TEHDİT ALTINDA OLAN MİLLİ VARLIĞIMIZDIR

 Eski istihbarat daire başkanı Ömer Altıparmak, Saygı Öztürk’e verdiği mülakatta aylardır herkesin konuştuğu bölünme senaryolarının soyut bir iddiadan ibaret olmadığını ortaya çıkardı.

Altıparmak, o mülakatta, hükümetle terör örgütü arasında yapılan görüşmelerde Apo’nun serbest bırakılacağı, Güneydoğu’nun Türkiye’den koparılarak özerkleştirileceği ve teröristlerin kolluk gücü haline getirileceğine dair tarafların anlaştıklarını iddia ediyor. Mülakattan sonra Ankara Cumhuriyet Savcılığınca açılan soruşturmada, savcının “bunlar devlet sırrı niçin açıkladın” şeklindeki beyanı ise iddiaların gerçekliğini gösteriyor.

Bu iddiaların her biri, bir iktidarı tarihe gömecek, sorumlularını sanık sandalyesine çıkaracak kadar vahim iddialardır. Bir topluluğa özerklik vermek doğrudan doğruya TCK’nun 4. bölümünde ifadesini bulan Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar kapsamına giriyor.Bu hem 302. maddede ki Devletin Bütünlüğünü ve Ülkenin Birliğini Bozmak, hem de 309. madde de ki Anayasa’yı ihlal suçunu oluşturuyor. İktidarın geçtiğimiz dönemde ülkeyi felakete sürükleyecek adımlar attığı, PKK’nın son aylardaki eylemlerinin arkasında verilen bu sözlerin bulunduğu anlaşılıyor.

Altıparmak’ın açıklamalarından da anlaşılacağı gibi PKK ile toprak pazarlığı yapılmış. Ülkeyi yönetme sorumluluğu verilenler, ülkenin topraklarını pazarlık masasına götürmüşler. Bugün yaşanan sıkıntılar, sancılar hep o pazarlığın bir neticesi. Bu taahhütlerin yerine getirilebilmesi için önce toplumun buna cevaz verecek şekilde hazırlanması gerekiyor. Onun için Bölgeden sistemli olarak devlet el çektirildi. PKK’nın ancak bir devlet aygıtının yapacağı faaliyetlerine göz yumuldu. Karşı çıkabilecek unsurlar şu veya bu şekilde tasfiye edildiler. 6-7 Ekim olaylarında 45 kişi katledilmesine rağmen, daha kimse kaç örgüt militanının yakalandığını, kaçının tutuklandığını bilmiyor. Demirtaş, 6-7 Ekim olaylarının kendi adlarına iyi bir hamle olduğunu söylemesine ve sorumluluk almasına rağmen bir tek savcı harekete geçmedi .PKK kendine vaat edilenlerin bir an önce yapılmasını istiyor. İktidar ise oy kaybetmemek, toplumun önüne çıkıp başka çare kalmadı diyebilmek için PKK’nın bölgedeki hakimiyetini iyice pekiştirmesini bekliyor. Tam bir danışıklı dövüş.

İktidarın bu parçalanma planından vaz geçmediğini gösteren belirtilerden biri de arka arkaya gelen Mahçupyan’ın açıklamaları ile Emre Aköz’ün milli devleti değiştirmeliyiz anlamına gelen yazısıydı. Mahçupyan 8 yıl içinde sistem değişecek dedi. CB Erdoğan’ın her fırsatta altını çizdiği 2023 yılına da 8 yıl kaldı. Bunlar alt alta konulduğunda derin bir planın adım adım uygulamaya konulduğu görülüyor. Bu plan, milli devleti yok edilerek, eyaletlere bölünmüş ve parlamenter sistemden vaz geçerek Başbakanlık sistemine geçmiş bir Türkiye’dir. Atılan her adım tepeden tırnağa kadar suçtur. Askeri,polisi,yargısı ve muhalefeti sırasıyla hadımlaştırıldığı için bu parçalanma sürecine direnecek herhangi bir güç kalmadı. Tehdit sadece siyasal sistemi değil, milli varlığımızı da hedef almıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi