SELAM-TEVHİT ÖRGÜTÜ ve 22 TEMMUZ OPERASYONU

Artık iyice anlaşılıyor ki, polislere dönük 22 Temmuz operasyonu selam-Tevhit  soruşturmasınınmuhtemel sonuçlarını bertaraf etmek için yapılıyor. Çünkü bu örgütün Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de ilgilendiren bir yönü var. Bir ülkenin bürokratının,siyasetçisinin bir başka ülke adına faaliyette bulunması dünyanın her yerinde vatana ihanettir. Anayasa’nın 105.maddesine göre “CB başkanı sadece vatana ihanetten dolayı üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla” suçlandırılıp düşürülebilir. Selam-Tevhit dosyasının açık bırakılması demek, böyle bir ihtimalin her an mümkün olması demektir.Onun için CB seçiminden önce bir nevi yol temizliği yapılarak ileride baş ağrıtacak konuların şimdiden üstü kapatılıyor. Bunu nerden çıkarıyorum, tabi ki operasyon boyunca Yargı’nın,iktidarın ve yandaş medyanın takındığı tavırdan. Dün ifadesi alınan Yurt Atayün ve avukatlarının talebine rağmen UYAP yok denilerek ifadelerin kamera kayıtları alınmıyor.İfadeler kameraya alınsa, hakimin herhangi bir beyanı süzerek içinden çıkarma ihtimali mevcut değil. Şüpheli ne anlatırsa o kamera kayıtlarına geçecek. Bu durumda iktidarı zor durumda bırakacak beyanların da kayda alınması söz konusu olacak. Onun için kamera ile kayıt alınmadığı gibi mahkeme zabıtları da avukatlara verilmiyor. Yani ne ifadeyi veren zapta ne geçtiğini tam anlamıyla biliyor ne müdafisi. Bu hassasiyetin yegane sebebi örgütünün uzantılarının ve ilişkilerinin derinliğinden kaynaklanıyor. Nitekim Atayün ifadesinde ne zaman konuyu Selam-Tevhit örgütüne getirse, hakimin müdahale edip konumuz o değil dediğini gazeteler yazıyor. Adliyeden serbest bırakılan dönemin TEM Şube Müdürü Ertan Erçıktı, da,“Operasyonun asıl amacı’nın Selam Tevhid Terör ve Casusluk Örgütü’nü emniyet hafızasından silmek” olduğunu söylüyor. Silerler mi,silemezler mi bunu önümüzdeki günler gösterecek. Ancak bu operasyonun dönüp dolaşıp iktidarı vuracağı kesin. Sedat Laçiner,“Suçlanan polisler, bazı bakanların, hatta Başbakanın içinde bulunduğu ağır suçlardan bahsediyorlar. Bu durumda kamuoyunu tatmin etmenin tek yolu suçlamaları test etmekten geçer. Aksi takdirde bu hükümetin yargılanmasına dönüşür,diyor. Zabıtlara el konulmasının,avukatlara bile tutanak verilmemesinin sebebi budur. Oysa gizlilik kararı alınmış dosyalarda bile müdafiye kendi müvekkiline ait ifade tutanaklarının verilmesi yasa gereğidir.

Diğer yandan, ortada öyle havuz medyasının gürültüsü ile kapatılacak bir örgüt yok. Çok vahim iddiaların dolaşımda olduğu bir dosyayı kapatmak bugün artık Yargı’nın insayitafini bile aşmış durumda. Nazlı ılıcak 25 Temmuz 2014 tarihli yazısında Selam-Tevhit dosyasında olduğunu iddia ettiği bir telefon kaydı verdi. Kaydı noktasına virgülüne dokunmadan aynen yayınlıyorum. Seyed Ali Akbar Mir Vakılı, İran Devrim Muhafızları Komutanlığı generallerinden. Hakkı Selçuk Şanlı ise, Kudüs Örgütü’nün Türkiye yapılanmasını kuran kişi. Konuşma bu iki isim arasında geçiyor:

MİR VAKILI: İşler iyi gitmiyor. Ağa çıldırmış.

HAKKI SELÇUK ŞANLI: Hee… Sen kimle görüştün?

MİRVAKILI: EMİN’le.

ŞANLI: Ne haber?

MİR VAKILI: Bihaber yok. Ağa herkese kızıyor şeyi toplantıdan dışarı atmış.

Sayın BÜLENT ARINÇ’ı…

ŞANLI: Eeee…

MİR VAKILI: Fırçalamış Bakanlar Kurulu’na gelmiş, demiş ki böyle şöyle yapacağız, böyle yapacağız böyle. Bülent Bey de demiş ki ‘Ya Sayın Başbakan’ım biraz sakin…’ ‘Ne sakini ya, ben ceketimi çıkarmışım savaşa girmişim sen de sakin sakin.’ O da demiş ki, ‘Vallahi ben de yaşlandım. Ben bundan sonra fırçalanmak halim yok’ demiş, toplantıyı terk etmiş.

ŞANLI: Ha ne suçu var bunda.

MİR VAKILI: Kimin?

ŞANLI: Yani ne Bülent’in ne şeyin suçu değil ki bu yani ortada bir karşı oyun var.

MİR VAKILI: Yok şimdi herkes Ağa’nın tavrına karşı ya Ağa’nın susmasını istiyorlar, doğrusu da o. Akıl mantık kardaşım, sen başta tepede otur, bırak da İçişleri Bakanı konuşsun, bırak da polisin konuşsun.

Soruşturmayı yürütenler iki şüpheli arasındaki konuşmada ismi Emin olarak geçen kişinin MİT başkanı Hakan Fidan olduğunu söylüyorlar. Dosyada bunu doğrulayan bir tespit var mıdır, yok mudur kimse bilmiyor. Ancak bu kadar ciddi suçlamaların olduğu bir dosyanın böyle alelacele kapatılması hem kamu vicdanı bakımından hem de devletin beka ve güvenliği açısından son derece sakıncalıdır. Doğru olan, bu iddiaların müddeilerine ispat, muhataplarına ise aklanma imkanı vererek kamuoyundaki tereddütleri gidermektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi