
İNSAN HAYATI VE İDAM CEZASI
Bugün dua vakti. Soma’da bir parça ekmek için toprağın altına gömülenlere Allah’tan rahmet diliyorum.Bizde en ucuz şey insan hayatıdır,her yıl binlerce insan trafik kazalarında ölür,yüzlercesi cinayete kurban gider,yine binlercesi iş kazalarında hayatını kaybeder. Her yıl aynı acıları yeniden yaşarız ve her zaman aynı hatalara, tedbirsizliklere insanlarımızı kurban veririz. Çünkü ders almak kitabımızda yok.Bilgiyi, tecrübeyi hayata aktararak bir tedbir düzeni kuramayız. Herkes terörden, cinayetlerden şikayet eder ama kimse her yıl Türkiye nüfusu kadar insanın sanal olarak katledildiği filmlere bir çeki düzen vermeyi düşünmez. Ölümün sanalı bizi gerçeğine de alıştırır.Bu yayınlar sayesinde insan hayatı o kadar ucuzlar ki ölümle hayat arasında bir fark kalmaz.Bir canlıyı katletmenin ağırlığı vicdanlardan silinir.İnsan hayatına ne kadar önem verirseniz o kadar tedbir alırsınız.Dün madenden çıkan bir işçi sedyeye yatırılmak istenince,sedye kirlenmesin diyerek sarf-ı nazar etmiş…Bir sedye’yi kendi hayatından değerli gören bu kültürü sorgulamak gerekmiyor mu? O insana bin tane sedye senin bir kılına feda olsunu öğretememiş,insanın eşyadan daha değerli olduğunu idrak ettirememişsek suç kimin? Hep insan merkezli siyasetten, anayasadan, kanunlardan bahsediyoruz.İnsan merkezli bir medeniyet bütün yatırımlarını insanın sağlığı, mutluluğu, yaşamının korunması üzerine bina eder.Konuşmakla yapmak arasında o kadar büyük mesafe var ki, ancak bu tip yürek dağlayıcı hadiselerle karşılaştığımızda anlıyoruz.Üç yıl önce Şili’de benzer bir kazaya muhatap olan madenciler olağanüstü bir çabayla haftalar sonra sağ-selim çıkarılabildiler. Şili gibi bizde darbelerle gündeme gelen bir ülkede bile insan hayatına dönük tedbirlerin bizden daha ileri de olması acı ve utanç verici değil mi?
*****
Kaç gündür idam cezalarının geri getirilmesinden söz ediliyor. Daha önce terör vesilesiyle de Başbakan toplum idamların geri getirilmesini istiyor diyerek idamlar üzerinden bir siyaset yürütülmüştü. İdamları kaldıran bir partinin sıra dışı cinayetler karşısında toplumsal tepkileri bertaraf etmek için idam söylemine sarılması ne kadar inandırıcı takdirini okuyuculara bırakıyorum. Ancak bu tartışmaların özellikle siyaset cephesine inhisar edenlerinin çoğu samimiyetten mahrumdur. Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraftır. Sözleşmenin 1. ve 2. Maddeleri yaşama hakkını düzenlemekte, mahkeme kararı,bir kimsenin şiddete karşı korunması,tutuklunun kaçmasının önlenmesi ve ayaklanma hallerinde dışında kimsenin hayatına kast edilemeyeceğini hükme bağlamaktadır.6 nolu protokolun 1. maddesinde ise savaş halleri hariç ölüm cezası kesin olarak kaldırılmış olup, taraf ülkelere bu protokole çekince koyma yasağı getirilmiştir.Bu durumda idamları konuşmak hem samimiyetsizlik hem de havanda su dövmektir. Türkiye AİHS’den imzasını çekmediği müddetçe idam cezalarını geri getiremez. Üstelik artık mesele sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile ilgili de değildir. Zira Lizbon antlaşması ile birlikte AB, İnsan Hakları Sözleşmesini AB müktesebatı arasına almıştır. AİHS artık AB hukukunun bir parçasıdır. AİHS’den imzasını çeken bir devlet aynı zamanda AB üyeliğinden de vaz geçmiş olmaktadır.Ufukta AB’den vaz geçme belirtisi olmadığına göre,idam cezalarını konuşmak gündem değiştirmekten, toplumun heyecan ve beklentilerini istismar etmekten başka bir şey değildir. Bu orta oyununa alet olmamak lazım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.