AKP iktidara gelene kadar dindarlar alternatif bir iktidar umudunu temsil ediyorlardı. Dindarlar gelir yolsuzluk,rüşvet,iltimas biter diye düşünülüyordu.2002 seçimlerine biraz da bu psikoloji ile gidildi. Krizin açtığı tahribat henüz onarılamamış,batan bankaların, yurt dışına kaçırılan paraların tesiri izale edilememişti. AKP bu şartlarda iktidara geldi. Başlarda son derece demokrat,insan merkezli, özgür bir siyaset izleyeceği görünümü verdi. Güçlendikçe bu duruşu değişti, kendinden önceki iktidarları aratacak bir noktaya geldi. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarına imza atıldı,rüşvet,irtikap devletle iş yapmanın meşru bir aracı haline geldi.Hukukun üstünlüğünün yerini üstünlerin hukuku aldı.Dindarların itibarı,güvenirliği yerle bir edildi.Tıpkı Anasol-M iktidarı döneminde milliyetçiler açısından yaşanan hayal kırıklığının bir benzeri yaşandı.AKP üzerinden hırsız,rüşvetçi,güvenilmez,menfaatperest,milliyetsiz dindar tipi oluşturuldu.Bu imaj AKP’den sonra yeni bir dindar kadronun iş başına gelmemesi, beklide senelerce mücadele etmesini gerektirecek bir durum. Gelecek nesiller en çok bu imajdan kurtulmak için mücadele etmek zorunda kalacaklar.

***

Demirtaş ayn-el Arap’ta meydana gelen olaylardan dolayı hükümete kardeşliğini ispat et çağrısı yaptı. Bunun anlamı gel bizi IŞİD’den kurtar demekti.Kürtler elbette Türklerin kardeşleridir.Ancak Demirtaş’ın çağrısının –kardeşlik hukuku- ile alakası yok. Demirtaş ayn-el Arap’taki PYD yapılanmasını Türk askerinin IŞİD’den korumasını istiyor. Yani talep Kürtlerle alakalı değil. Yeniçağ’da Ahmet Tarkan Türkiye’ye düşen mermileri bile PYD’nin bilinçli olarak attığını yazdı. Hedef Türkiye’yi PYD ile aynı safta savaşa zorlamak. IŞİD şu ana kadar Türkiye’nin herhangi bir stratejik hedefine saldırmadı,topraklarımızı işgal etmedi, bize doğrudan veya dolaylı savaş açmadı.Dolayısıyla IŞİD bahanesi ile çıkarılan tezkerenin herhangi bir inandırıcı dayanağı yok. Oysa PKK bu ülkenin stratejik hedeflerine, okullarına,kültürüne kısacası her şeyine saldırdı.IŞİD bahanesi ile alelacele tezkere çıkaranların o zaman kılları bile kıpırdamadı. Muhtemelen iktidar kamuoyuna tezkerenin PKK’yı da hedeflediğini empoze edecektir. Halbuki bu Türkiye’nin planı değil, ABD’nin planı. ABD’nin hedefleri arasında PKK terörü yok. Daha önce çekiç güç vasıtasıyla PKK’ya yardım eden onları semirten ABD’nin durup dururken PKK’yı hedef alması züğürt tesellisidir. Demirtaş  hem Türkiye'yi ayn-el arab'a müdahaleye çağırdı, hem de  partisi ret  oyu kullandı.HDP tezkereye evet oyu verseydi kamuoyunun kafası karışacak,AKP-PKK ülkeyi nereye götürüyor diye soracaktı.HDP ret  oyu kullanarak  tezkereyi halkın gözünde kabul edilebilir hale getirdi.

***

BBP Genel başkan yardımcısı Kaptan Kartal son olaylar üzerine ilginç bir yorum yaptı. Sürecin ayn-el arap’taki PKK/PYD yapılanmasını koruma maksadına matuf olduğunu söyleyen Kartal,” ABD patronajında Akdeniz’e kadar açılacak bir Kürdistan devleti inşa ediliyor.Her şey bittiğinde Lazkiye üzerinden petrolünü Akdeniz’e akıtan, artık Türkiye’ye ihtiyaç duymayan bir Kürdistan’la karşılaşabiliriz,diyor.” Bu analizlerin hepsi bugün için birer tahmin.Ama olabilirlik ihtimali yüksek olan tahminler.IŞİD Suriye’yi kana buladığında hiç kimsenin sesi çıkmamıştı. Ne zaman ki tehdit PKK’ya yöneldi,ABD devreye girdi. Ortadoğu süper güçlerin bir santranç tahtasına döndü. Büyük devletler zengin enerji kaynaklarını Ortadoğu’nun aşiret devletlerine bırakmak istemiyorlar. Bu bölgede kimse etkili bir oyuncu görmek istemiyor. Suriye,Irak paramparça edildi. Geriye kalanlar içinde bu istidat ve birikimi taşıyan tek ülke Türkiye. Şimdi Türkiye o ameliyat masasına kendi kendisini yatırmış bulunuyor. Bıçağı eline verip kendi kendisini doğratıp seyredecekler.Asker bu oyuna gelmez diyenleri duyar gibiyim. Dün Apo’nun mesajı meclis kürsüsünden okundu. Bir tek onurlu ses çıkıp bu kepazeliğe dur demedi.Meclisinin kürsüsü işgal edilmiş bir ülkede hiçbir ihtimal uzak değildir.