
Hüseyin Özcihan
NEREYE GİDİYORUZ?
BİR ÇIKIŞ VARMI?
Gezegenimizde işler iyi gitmiyor. Dünyamızın birçok yerinde savaşlar devam ediyor. Yine birçok yerde açlıktan ölenleri izliyoruz. Güven duygumuz zedelendi. Anneye, Babaya, eş’e, dost’a ve kutsallarımıza güvenmiyoruz. Suç oranları arttı. Suç ve suçlularla nerede ne zaman karşılaşacağımız belli değildir. Boşanmalar tavan yaptı, Aileler dağıldı. Mutsuz ve gergin kalabalıkların arasında artan rekabetin sebep olduğu İstikrarsızlığın kuyusuna düşüverdik. Sürekli endişe ve kronik mutsuzluk, depresyonların içinde ruhsal depremler meydana getirerek geleceğimizi karartmaya devam ediyor. Nereye gidiyoruz? Bir çıkış varmı?
Adam SMİTH Büyük servet olan yerde büyük eşitsizlik vardır. Bir kişinin çok zengin olabilmesi için en az beş yüz fakir gerekir. Zengin ve güçlü olanlara hayranlık duyup onlara neredeyse taparken, fakir ve muhtaç durumdakileri hor görme veya enazından görmezden gelme eğilimi, ahlak anlayışımızın çökmesine neden olan en büyük etken olduğunu söylüyor.
“Hayatta kalmak ve kabul edilebilir bir yaşam sürmek için gerekenlerin gittikçe zor bulunur ve zor ulaşılır olması, bunları tedarik edenler ile terk edilmiş muhtaçlar arasında gırtlak gırtlağa mücadeleye ve hatta savaşa yolaçacağıdan, eşitsizlik uçurumunun derinleşmesinin başlıca kurbanı Demokrasi olacaktır! Evet, belli bir azınlığın elinde biriken ve devleşen servet toplumun üst kesiminde kendi kalelerini oluşturdu. Aşağılara damlamadı. Geriye kalanları zenginleştirmedi. Bizi kendi geleceğimiz ya da çocuklarımızın geleceği hakkında daha iyimser, daha güvenli veya mutlu kılmadı.(1)Bitarafta birinci sınıf sağlık hizmetlerinden yararlananlar, diğer tarafta yoksulluktan ölenler. Bir tarafta çocuklarını özel eğitimden geçirenler, diğer tarfta karnını doyurma derdine düşmüşler. Adaletsiz bir dünya ve Adaletsiz bir yaşamın pençesine düşürülmüşüz!
LANSEY Diyor ki,”azalan alım gücü tüketime son derece bağımlı olan ekonomilerde talebi yok ediyor ve böylece aslında Tüketim Toplumları Tüketme Kapasitelerini Kaybediyor. Büyümeden elde edilen kazançların küresel çapta küçük bir elit gurubun eline bırakılması varlık BARONLARINA neden oluyor ve kaçınılmaz olarak şu sonuç ortaya çıkıyor: Sosyal eşitsizliğin acı gerçekleri toplumdaki herkes veya hemen hemen herkes için kötüdür. Yanı son 30 yılda aldığımız temel ders, toplumun en zengin üyelerinin pastadan daha büyük pay almasına izin veren bir modelin eninde sonunda kendi kendini yok edeceğidir.”
Evet, tepedekilerin ”İŞVEREN” Rolünü yerine getirerek ekonomiye daha fazla katkıda bulunduğu gerekçesiyle ”EŞİTSİZLİK” Daima haklı gösterilmiştir.Ancak2008 ve 2009’a gelindiğinde görüldü ki bu adamlar ekonomiyi iflasın eşiğine getirip milyarlarca Dolar’ları alıp sıvıştılar.(Türkiye’yi teğet geçtiği söylenen kriz)Danıel DORLİNG Bu acımasız eşitsizliğin mevcut durumunu Evrensel boyutta şöyle özetlemektedir:”Dünya nüfusunun yüzde on’u sık sık aç kalıyor. En zengin yüzde on ise ailelerinin geçmişinde bir açlık anı hatırlamıyor. En fakir yüzde on çocukları için en temel eğitimi bile zar zor sağlarken, en zengin yüzde on çocuklarının sadece kendi düzeyindekilerle ve hatta daha üsttekilerle kaynaşabilmesi için gerekli okul ücretlerini ödemeye hazır, çünkü çocuklarının diğer çocuklarla kaynaşmasından korkar hale geldiler. En fakir yüzde on nerdeyse sürekli hiçbir sosyal güvenliğin ve işsizlik gelirinin olmadığı yerlerde yaşıyor. En zengin yüzde on ise işsizlik geliriyle yaşamayı hayal bile edemiyor. En fakir yüzde on şehirde günlük işler bulabilirken yada kırsal alanda çiftçilik yaparken, en zengin yüzde on’un aylık maaşı garanti altında. Zenginlerin bir çoğu faiz gelirleri dururken maaşa tenezzül bile etmemekteler”
Yaşadığımız dünyanın içinde bulunduğu durumu çok kıymetli fikir ve düşünce adamlarının görüş ve düşüncelerine yer vererek özetlemeye çalıştık. Ülkemizde de aşağı yukarı aynı sorunlarla karşı karşıya bulunmaktayız. Konularla ilgili daha kapsamları çalışmaları bulunan yüzyılın bilim adamı Samuel huntington konuyu bir” medeniyetler savaşı “şeklinde açıklamaktadır. Başka bir kıymetli bilim adamı FUKUYAMA” TARİHİN sonu”Olan her şeyin sonu şeklinde açıklamaktadır. Bütün bunları düşündüğümüzde: Nereye gidiyoruz? Bir çıkış var mi? Gibi sorularla karşılaşmak durumundayız. Aklımız, duygularımız ve hırslarımızla, kendi ellerimizle kirlettiğimiz dünyayı, İnsanlık onurumuza yaraşır şekilde yeniden İNŞAA edebilirmiyiz? Bu sorularımıza gelecekteki yazılarımızda cevaplar arayacağız.
(1)Azınlığın zenginliği hepimizin çıkarınamıdır?Zygmunt BAUMAN
Ayrıntı yay.çeviri Hakan KESER.
(2)S.HUNTINGTON Amerikalı Stratejist”Medeniyetler çatışması”
(3)Francıs FUKUYAMA.Tarihin sonu ve son İnsan
Profil yay.çeviren Zülfü DİCLELİ
Hüseyin ÖZCİHAN.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.