Ne yazık ki göllerimiz kuruyor ya da kurutuluyor. Eskisi gibi bol yağış yok, doğru. “Nerede eski bayramlar” vecizesini dinleye dinleye, sonra da söyleye söyleye büyüyen bizler, “Nerede eski kışlar” diye söyleneli de çok oldu. Haliyle akarsularımızın suyu azaldı, bazıları kurudu bile. Varlığını beslendiği akarsulara borçlu olan göller de giderek küçülüp yok oluyorlar. Orta Asya’daki koskoca Aral Gölü bile nerede ise kaybolma noktasına geldi.

Türkiye’de adı üstünde bir “Göller Yöresi” var. Acıgöl, Akgöl, Akşehir Gölü, Beyşehir Gölü, Burdur Gölü, Eber Gölü, Eğirdir Gölü, Ilgın Gölü, Işıklı Gölü, Karamık Gölü, Karataş Gölü, Kovada Gölü, Salda Gölü, Suğla Gölü ve Yarışlı Gölü gibi bir dizi gölü barındıran bu yöremiz ne yazık ki bu zenginliğini giderek kaybediyor. Mesela burada saymadığım ve Burdur’un Bucak ilçesinde bulunan bir de Kestel Gölü vardı ki altmışlı yılların başında suları kabardığı için Burdur Antalya yolunu sular altında bırakıp ulaşımı kestiğini biliyorum. O göl haritalardan silineli yıllar oldu. Beyşehir Gölü’nün suları bir hayli çekildi, Eğirdir Gölü’nün suları azaldı. Diğer göllerde de durum farklı değil ama Burdur Gölü göz göre göre yok olma noktasına doğru gidiyor. Yetmişli yıllarda bu gölün sınırı nerede ise Burdur – Afyon yoluna dayanırken şimdi oradan geçenler dürbünle baksalar zor görürler.

Bazı duyarlı vatandaşlarla çevreci kuruluşlar Burdur Gölü’nün kurumaya yüz tuttuğunu belki otuz – kırk yıldan beri dile getirmelerine rağmen tedbir alınmadı ve artık içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıktı. Göl suları kaybolurken yüzlerce su kuşu ve Dikkuyruk ördekleri de kaderleri ile baş başa bırakıldılar. Gölü besleyen suların başka alanlara kaydırılması ve kimilerine göre de çevredeki mermer ocaklarının aşırı su kullanımı gölün yok olup gitmesinin sebebi olarak gösteriliyor.

Bizde genel hastalıktır malum; tedbir alınması için muhakkak fahiş bir şeyler olmalı, can ve mal kayıpları vuku bulmalı ki akıllar başlara gelsin. Bu yüzdendir ki trafik kazaları, sel felaketleri, yangınlar çoğu zaman tedbirsizlikten kaynaklanmaktadır.

Burdur Gölü’nün eriyip yok olması ya da buharlaşıp uçması da siyasileri harekete geçirmişe benziyor ama adeta iş işten geçtikten sonra!

Bu güzel gölün kuruması ya da yeniden canlandırılmasının sıkça konuşulur olduğu şu günlerde bende de hatıralar canlandı ve 1969 yılına gidiverdim...

Büyük dava adamı Rahmetli Galip Erdem, İstanbul Hukuk Fakültesi’nden arkadaşı olan MHP’nin Burdur İl Başkanı Avukat Halil Rışvanoğlu’nun hatırını kırmayarak bu ilden milletvekili adayı olmuştu. O yıllarda Burdur’da MHP’nin pek iddiası yoktu ama Galip Erdem fikriyatını anlatarak geleceğe tohum atıyordu. O sıralarda ben de Bucak ilçesinde lise son sınıf öğrencisi idim. Haliyle, tam içinde olmasak da seçim çalışmalarını takip ediyorduk.

Hangi köy olduğunu hatırlamıyorum ama göl kıyısında bulunan köylerden birine seçim konuşması için gidildiğinde köylüler dert yanıyor ve içlerinden biri kalkıp sözcülük yapıyor:

“- Bey! Bu gölün suları taşıyor ve bizim ekili arazilerimizi mahvediyor. Çok zararımız var. Sen bu gölü kurutturur musun?”

Hani “Doğrucu Davut” derler ya, Galip Erdem öyle biri. Daha doğrusu dürüst Siyasetçi.

“- Bu, teknik bir konu, diyor. Ben bu işten anlamam. Ancak benim mühendis arkadaşlarım var. Onları buraya getirip konuyu inceletir, gerekli tetkikleri yaptırırım. Gölü kurutmak doğru olmaz ama alınacak tedbir varsa ve siz kârlı çıkacaksanız gereken yapılır. Yalnız çok pahalıya mal olacak ve yapılacak masraf sizin kazancınıza değmeyecekse de devletin milletin parasını boşa harcayamayız!”

Manzarayı tahmin edersiniz; derin bir sessizlik!

Ama ertesi gün her şey değişiyor… O yıllarda Senatörlük de olduğu için zaman içinde Burdur siyasetinde hem milletvekili hem de senatör olarak Parlamentoya girmiş olan kaşarlanmış siyasetçi de o köye gelince haliyle aynı soru soruluyor. İşte cevap:

“- Oo, dert ettiğiniz şeye bakın… Gölün içine sondajlar vurdururum ve suları alttan Akdeniz’e doğru göndeririz, böylece tarlalarınız kurtulur!..”

Burdur’la Antalya arası 120 km ama olsun; bu coşku içinde onu kim düşünüp kim hesaplayacak? Bravolar, alkışlar gırla gidiyor…

Ne yazık ki bizde siyaset böyle işliyor ve günümüzde de fazla değişen bir şey yok. Zaten, şu andaki TBMM Başkanı da,“Seçimden önce söylenen her şey yerine getirilmez” diyerek bunu açıkça ifade etti.

Her ne ise… Burdur Gölü’nün suları artık çekilip kaybolmaya yüz tuttuğuna göre köylüler memnun mudur bilmiyorum. Tabiat varlıkları da ilgi ve bilgi istiyor. Hem halk bilinçli olacak hem de siyasetçiler. Zamanında tedbir alınsa idi göl kurumayacak, köylüler de o nimetin kıymetini bileceklerdi.

Şimdi o coşkun siyasetçinin hayali sondajlarına gerek kalmadan sular çekildi ama gölün kurutulmasını isteyenlerin mirasçıları ekim dikim yapıyor ya da yapabiliyorlar mı bilmiyorum. Günümüz siyasetçileri de herhalde hayal satmayıp işten anlayan çevre ve su mühendisleri ile gerekli çalışmaları yapıyorlardır. Öyle umut ediyor, Galip Erdem Ağabeyime de Allah’tan rahmet diliyorum.