
GÖÇ DALGASI ve İNSAN HAKLARI EMPERYALİZMİ
Türkiye gittikçe büyüyen güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya . Suriye’den sonra şimdi de Irak’tan büyük bir göç dalgası geliyor. Gelenler birkaç bin kişi hatta birkaç yüz bin kişi değil, milyonlar bendini yıkmış azgın sular gibi Türkiye’ye akıyor. Gelenleri sadece insan kalabalığı olarak düşünmemek lazım. Onlarla birlikte sorunları, problemleri de Türkiye’ye akıyor. Hiçbir ülke bu kadar kısa bir sürede, bu kadar büyük bir göçü kaldırmaz; hem ekonomik külfeti hem de taşıdığı riskler açısından.
Merhamet duygusu ve insani sebeplerle başlayan bu tip göçler hiçbir zaman o sınırlar içinde kalmıyor. Bir müddet sonra çatışmaya dönüşebiliyor. Bir süre önce Irak sınırında bir tampon bölge oluşturulacağı söylendi. Keşke zamanında oluşturulabilseydi. Gaziantep’te,Hatay’da yaşanan sorunlar yaşanmazdı.Doğru olan göçmenleri sınırlara yakın alanlarda karşılayıp oralarda geçici olarak barındırmak, şartlar normalleştikten sonra ülkelerine geri göndermektir. Suriye göçmenlerine bu yapılamadı,büyük şehirlerin her tuldasını açlık ve sefalet içinde yaşayan göçmenler doldurdu.Çoğunun dilenmekten başka hiçbir işi yok. Biraz durumu iyi olup evlere yerleşenler ise gittikleri yerlerde kiraları yukarı, işçi ücretlerini aşağı çekerek insanların husumetine neden oldular.
Gelenleri misafir etmek, düşkünlerine sahip çıkmak elbette bir insanlık görevidir. Ancak sayı büyüdükçe onları misafir edenlerde bu defa benzer sorunların ortaya çıktığı görülmektedir. Kaldı ki ülkenin demografik yapısını değiştirecek derecede büyük göç dalgalarına kapıları açmak çok akıllıca bir iş değildir.Almanya’nın 55 yılda aldığı göçten fazlasını Türkiye sadece iki yılda aldı. Almanya’da 55 yılda biriken Türklerin nüfusa oranı yüzde 3 civarındadır. Türkiye’nin 2 yılda aldığı göçün nüfusa oranı yüzde 3.5’a tekabül etmektedir. Almanya ülkesine gelen işçileri zaman içinde hazmetmiş, ihtiyacı oldukça almıştır. Kimseyi köprü altlarında, parklarda dilenecek duruma düşürmemiştir. Önce istihdam alanları yaratmış, ardından bu alanların ihtiyaç duyduğu insanları almıştır. Başlarda okullarda Türkçeyi öğreten Alman hükümeti göçmen işçi oranı yükselince bu uygulamayı bırakmış, herkesi Almanca öğrenmeye adeta mecbur etmiştir. Bugün bizde bir insan hakkı olarak tartışılan ana dilde eğitim meselesini Almanya göçmen işçiler için hiç dikkate almamış,kendi milli hedeflerine göre hareket etmiştir.İnsan hakları zaten büyük devletlerin elinde bir emperyalizm aracına dönmüştür. İnsan hakları ihlali bahanesiyle ülkelerin içişlerine müdahale edilmekte, emperyal amaçlar bu kisveyle gerçekleştirilmektedir. Emperyalizmin en etkili, en netice alıcı ve en aldatıcı kolu insan hakları emperyalizmidir. Bugün batı dünyası insan hakları maskesiyle İslam dünyasının içinde dolaşmakta,tatminsiz,cahil,kullanılmaya müsait kitleleri bu şekilde iğfal etmektedir. Bu göç dalgalarının da yakın bir gelecekte aynı istismarın konusu olması mümkündür.Caddeleri,sokakları,parkları dolduran göçmenlerin perişanlığı insansever (!?)batının ilgisini her an bu tarafa çekebilir. Onun için bu plansız,hesapsız,stratejisiz göçmen kabulünün sınırlanması ve bir disiplin altına alınması şarttır.
Not.24.09.2014 Çarşamba günü, saat 10.000 da Ankara Altınel otelde,İdris Naim Şahin,Ümit Özdağ,ve İdris Bal ile birlikte konuşmacı olarak katılacağımız Çözüm mü,Çözülme mi isimli panele Ankara’da bulunan bütün okuyucularımı davet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.