
MERAL AKŞENER
Sevgili okurlarım, Bu hafta sizlere, Genel Merkezin çaycısı Ali abinin dramından, Devlet Bey için, sağda solda imzaları geri çektirmek için koşuşturan abilerimizin garip ve akıl almaz gaflarından, MHP genel başkan yardımcılarının birbirlerine gizli odalarda yaptıkları hakaretler ve ispiyonlama girişimlerinden, tüzük kurultayı için toplanan imzalardan bahsetmek isterdim. Ancak Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsünde yaşanan olaylar üzerine diğer konular tali bir hal aldı.
Bu satırların yazarı da 16 yıl önce aynı üniversitenin tarih bölümünden mezun olmuş, hemen ardından iki yılda yüksek lisans yapmıştır. Beytepeli ve de Beytepe de ülkücü olarak bulunmaktan her zaman gurur duydum.
12 Eylül sonrası teşkilat olarak kapanmayan ve birçok ülkücüyü hem yurtiçinde saklayan hem de yurt dışına kaçışta yardım eden ve bunun organizasyonunu yapan bir teşkilatın mensubu olmak gerçekten büyük bir onurdur. Yine aynı şekilde 12 Eylül sonrası ülkü ocakları Beytepe teşkilatı üzerine inşa edilmiş, harekete birçok nadide insan kazandırmıştır. MHP genel başkan adaylarından birisi olan ve ülkü ocakları eski genel başkanlığı da yapmış olan Suat Başaran’da bir Beytepelidir.
PKK terör örgütü ve onların yancısı konumunda olan sol terör örgütlerinin ülkücü, milli konularda hassasiyeti olan gençlere saldırıları ilk değildir. 1990’ların sonlarında MHP mecliste 2 vekille temsil edildiği dönemlerde de bizler Beytepede, bu çakal sürülerinin saldırılarına uğrardık.
O dönemde de ne üniversite yönetimi ne de emniyet kuvvetlerinden kanuni haklarımızdan doğan bir adım görmezdik. Sevgili okurlarım Beytepe de saldırı sıradan bir dayak olayı değildir. Eli çivili sopalarla kadınlı erkekli bu insanlık dışı mahlukatların saldırıları İsrailli askerlerinin Filistinlilere gösterdikleri acımasızlıkla boy ölçülür seviyedir. Saldırılar çoğu zaman acil servislerde son bulur ve öyle anlar olur ki bir Allah’ın kulu sizi düştüğünüz yerden kaldırıp doktora götürmez.
Beytepenin uzaklığı, Beytepenin ıssızlığı, Beytepenin azlığı ve de Beytepenin sahipsizliği bir başkadır. Attığınız her adımda, girdiğiniz her koridorda, oturduğunuz her banka tetikte olmak başka bir ruh halidir. En çok sizi üzen şeyse sizin yanınızda arkadaşlarınızın da dayak yemesi, yurtsuz evsiz arkadaşlarınıza barınacak yurt, ev bulmak, dayaktan yemek yiyemeyecek durumdaki arkadaşlarınızı pipetle beslemektir.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen biz Beytepe de bize yapılan saldırıların iki, bilemediniz bir hafta da intikamımızın alınacağını ve bu çakalların tırsacaklarını bilirdik. Beytepe onlarınsa nizamiye sonrası da bizimdi, ülkücülük hukukunu gözeten arkadaşlarımız vardı. Birde arkamızda dağ gibi ocak başkanlarımız ve Başbuğumuz vardı.
Beytepe ve Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden çakallar sürüsünün saldırı haberleri gelirken, Ülkü Ocaklarının gündemini imzacılara yeterli sertliği göstermediği genel merkeze yeterli bodyguardlık yapmadığı için ocak genel başkanlığı değişim girişimlerinin yer alması bizi asıl üzen konudur.
Ana kuzuları büyük bir sahipsizlik içinde kaderlerine terk edilmişken birilerinin gündeminin muhaliflerin gözünü nasıl korkuturuz, kongre salonunda nasıl hakim olup delegeleri salona sokmayız olması gerçekten utandırıcı ve mide bulandırıcıdır.
Bu arada ocak başkanı değişiminde adı geçen adaylardan birisinin bana yakınlığı ve genel başkan ile bizim hatırımız arasında kalabilme olasılığı nedeniyle isminin yıpratıldığını duymaktayım. Herkes rahat olsun bu şahısla 5 yıldır yüz yüze gelmedim.
Not: Yazının başlığını bu şekilde verip konuya ilgiyi ve alakayı artırmak istedim her şey siyaset değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.