
HAL ve GİDİş
Şehit vermemenin karşılığı toprak vermektir. Şehit vermek bir toprak parçasında tutunma kararlılığınızı ifade eder.En zor şartlar altında Çanakkale’de, Sarıkamış’ta verilen şehitler bu amaçla verilmişti. Çünkü düşmanın iştahını sizin kararlılığınız tayin eder. Bölünme süreci başladığından beri toplum şehit vermemekle oyalanıyor. Kimse bunun karşılığında kaybedilenleri görmek istemiyor. Ne kaybedildiğini anlamak için –terör örgütünün- ne istediğine bakmak kafi. Her gün kabaran talep listesi, gösterilen aczin bir ifadesidir. İktidar geri adım attıkça örgütün cüret ve cesareti buna bağlı olarak talep listesi kabarıyor. Bu, iki yıldır kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde terör örgütü üzerinde en küçük bir caydırıcılık gösterilmediği anlamına geliyor.
Seçimlere az bir zaman kaldı Erdoğan’ın 2023’e kadar Türkiye’yi dönüştürme planı tıkır tıkır işliyor. Önce HDP seçimlere parti bayrağı altında gireceğini açıkladı. Sempati alanı yüzde 7 civarında olan HDP’nin baraj aşması imkansız. Dolayısıyla bölgede HDP’nin baraj altında kalması ile AKP’ yaklaşık 50 milletvekili daha kazanacak. Bu da AKP’nin Anayasa’yı değiştirecek, ülkeyi eyaletleşme felaketine götürecek çoğunluğu elde etmesi demek.
İşin bir başka boyutu, HDP’nin baraj altında kaldıktan sonra izleyeceği yoldur. Seçim barajı üzerinden yeni bir ayrışma/ayrıştırma kampanyası başlatılacağına, bölge halkına dönüp,” bizi kendilerinden saymıyorlar, meclise almadılar, öyleyse kendi meclisimizi kuralım,” diyeceklerine şüphe yok. HDP muhtemelen Ortadoğu’daki gelişmelere bakarak artık Türkiye’den ayrışma şartlarının oluştuğunu düşünüyor. Çözüm süreci boyunca elde edilen kazanımların kendilerini nihai hedefe yaklaştırdığını hesap ediyor olabilirler. Keza,meclise girip sistemin parçası gibi görünmektense dışında kalıp ana kütle ile mesafeleri açmak daha tercih edilebilir bir strateji gibi görünebilir. Bunu çok değil 4 ay sonra hep beraber göreceğiz.
Ortada gizli saklı bir şey yok. Erdoğan kartlarını açık oynuyor.Gidişin hangi istikamette olduğunu artık herkes görebiliyor. Bu savruluşu durdurmak mümkün mü, mümkün. Bunun için muhalefetin sorumluluk alması,AKP’nin anayasayı değiştirecek çoğunlukla meclise gelmesini engellemesi gerekiyor. Bu da ancak MHP’nin yüzde 20, CHP’nin yüzde 30’un üzerinde oy alması, yahut bu iki parti dışında üçüncü bir parti veya partiler grubunun meclise girmesi ile mümkün. Aslında muhalefetin yelkenlerini dolduracak bir toplumsal zemin mevcut. Özellikle Çözüm politikasının geldiği nokta, ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları geniş bir kitlenin siyasi mensubiyetinde ciddi sarsılmalara,gevşemelere yol açtı. Kesin inançlı,düşünme,akletme yeteneğini kaybetmiş fanatikler hariç, ortalama seçmenin geleceğe dönük çok ciddi kaygıları var.Bütün mesele bu ortak endişelerden yola çıkarak seçmen tercihlerini değiştirecek politikalar üretebilmek. Siyaset pazarlaması ciddi bir iştir.Bugünün toplumunu dünün şablonları ile etkileyemezsiniz.Yeni eğilimlere göre yeni şeyler söylemek şart. Değerler siyasetinin yerini gittikçe menfaatler siyaseti alıyor Toplum, hangi siyasetin kendi hayatında hangi akisler yapacağına bakıyor. İnsan, o kadar kışkırtıldı, o kadar tahrik edildi ki, kendini yarı tanrı gibi görmeye başladı. Dünün insanının karnı aç ama gönlü toktu, bugünün insanının karnı tok, gözü aç. Ne verirsen ver doymuyor, hep daha fazlasını istiyor. Siyasette başarı biraz da bu açlık noktalarını tespit ederek, ona göre politikalar üretilmesine bağlı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.