefa ve kardeşlik ruhuyla ölçülür. Ülkücü hem İslam’ın edebiyle hem Türk’ün töresiyle hem de dava ahlâkıyla yoğrulmuş bir karaktere sahip olmalıdır.
Büyüğüne hürmet etmeyen, küçüğüne kol kanat germeyen, kin güden, gıybet eden, kalbi kararmış, dili zehirli bir insan ne milletine ne davasına fayda sağlar.
Oysa bir ülkücü; sözünde dürüst, gönlünde arı-duru, dostuna sadık, düşmanına bile merttir. Onun vakarında hürmet, gözlerinde merhamet, yürüyüşünde vefa vardır. Böylece hem Allah’ın rızasını kazanır hem milletin duasını hem de tarih önünde onurlu bir yer edinir.
Rabbim bu temel değerlerimizi kalbinde taşıyan ve hayatın içinde yaşayan insanlardan olmamızı nasip etsin.
Ülkücü Ülkücünün Öz Kardeşidir
Ülkücülük, yalnızca bir siyasi kimlik ya da ideolojik duruş değildir; aynı zamanda bir ahlak, bir dava şuurudur. Bu dava; imanla, sadakatle, fedakârlıkla ve en önemlisi de kardeşlikle yaşanır. İşte bu yüzdendir ki “Ülkücü, ülkücünün öz kardeşidir” sözü; bir sloganın çok ötesinde, bir hayat tarzının ve ülkücü ahlakın temel ilkesidir.
1 Aynı İmanın, Aynı Davanın Evlatları
Ülkücüler, aynı hilale sevdalı, aynı sancak altında yürüyen, aynı kıbleye dönen, aynı şehitlere gözyaşı döken insanlardır. Onlar için doğduğu şehir, memleketin yalnızca bir köşesidir; asıl vatan, Türk-İslam ülküsünün çizdiği geniş ufuklardır. Bu yüzden nerede olursa olsun bir ülkücüyü gördüğünde tanır: Bakışında iman, sözünde dava, yürüyüşünde kararlılık vardır.
Bir ülkücünün kalbi, başka bir ülkücünün derdiyle titrer. Onun sevinciyle güler, acısıyla yanar. Çünkü bilir ki bu yol, yalnız yürünmez. Bu dava, omuz omuza verilerek taşınır.
2.Kardeşlikte Hesap Olmaz, Hakkaniyet Olur
Ülkücü kardeşliği; menfaatin, koltukların, makamların ötesindedir. Bu kardeşlikte rütbe aranmaz, sadece gönül bağı ve ahiret kardeşliği vardır. Gün olur cezaevi avlusunda aynı ekmek bölüşülür, gün olur bir miting meydanında omuz omuza durulur. Araya dünya girmez; çünkü ülkücülük dünya için değil, ebed için yaşanır.
Liderimiz Alparslan Türkeş’in “Birlik, beraberlik ve kardeşlik olmazsa bu dava başarıya ulaşmaz” sözünü unutmak, ülkücülüğün ruhunu inkâr etmektir. Kardeşini küçük görmek, ona sırt dönmek hem kendine hem de davaya ihanettir.
3 Fitneye Karşı Kardeşlik, Nifaka Karşı Dava Sadakati
Tarih boyunca ülkücü hareketin en büyük düşmanı, dışarıdan değil; içerideki fitneden gelmiştir. Dava ne zaman iç çekişmeye düşse, kardeşlik zayıflamışsa; o zamanlar yara alınmıştır. O yüzden “Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir” demek, aynı zamanda fitneye karşı bir yemin, nifaka karşı bir direniş demektir.
Her ülkücü şunu bilmelidir: Karşında duran, seninle aynı rozeti taşıyan bir dava arkadaşınsa; ona karşı sözünü ölç, hareketini tart. Çünkü senin davranışın, yalnızca onu değil; ardında bekleyen binlerce genci, nice şehit annesini ve bu yüce davayı etkiler.
4.Kardeşlik Damarı, Dava Şuuruyla Canlanır
Ülkücülük, dava adamlığıdır. Dava adamı ise nefsine değil, davasına teslim olandır. O yüzden kardeşine kırıldığında bile, onu Allah için affedendir. Yanlışını düzeltirken, incitmeden öğüt verendir. Çünkü bilir ki onun izzetiyle oynamak, kendi haysiyetini zedeler.
Kardeşliğin en büyük göstergesi, dert ortağı olabilmektir. Ülkücü kardeşlik, aynı davada yan yana durmanın ötesinde, aynı duayı birlikte eden gönüllerin birliğidir.
Sonuç: Kardeşlik, Ülkücü Hareketin Ruhu ve Zırhıdır
“Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir” sözü, sadece geçmişin bir mirası değil, geleceğe uzanan bir uyarı, bir şuur, bir istikamettir. Bu sözün hakkı verilirse; birliğimiz bozulmaz, yolumuz şaşmaz, davamız sarsılmaz.
Bu dava, kardeşliğin omuzlarında yükselmiştir. Ve yine bu kardeşlik ruhuyla; millî şuur yeniden dirilecek, Türk-İslam ülküsü galip gelecektir.
Kardeşliğimiz baki, davamız kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.