YASA VE VİCDAN

Ermenek’te yaşanan maden faciası Batı cephesinde hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Soma’dan dersler çıkarılacağı, aynı hataların tekrarlanmayacağı umuluyordu. Ama umulduğu gibi olmadı, tedbirsizlik, eğitimsizlik,denetimsizlik on sekiz kişinin daha feci bir şekilde can vermesine neden oldu. Her defasında olduğu gibi yine üzüntü belirtici nutuklar atılacak, yaraların sarılacağı söylenecek, ölenler para ile takas edilerek, bu cinayetlerin üstü örtülecektir. Cinayet diyorum çünkü maden ocaklarının bir çoğunda asgari güvenlik tedbirleri bile uygulanmıyor. İşverenin tek derdi, daha az harcayarak daha çok kazanmak. Şirketlerin, ticarete odaklanmış oluşumların vicdanı yoktur. Böyle olunca da, insan hayatının birkaç ton maden kadar bile değeri olmuyor.

Yasaların bazı şeylerin düzeltilmesinde elbette etkisi vardır. Ancak yasa çıkararak vicdanı olmayana vicdan veremezsiniz. İnsanların hırslarını yasalarla törpüleyemezsiniz. Bu ihmaller, bu aşırı kazanma hırsı biraz da son yıllarda ruhlarımızı avuçlarına alan manevi cephesi sağılmış dünyaya bakışımızla ilgilidir. İki dünyalı medeniyet anlayışımızın yerini bütün hayatı bu dünyadan ibaret gören bir anlayış aldı. Baki olanı kaybedince, insan sınır tanımaz bir kazanç makinası haline geliyor.

İyi yasalara sahip olmak iyi yönetilmek anlamına gelmiyor, esas olan iyi, başarılı, ahlaklı yöneticilere sahip olmaktır. Yasalara hayat veren, onu tatbik edenlerdir. Kötü uygulama en gelişmiş, en zamanın ruhunu yansıtan yasaları bile iş göremez hale getirir. Kaldı ki bu ülkenin sorunu yasal boşluktan çok, olanların da uygulanmamasıdır. Sosyal Güvenlik Bakanının bir madeni kapatmaya kalktığımızda, elli kişiyi araya sokuyorlar yakınması kanunların hatır rüşvetine nasıl kurban edildiğini gösteriyor. Hukuk devletinde hatıra değil yasalara bakılır, üçüncü dünya ülkelerinde ise hangi yasanın kime ve nasıl uygulanacağını yasanın muhatabı olanların konumu belirler. Kanunların genelliği ilkesi yerle bir edilir.

Bu ülkede uzun zamandan beridir hukuk yok. Hukukun olmadığı yerde de hırsları, şehvetleri gemleyecek bir mekanizma yoktur. Her şey insafa ve vicdana kalmıştır. Ağlayıp, dövünerek, ölenlerin ailelerinden daha çok acı çekiyormuş gibi yaparak bir yere gidilmez. Hukuku işletmek, insan hayatını her şeyin üstünde tutmak, bu yönde bir iş ahlakı oluşturmak, bu ve benzeri faciaların önüne geçilmesinin birinci şartıdır. Ülkenin en merkezi yerindeki bir bölgeye, ilk müdahale on saat sonra yapılabiliyorsa, orada ne tedbirden, ne insana verilen değerden, ne de yasaların uygulanmasından söz edilebilir. Her defasında aynı iç kanatıcı görüntüleri yaşar, bölgeye giden bakanların, vekillerin nasihatlerini dinler, yetim kalmış çocukların, genç yaşta dul kalmış kadınların trajedisini tanık olur ve her defasında muhalefetin ne zaman konforunu bozup bölgeye giderek vatandaşın dertlerine tercüman olacağını bekleriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi