
DİNDARLARA SOLCULUK,MİLLİYETÇİLERE PERİNÇEK AŞISI..
Demokrasi,hukuk,temel hak ve özgürlükler konusunda tam bir kafa karışıklığı hakim. PKK ‘nın isyan denemesi karşısında her kafadan bir ses çıkıyor. İktidarın yeni yasal düzenlemelerle ilgili hazırlıkları da öyle. Güvenlik ile özgürlük arasında nasıl bir dengenin kurulacağını kimse söyleyemiyor. Liberal demokrasiden yana olduğunu söyleyenler için devletin attığı her adım zaten zait. Varken yok gibi duran bir devleti savunuyorlar. Otoritesizlikle liberal demokrasiyi neredeyse özdeşleştirme hatasına düşüyorlar.
PKK’nın bu vahim eylemleri karşısında hiçbir yönetim biçimi hareketsiz kalamaz.Onlarca insanın öldürüldüğü,yüzlerce aracın, binlerce iş yerinin yakıldığı bir kalkışma liberal hezeyanlarla görmezden gelinemez. Kaldı ki, bugün liberalim diyenlerin çoğu sadece PKK eylemleri söz konusu olduğunda liberal. İslam veya milliyetçilik söz konusu olduğunda çoğu diktatör kesiliyor.
Bu kafa karışıklığının en önemli sebebi yıllardır muhafazakar basının yaptığı yayınlardır. Geçtiğimiz on-on beş yıl, onlarca liberal kisveli Marksist-Sosyalist yazar muhafazakar medyada isdihdam edildi.Fikir ve düşüncelerini muhafazakar kesime empoze etme imkanı buldular. Yazdıkları gazeteler, çıktıkları televizyonlar onlar için birer referans oldu. Böylece fikirlerini kolayca kabul ettirdiler. "Bizden olan" medyanın yazarı olma imtiyazı her fikirlerinin karşılık bulmasına vesile oldu. Netice de inanç olarak Müslüman,fikir olarak solcu veya liberal farklı bir alaşım ortaya çıktı.Dindar bir Müslümanın Marksist bir solcu ile aynı fikirleri paylaştığına tanık olmak mümkün. Bu yeni alaşımın Müslümanca düşünme imkanlarını yok ettiğine şüphe yok. Dindarlar artık karşılaştıkları problemlerin çaresini kendi değerlerinde, kendi zengin irfanlarında aramıyorlar.Bizim gazetenin refere ettiği eski Marksist yeni liberal aydınların yazılarında arıyorlar.
Aynı fikir kaosu milliyetçiler için de geçerli. Son yıllarda ulusalcı kanallara doluşan yazar çizer takımı, İslam’ı sağılarak alınmış kof bir ulusalcılığın müdafaasını yaptılar. Dün ülkücüleri-milliyetçileri hedef gösteren,Türk ordusunu Kıbrısta işgalci, Fırat’ın ötesinde yenilmiş olarak takdim edenlerle el sıkıştılar. Bilerek veya bilmeyerek onları milliyetçi kitle için sevimli hale getirdiler.Milliyetçiliğe en olmaması gereken aşıyı, Perinçek aşısını vurdular. Netice de burada da, milliyetçiliğin manevi cephesiyle hiç bağdaşmayan bir yapı ortaya çıktı. Bunların içlerinde elbette duruşunu bozmayanlar da vardı. Ancak çıktıkları kanallar Milliyetçilerle-eski Maocu,aydınlıkçı,şu cu bucu kesim arasındaki duygusal mesafeyi ortadan kaldırdı. Kendi kaynaklarına dayanarak ülke ve millet meselelerine çare arayan ve geçmişte bu ülkede en önemli entelektüel birikimi temsil eden milliyetçilik kısırlaştırıldı. Dikkatini kendi değerlerine yöneltme imkanını kaybetti. Onun için son birkaç yıldır Perinçek gibi düşünen milliyetçiler, Apo gibi düşünen muhafazakarlar peydahlandı.Bu yaban aşısı milliyetçilerin de muhafazakarların da ana kaynaklarla irtibatlarının kesilmesine vesile oldu.Elindeki madeni işlemek yerine, kendi ruh dünyasına yabancı olan fikirlere yöneliş başladı. Bu karmaşayı en çok Kürt meselesi, demokrasi, temel hak ve özgürlükler karşısındaki tutum ve davranışlarda gözlemek mümkün. Bütün bunları kimse kimseden istifade etmesin herkes kendi kapalı dünyasında yaşasın diye söylemiyorum. Herkesin herkesten öğreneceği şeyler vardır.Ama bu ülkenin sorunlarının çaresi farklı toplumların tecrübelerinden çok kendi ruh dünyasının zenginliklerinden mevcuttur. Hep beraber Batı’ya yöneliş, bizi hem biz olmaktan çıkarır, hem de kendimize ait problemler karşısında çaresiz bırakır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.