MİLLİYETÇİLİK Mİ,İKTİDARIN PAYANDALIĞI MI?

 Son birkaç yılda her şey tersyüz edildi. Müthiş bir ahlak erezyonu yaşanıyor. Siyasi iman, dine imanın önüne geçti.İnsanlar eşya ve olayları tarafı oldukları siyaset biçimine göre değerlendiriyorlar. İslam’ın haram dediği, bir anda hikmeti hükümet denilerek mübahlaştırılabiliyor. En kötüsü bunu yapanların İslam çerçevesinin dışına çıkma ihtimalini göz ardı edecek kadar körleşmeleri…

17 Aralık darbe filan değildi. Bir yargı adamının önüne bu tip bir dava geldiğinde yapacağı tek bir şey vardır; soruşturma açmak. Bunu yapmadığı zaman görevinin gereklerini yerine getirmemiş olur. Dünyanın her yerinde hakimler, savcılar önlerine bir rüşvet, hırsızlık veya yolsuzluk dosyası geldiğinde gereğini yaparlar. 17 Aralık’ta da olan odur. Çıkarılan olağanüstü gürültünün nedeni daha ileri gidilmesini engellemek içindir. Çünkü daha ilerisi, daha büyük bir bataklığın ortaya çıkması, iktidarın çökmesi demekti. Buna engel olmak için ellerindeki bütün imkanları kullandılar. 17 Aralık’ta yakalananlar bu işin sadece kırıntılarını toplayanlardı, gerçek rantını yiyen veya yiyenlere yargının ulaşması engellendi. Bir yıl boyunca yasalardan, medya üzerinden bir barikat kuruldu, gerçek hırsızlar,rüşvetçiler koruma altına alındı.

Hukukun suçluları korumak için kullanılması bugün yargıya olan güveni sıfıra indirmiştir. Devlet adaletle var olur.Toplum geleceğe adalet varsa güvenle bakar. Ekrem Dumalı’nın, “artık herkes risk altında sözü” işte bu güvensizliği ifade ediyor. Dizi senaryosundan, köşe yazısından suç çıkarmak yargının geldiği içler acısı noktayı gösteriyor. Dumanlı ve arkadaşları Tek Türkiye ve Sungurlar gibi dizilerdeki bazı sahneler ve yazdıkları bazı yazılardan dolayı göz altına alındılar. Tek Türkiye, PKK’nın pisliklerini teşhir eden, bu ülkede yaşayan insanların kardeşliğine, birliğine vurgu yapan bir diziydi.(hatta bu diziyle ilgili o zaman iki yazı da yazmıştım) PKK’nın siyasi uzantıları bu diziden duydukları rahatsızlığı defalarca dile getirdiler. Sungurlar’da da IŞİD’e yapılan yardımların yanlışlığına vurgu yapan bir iki sahnenin olduğu söyleniyor. Bu dizilerden  PKK’nın, toplumun gerçeklerin farkına varmasından, bütünleşmesinden rahatsız olanların şikayetçi olması gayet normal. Ama bir iktidarın bundan rahatsız olması normal değil. Bu tip dizilere yasak koymak yerine, finansman sağlayarak daha çok kitlelere ulaşmasının sağlanması gerekirken, yasakçı bir tavır takınmak sadece bölücülerin işine yarar.

Bu baskı altına alma, susturma sürecinin PKK ile yapılan görüşmelerle de ilgisi var.Güneydoğu’ da devlet bilinçli olarak geri çektirildi. Dünyada hiçbir barış görüşmesinde devletler nihai noktayı koyana kadar, ne elindeki silahı, ne de terör mücadelesini bırakmıştır. Bizde masa kurulur kurulmaz devlet elindeki silahı bırakarak Güneydoğu’da PKK’ya geniş bir hareket alanı bıraktı. Örgüt her yere nüfuz etti. Binlerce genci dağa çıkardı, binlercesini örgüt evlerinde eğitti. Yeni mali kaynaklar edinerek finansal yapısını güçlendirdi. Elindeki silahı dünkünden daha etkin bir şekilde kullandı. Şimdi yine örgütle bir taslak üzerinde anlaşma sağlandığı söyleniyor. Bu anlaşmayı MİT başkanı,Apo,Akdoğan ve CB’dan başka hiç kimse bilmiyor. Apo’nun bildiğini bir ülkenin Başbakanının, Genel Kurmay Başkanının bilmemesinden daha acı, daha aşağılayıcı bir durum olabilir mi? İçinde ne var sorusunun cevabını Sırrı Süreyya Önder ağzından kaçırarak özerklik te var diye ifade etti. Yani Türkiye topraklarında önce Kuzey Irak benzeri bir yapılanma, sonra da ülkenin ortadan ikiye ayrılması. Bunu birden bire özerklik adı altında yapamayacakları için mahalli idareleri güçlendirme adı altında yapacaklar. Bu yönde atılacak her adım ihanettir ve taraf olanların meşruiyetlerini kaybetmesi için yeterlidir. İşte bütün bu pazarlıklar olurken 14 Aralık operasyonu ile toplumun dikkati başka tarafa çekilerek bu vahim olayı görmeleri engellenmiş oldu.

Cemaate yönelik operasyonlara oh oldu, ülkeyi bu noktaya beraber getirdiler diyerek sevinen bunu da milliyetçilik gibi gören çevreler var. Milliyetçilik ülkeyi içinden düştüğü durumdan kurtarmak için ortak paydası milli bütünlük olan herkesle iş birliği yapmayı gerektirir. Ona kaşının üstünde gözün var, buna burnunun ucunda şu var diyenler iktidarı güçlendirmekten başka işe yaramazlar. Evet geçmişte bazı hatalar yapılmış olabilir, yapılmıştır da. Bilhassa çözüm sürecinde. Bunu o zaman da yazdım.Ama önemli olan bütün bu hataları telafi edecek, ülkeyi selamete çıkaracak ortak bir akılda buluşmaktır. Bununla asla birilerinin payandası olunsun demiyorum. milliyetçilik kendi değerlerinin bekçisidir,kimseye payanda olmaz, olmamalıdır. Ancak tarihi şartlar bazı öncelikleri değiştirebilir,yeni beraberlikleri zorunlu hale getirebilir.Bunu görmezsek milliyetçilik yapıyoruz diyerek muhalefetle hesaplaşırsak, iktidarın ekmeğine yağ süreriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi