
SON SÖZÜ MİLLET SÖYLEYECEK...
Kobani isyanı bile bazılarının akıllarını başına getirmedi. Hala süreçten,kararlılıktan, ilerlemeden söz ediliyor. Sanki binlerce araç yakılmadı, 45 insan öldürülmedi, 15 gün içinde her şey unutuldu, gitti. Bunca olaydan sonra artık bir barış kararlılığından söz edilemez, olsa olsa bölünme kararlılığından söz edilebilir.
Dün Şırnak ve Silopi’de bir hafta kalan bir iş adamı ile konuştum.
"Bölgede devlet otoritesini temsil eden hiçbir şey yok,bir tane asker, polis görmedim. Kiminle konuştuysam biz kararlıyız, bağımsız olacağız, yoksa Türkiye’yi Irak, Suriye gibi yapacağız dediler. Geçmişte devlete büyük hizmetleri geçen bir aşiretin ileri gelenleri ile konuştum: PKK bir adamımızı vuruyor kimse hesabını sormuyor, biz bir kişiye tokat atsak sabahlara kadar karakollarda, mahkemelerde hesap veriyoruz. Yıllarca mücadele ettik, devlet PKK’ya teslim oldu, nasıl güvenip de bir daha devletin elini tutacağız, PKK’yi dost edinerek bize en büyük kazığı attılar dedi, diyor."
Anlatılanlar bunlardan ibaret değil elbet. Yıllarca AKP’de siyaset yapan iş adamının bir haftalık Şırnak-Silopi seyahati çözümün bir bölünme projesi olduğunu anlamasına yetmişti. Bir ülkede sanal bir süreç var diye yasalar askıya alınır mı? İki yıl boyunca PKK’ ya adeta devlet korumasında faaliyette bulunma imkanı sağlandı. Sızamadığı alanlara sızmasına göz yumuldu. Bir irade ayrışmanın derinleşmesi, bölünme şartlarının olgunlaşması için PKK’ya kol kanat gerdi.
Kimse gelinen noktayı barış,kardeşlik teşebbüsü olarak nitelendirmesin. Baştan beri örgütün bölgede tek güç olması için bilinçli olarak devlet bölgeden çektirildi. Ulus devlet düşmanlığı,coğrafyasız, vatansız düşünme geleneği milli bütünlüğün sonunu hazırladı. Bunları yazdım diye karamsar olduğumu düşünenler olabilir, aksine karamsar değil gerçekçiyim. Olanı görmeyenin tedbir alma imkanı da yoktur. Israrla Güneydoğu’da gelinen nokta basitleştirilerek,toplumun gözünden, dikkatinden kaçırılarak takdim ediliyor. Oysa ülkenin bir numaralı meselesi, bölücülüğün aldığı mesafe ve geldiği bağımsız devlet kurma aşamasıdır. İktidarı savunma adına, bölge gerçekleri halktan gizleniyor. Gafletle telifi kabil olmayan yanlışlarla ülke göstere, göstere felakete sürükleniyor.
Bir politikanın yanlışlığı anlaşılınca doğru olan onu değiştirmek,yeni açılımlar yapmaktır. İktidar sonuçlarını görmesine rağmen, gidişatı durduracak en küçük bir hamle yapmıyor. Ya bu sonuçlar kendisini rahatsız etmiyor, ya da daha vahimi bu sonuçları baştan beri istiyordu. Eğer öyleyse toplum çaresiz bırakılarak PKK’nın taleplerine mecbur edilmesi hedefleniyor demektir.
İktidar isteseydi bu süreci durdurabilir, en azından daha farklı işleterek PKK’yı zayıflatabilirdi. Paralel yapı adı altında cemaati bitirmek için yapılanların onda biri PKK’yi ehlileştirmek için yapılsaydı, bugün çok farklı bir noktada olabilirdik. Yapılmadı. Türkiye meçhul bir akibete doğru hızla yuvarlanıp gidiyor. Terör örgütünün yapamadığı kötülük iktidarın eliyle yapıldı. Hala sorunu demokratikleşme, Kürtlerin hakları eksenine çekerek perdeleme yapmaya çalışanlar var. Çözümün amacı bölgeyi bir bütün olarak PKK’nın denetimine vermekti. Verdiler. İkinci aşama, fiili durumu hukuki hale getirmektir. Süreç bunun için sonlandırılmıyor,eşik geçildikten sonra zevahiri kurtarmak,kendilerini aklamak için süreci sonlandıracaklar. Atı alana Üsküdar’ı geçirdikten sonra arkadan bağırarak millet nazarında ibra olmaya çalışacaklar. Üçüncü ve son aşamada ise son sözü millet söyleyecek, Ya kendine gelecek, ya büsbütün kendinden olacak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.