Son Başbuğ Alparslan Türkeş...

20.yüzyıl Türk siyasal hayatının en etkili liderlerinden biri olan Alparslan Türkeş, yalnızca bir siyasi figür değil; aynı zamanda bir düşünce mimarı, bir ülkü inşa edicisi ve milleti için adanmış bir dava adamıdır. O'nun mücadelesi, bireysel ikbal değil; milletin istikbali için verilmiş uzun soluklu bir fikri ve siyasi yürüyüştür.

1.Düşünce Temelleri: Dokuz Işık Doktrini

Son başbuğ Alparslan Türkeş’in siyasi ve fikri sistematiği, “Dokuz Işık Doktrini” etrafında şekillenir. Bu doktrin, sadece bir siyasal manifestodan ibaret olmayıp, toplumsal düzeni, milli kalkınmayı, kültürel dirilişi ve ahlaki temelleri aynı çatı altında birleştiren bir fikir sistemidir.

Bir kez daha hatırlamak gerekirse Dokuz Işık şu esaslardan oluşur:

1. Milliyetçilik

2. Ülkücülük

3. Ahlâkçılık

4. İlimcilik

5. Toplumculuk

6. Köycülük

7. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik

8. Gelişmecilik ve Halkçılık

9. Endüstricilik ve Teknikçilik

Bu doktrin; planlı kalkınma, sosyal adalet, milli kimlik, ahlaki duruş ve bireysel özgürlük gibi ilkeleri birleştirerek, Türk-İslam sentezi temelli bir milli sistem önerir.

1970' li yıllarda yazılan 9 ışık doktrini günümüz dünyası, ülkemiz ve insanımızın problem ve ihtiyaçlarına göre yeniden ilaveler yapılabilecek bir kapsayıcılığa sahiptir.

Başbuğ Türkeş Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi olan Türk milliyetçiliği fikrini siyasi olarak kurumsal hale getirmiş ve yeniden gönüllere nakşettmiştir.

2.İdeallerin Yörüngesi: Türk-İslam Ülküsü

Başbuğ Türkeş’in ideali, maddi ve manevi kalkınmasını tamamlamış, bağımsız, güçlü ve onurlu bir Türk milleti inşa etmektir. Bu ideal, “Türk-İslam Ülküsü” olarak tarif edilmiştir. Modern dünyaya entegre olmuş, ama köklerinden kopmamış bir millet profili onun hedefidir.

Bu idealin iki ana omurgası vardır:

Türklük şuuru: Irkçılık değil, milletin tarihsel hafızasını ve kültürel varlığını koruma bilinci.

İslam ahlakı: Bireyin ahlaki disiplin içinde yetişmesini sağlayan bir manevi yapı.

3.Mücadele Alanı: Türk Siyasetinde Direniş ve Diriliş

Başbuğ Alparslan Türkeş’in siyasi mücadelesi, Türkiye’nin çok partili hayata geçtiği dönemde başlar. 1960 İhtilali’nde Milli Birlik Komitesi’nde yer almış, ancak “14’ler” olarak anılan milliyetçi kadroyla birlikte yurtdışına gönderilmiştir. Bu hadise, onun sistem içindeki reformcu tavrının göstergesidir.

1965’te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne (CKMP) katılmış, 1969’da partiyi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adına dönüştürerek siyasi mücadelesini yeniden başlatmıştır.

4.Mücadele Aracı: Teşkilat ve Eğitim

Başbuğ Türkeş’in mücadelesi sadece siyasi alanla sınırlı değildir. O, fikrin kitlelere taşınması için teşkilatlanma ve eğitim mekanizmalarının kurulmasını esas almıştır. Bu doğrultuda Ülkü Ocakları gibi gençlik kuruluşlarının ve MİSK, ülkü bir, ülkü tek, Ülkücü işçiler ve esnaflar derneği gibi mesleki kuruluşların kurulmasına öncülük etmiştir.

“Bir milletin kaderi, gençliğinin omuzlarında yükselir” diyen Türkeş, gençliğe milli, ahlaki ve fikri sorumluluklar yüklemiştir. Ülkücü Gençlik, onun bakışında ne sadece muhalefet gençliğidir ne de romantik bir kitle; aksine, bir “iman ordusudur”.

5.Bilimsel ve Stratejik Derinlik

Başbuğ Türkeş’in fikirleri, duygusal hamasetten ibaret değildir; aksine birçok alanda bilimsel ve stratejik yaklaşımlar içermektedir. Örneğin:

Ekonomik kalkınmada sanayileşmeye öncelik verilmesi, yerli üretim ve teknik eğitimin güçlendirilmesi,

Köy kalkınması modelleri, tarımda modernleşme,

Sosyal adalet ilkesi, sınıflar arası uçurumu ortadan kaldırma gayesi,

Milli kültür politikaları, dil, tarih ve sanat alanında milli kimliğin korunması,

Stratejik dış politika önerileri, Türk dünyası ve İslam coğrafyasıyla entegrasyon.

Bu açılardan bakıldığında Başbuğumuz Türkeş’in fikirleri, hem klasik devlet felsefesine hem de modern siyaset bilimine temas eden bir içeriğe sahiptir.

6.Başbuğ Türkeş ve Demokrasi İlişkisi

Bazı çevrelerce zaman zaman otoriterlik ile suçlansa da, Başbuğ Alparslan Türkeş’in siyasi çizgisi milli iradeye, meşru mücadeleye ve hukuka bağlıdır. MHP’nin hiçbir zaman illegal yapılara bulaşmaması, onun liderlik anlayışının bir sonucudur.

12 Eylül 1980 sonrasında da bu tavrını sürdürmüş; 5 yılı aşkın süre cezaevinde kalmış, ancak inançlarından asla vazgeçmemiştir. Davasını “demokratik siyaset zemininde” yeniden inşa ederek 1987’de siyasi hayata dönmüştür.

7.Vefat ve Miras

Başbuğ Türkeş, 4 Nisan 1997’de ebediyete irtihal ettiğinde arkasında yalnızca bir siyasi parti değil; bir fikir ekolü, bir ahlak mektebi ve bir dava hareketi bırakmıştır. Bugün MHP başta olmak üzere pek çok düşünce akımı ve nesil, onun fikirlerinden beslenmektedir.

Sonuç: Fikirlerin Sönmeyen Meşalesi

Başbuğ Alparslan Türkeş, idealleri için yaşayan, fikrini hayata geçirmek için mücadele eden nadir liderlerden biridir. Onun hayatı, bilimsel temelli fikirle, aksiyona dayalı mücadeleyi birleştirmiş örnek bir liderlik portresi sunar. O’nun şu sözü, bu mücadelenin özetidir:

“Bizim davamız kuru bir kavga davası değil, ilim, iman ve ahlak davasıdır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Hazır Arşivi

Yıkımın gölgesinde bir coğrafya

28 Temmuz 2025 Pazartesi 00:38

Küreselleşme, Küresel Güçler ve Hedefleri

23 Temmuz 2025 Çarşamba 14:39

Türkiye üzerindeki tehditler

19 Temmuz 2025 Cumartesi 22:10

Ülkücünün temel değerleri

11 Temmuz 2025 Cuma 18:48

Türkiye'de gençlik

05 Temmuz 2025 Cumartesi 21:10

Bazı şeyler değişmeli....

12 Haziran 2025 Perşembe 22:02