GERİLİM SİYASETİ KİME YARAR?

Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar Başbakan’ın  kamplaştıran, geren, ötekileştiren bir siyaset biçimine ihtiyacı var. Düşmanı ne kadar büyütür, ne kadar tehlikeli gösterirse etrafındaki halkanın o kadar büyüyeceğini düşünüyor. Onun için durmadan yeni düşmanlar, yeni ihanet odakları oluşturuyor. Bunun son örneği Anayasa Mahkemesi. HSYK kanununun kısmen iptali üzerine Başbakan’ın yaptığı açıklamalar kendi cephesinde mevzi alanların uyuşukluğa düşmemeleri ve  öfkelerini canlı tutmaları için bir uyarı fişeği anlamı taşıyor. Partizanlarda gevşeme alametleri başladıkça, Başbakan yeni düşmanlar bularak taraftarlarını dürterek uyandırmaya çalışıyor.

Türköne’nin isabetle belirttiği gibi öfkelerin yatıştığı bir ortamda Başbakan’ın Cumhurbaşkanı seçilme şansı  gerilimli bir ortama göre çok daha az. Öfke düşünceyi öldüren,hissiyatı aklın önüne geçiren, insanı düşünemez hale getiren bir ruh durumu.İnsanları ne kadar tahrik ederseniz o kadar düşünemez hale getirirsiniz. Başbakan bu psikolojiyi  iyi bildiği için durup dinlenmeden öfke kazanının altına odun taşıyor. Çünkü, kışkırtılmış ,dizginleri duygularının eline geçmiş insanları yönetmek  çok daha kolaydır.Başbakan ancak öfkesi aklının önüne geçmiş bir toplumsal ortamda Cumhurbaşkanlığı hedefine ulaşabilir.

AYM’ye dönük tepkilerin tek sebebi elbette gerilim siyaseti değil,işin içinde bir de Haşim Kılıç faktörü var. AYM son dönem verdiği özgürlükçü kararlarla bir anda toplumun büyük kesimi için umut olmaya başladı.Evrensel hukuk normlarına uyan kararlarıyla demokrasinin teminatı olduğunu gösterdi. Bu da Haşim Kılıç’ın Cumhurbaşkanlığı için alternatif bir aday olması anlamına geliyor. Kılıç  sadece bu kararlarla öne çıkmış bir isim değil, Özal döneminden beri Anayasa Mahkemesinin evrensel hukuk kurallarına uyması için müthiş bir mücadele  verdi. AKP’nin kapatılması davasında ifa ettiği fonksiyonu ise kimse inkar edemez.AKP kapatılsa bugün siyaset sahnesinde R. Tayyip Erdoğan gibi bir isim  olmayacaktı. Onun için,  Başbakan’da, AKP de Kılıç’a çok şey borçlu. Şimdi o Kılıç başbakan tarafından adeta şeytanlaştırılarak toplumun önüne atılıyor. Amaç belli, Kılıç’ın adaylığının şimdiden önünü kesmek.  Tutacağını bilse, bir paralel hikayesi de  ona iliştirilecek ama böyle bir senaryonun toplumda makes bulma imkanı yok. Şimdilik milli-gayri milli hikayeleriyle iktifa ediliyor. Kılıç’ın şansı arttıkça onu itibarsızlaştırmaya dönük kampanyalarda artacaktır.

 Cumhurbaşkanı kim olur, kim olmaz bugün için kesin bir şey söylemek mümkün değil, kesin olan Başbakan’ın bunu istediği ve elde etmek için her türlü kombinezonun içine girebileceğidir. 17 Aralık’a kadar Gül, Başbakan için  denklem dışı  bir isimdi.17 Aralık’tan sonra –Gül’süz- hesap yapmak imkansız hale gelmiştir. Toplumda hararetli tartışmalara neden olan yasalar çıkarılıncaya kadar Kılıç’da denklem dışıydı, ama bugün dikkate alınması gereken bir aktör konumundadır. Bu üç ismin dışında bir dördüncü isim de,  muhalefetin ismi üzerinde uzlaşma sağlaması halinde Meral Akşener’dir.28 Şubat’ta dik duran, muhafazakar, ılımlı   kimliği ile merkez sağa da, sola da sıcak gelen bir isim Akşener. Bütün bu isimlerin şansı,  Başbakan’ın  gerilim ve kamplaştırma stratejisini bozmalarına bağlıdır. Tansiyon düştükçe  öfkenin yerini akıl alacak, tercihleri hırslar ve komplo teorileri yerine ülke gerçekleri belirleyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi