
GÜRÜLTÜNÜN AMACI PKK KANTONLARINI KORUMAK
IŞİD’in PYD’nin bulunduğu bölgeye yaklaşması ile bir anda gündem değişti. Gerçek adı ayn-el arap olan bölge PKK literatürüyle ulusal medya’ya Kobani olarak sunuldu. Çünkü yer adları ile orada yaşayanların kimlikleri arasında yakın bir ilişki vardır. Kürtçe bir isim bölge sakinlerinin Kürtlüğüne delalet ettiğinden ısrarla Kobani ismi vurgulandı. Tıpkı Uludere’nin Roboski olarak takdim edilmesi gibi.
Suriye ilk defa kanla yıkanmıyor. Esat’la halkı arasındaki savaşın üzerinden üç yılın üzerinden bir zaman geçti. Yüzbinlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Sırf Türkiye ile Ürdün’e iltica edenlerin sayısı neredeyse beş milyonu buldu. Esat yüzbinleri katlederken bu ölçüde bir gürültü çıkmadı. PKK Esat’ın müttefiki olarak bölgedeki bütün cinayetlere ortak oldu. Güney bölgesinde otorite boşluğu meydana gelince de PKK’nın Suriye kolu PYD burada bir yapılanmaya giderek üç kanton oluşturdu. Bir yılı aşkın bir süredir PYD bölgenin tek hakimiydi. Ne zaman ki IŞİD kapıya dayandı, kıyamet koptu. IŞİD Arap bölgesinde insanları doğrarken kimsenin sesi çıkmıyordu. Ayn-el araba yönelmesiyle birlikte birden bire IŞİD bir insanlık sorunu haline getirildi. HDP/BDP ve türevi olan ne kadar marksist parti varsa sınır bölgesine giderek Kürtlere destek adı altında gerçekte PKK yapılanmasına destek verdiler. Uluslararası toplumu yardıma çağırdılar, milyonlar ölürken çıkarılmayan gürültüyü PYD’nin üç kantonunu korumak için çıkardılar. Amaç PKK/PYD yapılanmasını IŞİD’in saldırısından koruyarak kalıcı hale getirmek. İnsan hakları kisvesi altında IŞİD kadar sabıkalı bir örgütü meşrulaştırmak. Bölgede PKK’nın çıkardığı gürültüyü doğrulayacak nispette bir saldırı yok. Ama PKK kendine güvenmediği için ortalığı velveleye vererek hem yardım almaya hem de IŞİD’in kurbanı masum bir örgüt imajı vermeye çalışıyor.Omurgasız,vatansız basın ve burnunun ucunu göremeyen iktidar sayesinde bu amacına ulaşıyor da.
***
IŞİD’e bakarak kafa kesmekle İslam’ı özdeşleştirmeye hazır bir Batı toplumu var. Gerçekte bu vahşet örgütü İslam adına İslam’a zarar veren bir örgüt. TV ekranlarına taşınan kanlı görüntüler, bir rahmet dini olan İslam’a olan ilgi ve alakayı kesmeye yarıyor. İnsan haklarının revaçta olduğu, bireyin putlaştırıldığı bir toplumda bu tip görüntüler insanları kaçırmaktan başka işe yaramaz. Bu vahşete zemin hazırlayan psikolojinin iyi irdelenmesi gerekiyor. İslam’ın nurunu gölgelemeye çalışan bu habis ruh şerh edilip tedbirleri alınmadığı takdirde İslam dünyası kendi kendini tüketen bir aygıta dönüşür. Ancak bu vahşeti İslam’la özdeşleştirmek sadece İslam dünyasına mal etmek büyük haksızlık. Benzer görüntü ve cinayetler batı dünyasında da var. Çok değil 80’li yıllarda Peru’da Maocu aydınlık yol örgütünün yaptıklarına bakmak kafi. Bu kanlı örgüt birkaç yıl içinde on binlerce insanı katletmiştir. Cinayetlerinin çoğu kafa keserek göz çıkarılarak işlenmiş cinayetlerdir. Dolayısıyla bu cinnet hali İslam’ın bir hali değil, insanın, insan psikolojisinin bir halidir. Bugün İslam medeniyeti bir krizdedir ve kendi değerleriyle kendi insanını yetiştirme imkanlarını kaybetmiştir. Ortaya çıkan arızalı tiplerin çoğu İslam’la Batı medeniyeti karışımının ortaya çıkardığı tiplerdir. Ne tam Müslüman, ne tam Batı’lı; ikisi arasında arafta kalmış yeni bir insan tipi. Dolayısıyla Batı-Doğu izdivacının ortaya çıkardığı bu insan tipinden sadece İslam dünyasını sorumlu tutmak haksızlıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.