Yıkımın gölgesinde bir coğrafya

Bazı başlıklar altında Suriye'nin durumuna kendi akıl penceremden bakmak istiyorum. Çünkü ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Suriye insanı büyük acılar çekti. 11 milyon insanı Göç etti, çocuklar binlerce çocuk ve 2 milyon vatandaşı öldü. Binalar yıkıldı. Zulümler yaşandı. Bedeller ödedi

1.Yıkımın Anatomisi: İç Savaşın Ardından Suriye

2011 yılında başlayan halk hareketleri, kısa sürede bölgesel ve küresel güçlerin sahneye çıktığı yıkıcı bir iç savaşa dönüştü. Bugün itibariyle Suriye, fiilen parçalanmış bir devlet görünümündedir. Ülkenin kuzeyinde ABD destekli PKK/YPG yapılanması, güneyinde İran’ın milis ağları, batısında Rusya’nın askeri üsleri ve doğusunda ABD’nin enerji alanları üzerindeki hakimiyeti dikkat çekmektedir. Bu da gösteriyor ki, Suriye artık yalnızca bir ülke değil, çıkarların çarpıştığı bir coğrafi denklemdir.

2.Tehditler ve Tehditlerin Kaynağı

Suriye’ye yönelik tehditler çok katmanlı ve çok aktörlüdür. Bunları üç temel başlık altında toplayabiliriz:

a. Bölgesel Parçalanma ve Etnik/Mahalli Ayrışma

Suriye’nin kuzeyinde, özellikle Fırat’ın doğusunda, ABD himayesinde kurumsallaşmaya çalışan sözde “özerk yönetim”, Türkiye için doğrudan bir ulusal güvenlik tehdididir. PKK’nın Suriye kolu olan YPG/PYD, bu bölgede demografiyi değiştirerek Arapları, Türkmenleri ve diğer etnik unsurları dışlamaktadır. Bu durum sadece Suriye’nin bütünlüğünü değil, Türkiye’nin güney sınırlarını da tehdit etmektedir.

b. İran’ın Şii Hilali Politikası

İran, Esad rejimini destekleyerek Suriye üzerinde siyasi ve askeri nüfuzunu genişletmiştir. Hizbullah ve diğer Şii milisler üzerinden yürütülen bu strateji, Suriye’yi bir “vekâlet savaşları” arenasına çevirmiştir. Bu da, mezhep temelli ayrışmayı körükleyerek bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirmektedir.

c. İsrail’in Stratejik Kaygıları ve Hava Saldırıları

İsrail, İran destekli milislerin Suriye’de güçlenmesini kendi ulusal güvenliği açısından kabul edilemez görmektedir. Bu nedenle, düzenli olarak Suriye topraklarındaki İran hedeflerine hava saldırıları düzenlemektedir. Her hava saldırısı, Suriye’nin egemenlik haklarını daha da zayıflatmakta ve ülkeyi güvenliksiz bir bölgeye çevirmektedir.

3.Türkiye’nin Duruşu ve Ulusal Güvenlik Kaygıları

Türkiye, Suriye’de hem sınır güvenliğini sağlamak hem de insani bir sorumluluğu yerine getirmek adına önemli askeri ve diplomatik adımlar atmıştır. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekâtları bu çerçevede değerlendirilmelidir. Türkiye'nin önceliği, sınır hattında bir terör koridoru oluşturulmasının önüne geçmek ve Suriyeli mültecilerin gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerini sağlayacak bir güvenli bölge tesis etmektir. Suriye Türkiye için İsrail'e karşı bir ön cephedir. Sanmamız oradan başlar. Hem Bu nedenle hem de PYD nedeniyle Suriye bizi ilgilendirmez diyemeyiz.

4.Suriye’nin Geleceği: Üç Olası Senaryo

Günümüz itibariyle Suriye’nin geleceği, şu üç temel senaryo etrafında şekillenmektedir:

a. Fiili Bölünmenin Kalıcılaşması

Kuzeyde Kürt otonom yapısı, batıda rejim kontrolü ve güneyde İran devletinin etkisiyle ,İsrail'in işgalleri ile Suriye’nin federal bir yapıya veya fiilen dört hatta beş parçaya bölünmesine yönelik adımlar hızlanabilir. Bu durum, bir "Ortadoğu Yugoslavyası"nın ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir.

b. Yeni Anayasa ve Siyasi Çözüm

Birleşmiş Milletler öncülüğünde yürütülen Cenevre ve Astana süreçlerinin başarıya ulaşması durumunda, merkezi bir hükümetin uzlaşıyla yeniden şekillendirilmesi mümkündür. Bu senaryo, kısa vadede zor görünse de bölge barışı için en umut verici seçenektir.

c. Süregelen Kaos ve Vekâlet Savaşlarının Derinleşmesi

Uluslararası aktörlerin çatışan çıkarları nedeniyle bir çözüm ortaya çıkmazsa, Suriye önümüzdeki on yılı da savaş, sefalet ve istikrarsızlık içinde geçirebilir. Bu durum, sadece Suriye halkı için değil, bölge ülkeleri açısından da büyük tehditler barındırmaktadır.

5.İnsanlık Krizi ve Mülteci Gerçeği

Bugün 13 milyon Suriyeli ya ülke içinde yerinden edilmiş ya da başka ülkelere göç etmiştir. Türkiye, yaklaşık 4,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaparak bu krizde en büyük insani yükü omuzlamıştır. Ancak artık sürdürülebilir bir çözüm üretmek ve bu insanların ülkelerine dönebileceği şartları oluşturmak zaruri hâle gelmiştir.

Sonuç:

Coğrafya Kaderdir, Ama Akıl Kılavuzdur

Suriye, bugün sadece bir ülke değil, bir kırılmanın adıdır. Emperyalizmin vekâlet savaşlarıyla ne hale getirebileceğinin canlı örneğidir. Ancak her kriz, beraberinde bir yeniden doğuş ihtimalini de taşır. Bölge ülkeleri arasında dürüst bir iş birliği ve büyük güçlerin çıkar odaklı değil insan odaklı bir bakış açısı geliştirmesi durumunda, Suriye’nin yaraları sarılabilir. Bu olur mu? Olmazsa Suriye, harita üzerinde bir sınırdan ibaret kalacak, acı ise nesiller boyu sürecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Hazır Arşivi

Küreselleşme, Küresel Güçler ve Hedefleri

23 Temmuz 2025 Çarşamba 14:39

Türkiye üzerindeki tehditler

19 Temmuz 2025 Cumartesi 22:10

Ülkücünün temel değerleri

11 Temmuz 2025 Cuma 18:48

Türkiye'de gençlik

05 Temmuz 2025 Cumartesi 21:10

Bazı şeyler değişmeli....

12 Haziran 2025 Perşembe 22:02