
SINIRLARI BELİRSİZ BARIŞ OLMAZ!
Çözüm süreci denilen sürecin sınırları çizilseydi, bu heykel krizi olur muydu? Olmazdı! PKK nereye kadar gideceğini bilir ona göre hareket ederdi.Belirsizlik tahrik eder,kışkırtır.Hiç bir tavizle yetinmemeye neden olur. Bu olay basına yansıtıldığı gibi bir yol haritasının olmadığını gösteriyor.Süreç tepki ve beklentilere göre ilerliyor. Toplum tepki vermezse sürecin bölünmeye kadar gitmesi mümkün.
Heykel’in yıkılmasından sonra Beşir Atalay’ın alelacele Kandil’le görüşmeyi arzuluyoruz şeklindeki beyanını bir tarafa not etmek lazım.Atalay adeta örgüte moralinizi bozmayın Heykel yoksa kandili muhatap almak var diyerek mesaj veriyor. Gelinen noktaya birazcık objektif bakmayı bilenler, bunun bir barış ve kardeşlik projesi olmadığını anlarlar.Ülke adım,adım bölünmeye götürülüyor. Bölgede direnen unsurlar tek, tek temizleniyor. PKK yarım devlet gibi hareket ediyor.Daha birkaç gün önce bir ilçede iş alan bir müteahhit kırsala çağırılarak vergi(Haraç) vermeye mecbur edildi. Güneydoğu’da iş alıp da PKK’ya haraç vermeyen tek bir iş adamı yok. Üstelik o iş adamı PKK ile görüşmeye öyle gizli/saklı yollarla gitmiyor. Aracıyla gidip görüşüp geliyor.Örgütün kamp olarak kullandığı yeri herkes biliyor ama hiç kimse müdahale etmeye cesaret etmiyor.
Heykel’in yıkılması üzerine Demirtaş’ın açıklamaları da ilginçti. Demirtaş, hem MHP’yi suçladı hem de bu işlerin diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini söyledi. Ardından herkes birbirinin kutsalına saygılı olmalı demeyi de ihmal etmedi.İnsan sormadan edemiyor, hangi diyalog, PKK o ucubeyi dikerken kiminle diyalog yaptı.Diyalog çok taraflı bir eylemdir.Tek taraflı tasarrufların diyalogu olmaz. PKK’ bu cüreti iktidarın duruşundan alıyor. İktidarda milli bütünlüğü koruyacak hassasiyet ve kararlılığı görmediği, her tavizi vermeye müsait gördüğü için her teşebbüste bulunabileceğini düşünüyor.Askere adeta bir işgal gücünün askeri gibi davranıyor. Kalekol yapımlarına karşı başlatılan protestoların arkasında askeri bölgede yabancı bir güç gibi lanse etme planı var.
Düne kadar PKK ile görüşmek, bizzat Başbakan’ın içtihadıyla şerefsizlikti. Şimdi nerdeyse görüşmemek şerefsizlik olarak mütalaa edilir oldu.Irkçılık, kavmiyetçilik suçlamasıyla toplum PKK ihanetine direnemez hale getirildi. Dün Twiter’de Türklerin heykeli var, Kürtlerin de bir heykeli olsun diyen Emine Şenlikoğlu bu zihniyeti tablolaştıran bir Tvit attı. Heykele ırk üzerinden bakıp sonra da başkalarını ırkçı olarak nitelemek bu zihniyete mahsus müzmin bir hastalık. Olaya iman-küfür, ülkenin birliği veya parçalanması açısından bakmak yerine, meseleyi ırklaştırarak takdim etmek ırkçılığın, kavmiyetçiliğin en sinsi şeklidir.Bu kafa Ebu Cehil’in heykeli dikilse bir tane de Arap olsun diyecek kadar meselenin ruhuna uzak bir kafa. Onun için de rahatlıkla çözülebilecek bir meseleyi ülkeyi bölünmeye götürecek bir noktaya getirdiler. Millet bu tiplerin kitaplarını okuyarak din,iman öğrendiğini sanıyor.
Lice’de heykeli indirirken meydana gelen olaylar bir erken uyarı sinyalidir.PKK sokaktaki insanı askerin karşısına sürmüş, geçmişte Silopi’de beceremediği halk ayaklanmasını Lice’de denemiştir.Heykel Haziran ayında dikildi, iki ay gecikmeyle medyanın gündemine geldi.Sözde bu ülkenin bir istihbaratı var,MİT’i var, haftalar önce günlerce çalışılarak yapılan bir heykel alık,alık seyredildi.Toplum tepki vermeseydi orada öylece kalacaktı. O şehitlik kepazelikleri de öyle.PKK bunları boşuna yapmıyor.Ulus inşasında sembollerin,simgelerin önemini biliyor. Bu tür sembollerle toplumu ayrıştırıyor, değerlerini farklılaştırıyor. Çünkü değerleri farklılaşan toplumların yolları,kaderleri de ayrılır. AKP iktidarı PKK kadar bile bu işin sosyolojisine,psikolojisine hakim değil. Peşinden koştuğumuz şey barış değil, doğrudan doğruya Türkiye’nin parçalanması,son Osmanlı bakiyesinin Batı’ya yem edilmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.