İNTİHARA ZORLANMAK!

 1886 yılında Fransa’da Fuat Paşa’ya Girit’le birlikte Yenişehir ve Turhale sancaklarının da Yunanlılara verilmesi, aksi takdirde tüm Avrupa’nın Oamanlı’ya karşı harekete geçeceği tehdidi savrulunca, Fuat Paşa, bizi öldürebilir fakat intihar ettiremezsiniz diye cevap vermişti.

Aradan 130 yıl geçti ama çok şey değişmedi, hala Türkiye intihara zorlanıyor. Bu defa daha rafine, daha iyi düşünülmüş yöntemler kullanılıyor. En başta Batı intihara kendisi direk azmettirmiyor,içinizden birilerini aracı olarak kullanıyor.Gerçek amacını, genel kabul görmüş kavramların arkasına saklayarak telkin ediyor. Kah Osmanlı, kah din perdesine sığınıyor.Dünün gerçeği bugünün rüyası olan kavramları bağlamından kopararak, tamamen aksi sonuçlar doğuracak şekilde istismar ediyor.

Osmanlı geri gelmeyecek bir rüyadır.İmparatorluk formu, dünün ekonomik,sosyal ve tarihi şartlarının bir neticesiydi. Şartlar değiştikçe yeni devlet ve yönetim formlarının devreye girmesi kaçınılmaz olur.Din toplumuna dil ve kültür toplumunun kurallarını, dil ve kültür toplumuna din toplumunun kurallarını tatbik etmek menfi neticeler doğurur. Çünkü her devlet formu belli bir sosyolojik sürecin sonucudur.İmparatorluklar din toplumunun ihtiyaçlarının bir ürünüydü.Aynı dönemde ulaşımın güçlüğü,bilgiye ulaşmanın zorluğu, böyle bir yapılanmayı zorunlu kılıyordu.

Zamanla dünya din toplumundan dil ve kültür toplumuna evrildi. Ulaşım kolaylaştı,dünya küçülerek global bir köye dönüştü. Dünyanın bir ucundan öteki ucuna ulaşmada zaman farkı ortadan kalktı. Matbaa kapitalizmi dil üzerinden homojenleşmeyi hızlandırdı.Toplumlar dillerine, kültürlerine göre tasnif edilmeye başlandı, milli devlet de böyle bir sürecin tabii sonucu olarak ortaya çıktı. Bugün hala bu toplumsal merhaleyi aşacak yeni bir toplumsal süreç ortaya çıkmamıştır.Dolayısıyla milli(ulus) devletler hala bu çağın en doğru devlet formunu temsil etmektedir. Bu açık gerçeğe rağmen milli devletten vaz geçilmesi yönünde ciddi bir kampanya yürütülüyor.5-6 asır öncenin uygulamaları, 5-6 asır önce ile hiçbir benzerliği kalmamış bugünün toplumuna bir altın çağın başlangıcı olarak takdim ediliyor.Geçmişin ihtişamından yararlanılarak yarının iftirakına kapı aralanıyor. Güçlü bir ülke olmakla geçmişi taklit etmenin, hatta farklı toplumsal şartların ürünü olan formülleri bugüne taşımanın aynı şey olduğu sanılıyor.Güçlü olmanın geçmişe dönmekle değil, bugünü doğru anlamak ve bugünün şartlarına göre cihazlanmakla mümkün olabileceği görülemiyor. Dünün medreselerinde okutulan akli ilimleri bugünün mekteplerinde okutmak ne kadar abes ise, o günün imkanları ile kurgulanmış bir dünyayı bugüne taşımaya çalışmak da o kadar abestir. Osmanlıcılıkla hangi sonuçların amaçlandığını anlamak için savunanlara bakmak kafidir. HDP milletvekillerinin bazıları, Özerklik taleplerine Osmanlı’yı referans gösteriyorlar. Bölünmenin referansı olan bir şey, nasıl aynı zamanda büyümenin,güçlenmenin,gerekçesi olabilir?

Bir güç, Osmanlıcılık perdesi altında ülkeyi intihara zorluyor. Yazık ki, bizi yok edebilir ama intihar ettiremezsiniz diyebilecek bir irade hala ortalarda yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi